İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yazıyı,
"Sıra Medeni Kanunda mı?" diye noktalayınca,
bir dost:
"Abartılı bir tespit değil mi?"
diye sordu. Konuştuk...
Ekonomi ve dış ilişkilerdeki zor durum
nedeniyle AKP'nin,
toplumun sinir uçlarına daha çok ve daha hızlı dokunan,
son günlerdeki uygulamalarını tek tek sıralamayacağım.
Bunlardan bazıları,
Türkiye Cumhuriyeti açısından simgesel olarak öne çıkıyor:
"Lozan'ı bize zafer diye yutturdular..."
gibi...
Montrö'ye, dil devrimine saldırı gibi...
Ayasofya kararı ve Ayasofya baş imamının demeçleri gibi...
"Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı" titrinin, "Türkiye Cumhurbaşkanı"
olarak değiştirilmesi gibi... (15.8.2017-Sözcü)
Ve Medeni Kanun
(Yurttaşlar Yasası)
gibi...
Zaman daralıyor...
Yakın hedef neydi? 2023...
Bildiğiniz gibi,
"yeni anayasa"
gündeme getirildi.
AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, hazırlanacak Anayasa metninin,
"YENİDEN KURULUŞ ANAYASASI..."
olacağını açıkladı. (11.2.2021)
Ayasofya baş imamı M.Boynukalın'da,
"1921 ve 24 anayasalarında devletin dini İslam'dı ve laiklik yoktu..."
diyerek laikliğin yeni anayasada yer almamasını istedi. (10.2.2021)
Cumhurbaşkanı Erdoğan:
"Bir Müslüman'ın,
dinini hayatın şartlarına göre değil,
HAYATINI İNANCIN ESASLARINA GÖRE UYARLAMAKLA mükellef olduğunu"
belirterek,
"hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil,
DİNİMİZİN
HÜKÜMLERİNİ yerleştireceğiz..."
demiyor muydu?.. (28.11.2019-T24)
Ayrıca uygulamalara baktığımızda, "laiklik ilkesi sadece kağıt üstünde kalmıştır"
desek yanlış olur mu?.
Tüm icraatlarda dini referansların temel alındığını,
din anlayışının devlet yönetiminde her gün daha belirleyici olduğunu,
toplumun her alanının dini kurallara göre düzenlendiğini görmüyor muyuz?..
Diyanet bir fetva kurumu gibi çalışmıyor mu?..
Daha 2001 yılında,
zamanın Fazilet Partili milletvekilleri (N.Ilıcak, M.Ali Şahin),
Medeni Kanun'un Anayasa'da yazılı gerekçesinin çıkarılması istemişlerdi.
Niçin?
İslama küfür niteliğinde olduğu ve İslam dininin haksız yere eleştirildiği gerekçesiyle...(11.1.2001Cumhuriyet)
Sonuç?
Gerekçenin bazı bölümleri çıkarıldı...
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin, 1926 yılında yürürlüğe koyduğu Yurttaşlar Yasası'nın (Medeni Kanun) gerekçesinden çıkarılan cümlelere bakalım mı:
"Yasaları dine dayalı devletler, kısa bir süre sonra ülkenin ve ulusun isteklerini karşılayamazlar.
Çünkü dinler değişmez kurallar kapsarlar.
Yaşam yürür,
gereksinimler hızla değişir.
Değişmemek dinler için bir zorunluluktur.
Bu nedenle dinlerin yalnız bir vicdan işi olarak kalması...
Kuşku yok ki yasaların amacı, her hangi bir gelenek ve görenek ya da yalnız vicdanla ilgisi olması gereken din kuralları değil;
siyasal, sosyal,
ekonomik ve ulusal birliğin ne olursa olsun sağlanması ve yerine getirilmesidir...
Din vicdanlarda kaldıkça devlet gözünde saygıdeğer ve dokunulmazdır.
Dinin kural olarak yasalara girmesi,
tarihin akışı içinde çoğunlukla taçlı devlet adamlarının,
zorbaların, güçlülerin
keyif ve isteklerini doyurma aracı olması sonucunu doğurmuştur...
Yasalar dine bağlı olursa, vicdan özgürlüğünü benimsemesi gereken devlette, çeşitli dinlere bağlı vatandaşlar için ayrı yasalar yapmak gerektir.
Bu durum çağdaş devlet için temel ilke olan siyasal, toplumsal ve ulusal birliğe aykırıdır..."
(İ.Özturanlı-Laik Devlet ve Sarıklı Siyaset-Toplumsal Dönüşüm Yayınları-
s:18)
Siz bu cümlelerden "İslama küfür" ya da
"dinin haksız yere eleştirilmesi"yorumu çıkarabildiniz mi?..
O gün, Yurttaşlar Yasası'nın genel gerekçesi budandı...
Kolu kanadı kırıldı...
Ya bugün?..
İçimi acıtan ne biliyor musunuz?
Atatürk'ün kurduğu partinin, CHP'nin Genel Başkanı, kısa süre önce Birgün gazetesine verdiği demeçte:
"Laiklik ilkesinin Anayasadan çıkarılacağını TAHMİN ETMİYORUM..." dedi...
(13.2.2021)
Tahmin etmemek yetmez!..
Türkiye Cumhuriyeti'
nin geleceği için,
remil atıp, yıldız falına bakıp bir de istiareye yatalım mı?..
Ört ki...