Öyle sanıyorum ki, 1987 yılıydı…
O yıllarda, ben gibi çocuk yaşlarda olanların rahatlıkla anımsayacakları bir televizyon programından bahsederek başlayacağım yazıma;
O yıllarda, biz çocuklar; yaşadığımız kentlerdeki bazı sokakların neden hala asfalt olmadığını, neden PTT önlerinde uzun arama kuyrukları olduğunu, neden telefonların sarı metal jeton ile çalıştığını, neden her otomobilin taksi renginde olduğunu veya neden taksi ile sıradan otomobili ayıran tek çizginin sarı, siyah damalı bir hat olduğunu ve bunlara benzer enteresan birçok soruyu aklımızda barındırır ve nedense bunları birilerine sormazdık! Belki de sormuştuk da, cevap alamadığımız için, bugün usumda yoklar; ne sorular, ne de cevapları…
İşte bu garip sorulardan biri de, televizyon denen camlı sandık, üzerinde, çatır çutur ses çıkaran sekiz tane düğmesi olduğu halde, neden sadece tek kanal gösteriyor?
O günlerde bu sorunun cevabını bilmeden, ama ekrandaki tek kanalı da mümkün olduğunca seyretmeye çalışarak günlerimizi geçirirdik. Bahsini ettiğim TRT adlı tek kanalda, zannımca haftanın bir günü “Perde Arkası” adlı bir program yayınlanırdı ki; programın açılış-kapanış ve içerisindeki fon müziği hala kulaklarımda… Eminim ki, ünlü besteci Vangelis’in, adına New Age denilen, enstrümantal müzik türündeki “to the unknown man” çalışmasını sizler de mırıldanıyorsunuz şimdi!
Ben ilk defa terör kelimesini ve bu lanet olası kelimenin öldürücülüğünü, yıkıcılığını, aileden, eşten, yavrudan yoksun bırakıcılığını ve silahlarla ne denli ilintili olduğunu o zaman öğrendim, anladım.
Çocuk aklımla ve heyecanla, yarım saat bile akşamları cam ekrana bakabilmek büyük bir ödül ve nimetti benim için ki; bahsini ettiğim belgeseli, az da olsa izleme imkânım oluyordu. Ve dediğim gibi, terörün ülkemizdeki yıkımını izliyordum. İlk yıllarda “Haberden Habere” adıyla yayınlanan, sonra da adı “Perde Arkası” olan programın hazırlayıcısı ve sunucusu Ertürk Yöndem’i de tanıyor ve “acaba bugün Anadolu’nun hangi kırsalından seslenecek” diye de sormadan edemiyordum kendi kendime. Elinde mikrofon, Güneydoğu Anadolu Bölgemiz başta olmak üzere tam 2002 yılına dek, dolandı durdu o coğrafyada… Ve terörün kirli elleri ile kirlettiklerini, eksik bıraktıklarını ve sonuçlarını aktarmaya çalıştı bizlere…
Geçen gün yine sarsıldık! Yine hain, eli kanlı, bebek katili terör örgütü ve yine şehitlerimiz… Ve yine yalnız kalan eşler, babasız kalan canlar, evlatsız kalan ana-babalar, eksik kalan bacılar, kardeşler, dostlar, arkadaşlar…
“Perde Arkası” adlı yapımı ilk kez 1987’de izledim; bugüne dek tam 34 koca sene geçmiş. O gün tek kanaldan izlediklerimiz ile bugün sosyal medya, uydular, internet kanalları ve yüzlerce, belki de binlerce televizyon kanallarından izlediklerimiz arasında çok da fark yok! Ne dersiniz? O günün teröristlerinin hala savaşacak güçleri kalmayacağına göre! Nasıl bitmez bir yaradır? Nasıl bitmez bir derttir? Ya da nasıl bitirilemez? Başını kestikçe, yeniden uzayan bir uzuv gibi…
Nedir acaba bitirilememesinin sebebi?
Biliyorum ki, bu sorunun cevabını vermeye kalksak; sorun da burada işte, veremiyoruz! Versek ya da verebilsek, bugün ben bu satırları yazmazdım, haber kanallarında da, 13 şehidimizin haberleri olmazdı. Kimi ana kuzusu, kimi çok özlenen eş, kiminin göğsü pamuktan yumuşak baba… Ama hepsi vatan evladı ve kolluk güçlerimiz içerisinde, güvenliğimiz için görevlendirilmiş askerlerimiz, polislerimiz; kabirleri nurla dolsun...
Ve bizler, bu sorunun cevabını veremezsek; sanırım, ne bu haberler son olacak, ne de bu yazılar…