Türkiye’de kanser savaşını başlatan ve çağdaş tıbbi patolojiyi kuran
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar (1873-1936) ve nobel ödülü “nominatörü” seçilmesi
Hamdi Suat Aknar, Türk tıp tarihinde, özellikle tıp öğrencilerinin eğitimi alanında yapmış olduğu yenilikler ile tanınır ve “Hamdi Hoca” olarak bilinir.
1873 yılında, o dönemde Harput’a bağlı olan, İpek Yolu üzerinde önemli bir kültür, ticaret ve üretim merkezi olan Arapgir’in Koru (Tepte) köyünde doğmuştur.
Babası Yüzbaşı Hasan Beyin, Harput merkezinde görevli bulunduğu sırada İlkokula başlamıştır. Daha sonra İstanbul’daki “Kuleli Askeri Lisesi” “Sağlık Bölümü”ne girmiştir.
Hamdi Suat Aknar Askeri Tıbbiyeyi bitriyor
Askeri Tıbbiye öğrencisi olmuş ve “Demirkapı Tıbbiyesi” diye bilinen askeri tıp okulunu 1898 yılında bitirmiş, 1899 yılında da İntörn Doktor olarak Gülhane Askeri Hastanesi’nde Alman Rider’in yanında staj yapmıştır.
Burada çalışkanlığı ile Rider’in dikkatini çekmiş ve 1900 yılında Almanya’ya Patoloji Uzmanlık eğitimi için seçilerek, gönderilmiştir.
Hamdi Suat Aknar Almanya’ya Patoloji Eğitimi için gönderiliyor
Hamdi Suat Aknar 1900-1904 yılları arasında Almanya’nın birçok üniversitesinde eğitim görerek, sonunda, Leipzig Üniversitesi’nde Marchand’ın yanında uzmanlık tezini yapmış, Türkiye’nin çağdaş eğitim görmüş ilk Patoloji Uzmanı olmuştur.
Hamdi henüz 1904 yılında, akademik kariyerinin başında, “veba” hastalığında “fagositik” hücreleri tanımlamış ve mikroskobik resimlerle göstermiş, “inventive” ”buluş yapma” özelliği olan bir bilim insanıdır.
Hamdi Suat Aknar, 1904 yılında “Fagositik” hücreleri tanımlıyor
Hamdi Hocanın bu buluşu 1904 yılında Almanca ve (Alman Hijyen ve Enfeksiyon Hastalıkları Dergisi 1904;48:337-367) resimli olarak yayınlanmıştır. Hamdi Hoca’nın bu yayını Türk Bilim Tarihi açısından da önemlidir.
Hamdi Suat Aknar İstanbul’da Patoloji Labotuvarını kuruyor (1904)
1904 yılı sonunda İstanbul’a dönen Hamdi Suat Aknar Gülhane Askeri Hastanesi’nde Tıbbi Patoloji Bölümünü kurmak üzere görevlendirilmiştir.
Hamdi Suat Aknar İstanbul Tıp Fakültesi’nin Patoloji Laboratuvarını kuruyor (1909)
1909 yılından sonra, Sivil ve Askeri Tıbbiyenin birleşmesi ile kurulan “birleştirilmiş” “İstanbul Tıbbiyesi”’nin Tıbbi Patoloji Bölümü’nün başında görevlendirilmiştir.
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar, Almanya’da çok iyi eğitim almış, bu nedenle, Türkiye’de patolojinin ve tıp eğitiminin temelleri bilimsel yöntemlerle ve çağdaş ölçütlerle atılmıştır.
Böylece Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar, Türkiye’de çağdaş anlamda “Tıbbi Patoloji Bilim Dalının” kurucusudur
Hamdi Suat Aknar’ın yanında yetişenler, daha sonra 1945 yılında kurulan Ankara Tıp Fakültesi’nde, sonrasında Anadolu’da kurulan diğer tıp fakültelerinde görev almış, patoloji biliminin tüm ülkeye yayılmasını sağlamıştır.
10 Kasım 1938’de Atatürk’ün vefatından sonra, İstanbul’da “tahnit” işlemini yapan Gülhane Patolojik Anatomi Hocası Prof. Dr. Lütfü Aksu (1886-1952)’nun, Prof. Dr. Hamdi Hoca’nın öğrencisi olması gibi, Ankara’da Etnografya Müzesi’nden Anıtkabre nakli sırasında (10 Kasım 1953), “tahnit işlemini” çözen ve bakısını yapan Prof. Dr. Kamile Şevki’de Hamdi Hoca’nın öğrencisidir.
Hamdi Suat Aknar’a TÜBİTAK “Bilim hizmet Ödülü”, 1976
Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu 1976 yılında, ölümünden 40 yıl sonra, Hamdi Suat Aknar’a TÜBİTAK “Bilim hizmet Ödülü” verilmesini sağlamıştır.
Hamdi Suat Aknar, Türkiye’de patoloji alanında birçok ilkleri başlatmıştır
Bunlardan en önemlisi, tıp öğrencisinin eğitiminde önem taşıyan, bilgisini ve vizyonunu geliştiren “mikroskopik patoloji uygulamalarıdır”. Tıp öğrencilerinin Mikroskopik patoloji eğitimi o kadar önemlidir ki, çağdaş patolojinin temelidir. 1909’da İstanbul’da Sivil ve Askeri Tıbbiye birleştirilince, İstanbul Tıp Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr. Cemil Topuzlu olmuştur. Fransa’da tıp ve cerrahi eğitimi görmüş olan Prof. Dr. Cemil Topuzlu, ilk olarak Patoloji Öğrenci Mikroskopi Laboratuvarına 200 öğrenci mikroskobu alınmasını sağlamış, tarihsel bir “misyonu” yerine getirmiştir. Bu nedenle İstanbul Tıp Fakültesi’nde 1909’dan başlayarak öğrencilere mikroskopi eğitiminin verilmiş olması, Türkiye’de tıp alanındaki bilimsel gelişmenin ve günümüze dek ulaşan vizyonun önemli etkenlerinden birisidir. Böylece Hamdi Hoca, İstanbul’da, Almanya’da yaşayarak öğrendiği düzeyde, tıp öğrencilerinin eğitimini uygulamış, büyük başarı sağlamıştır. Görüldüğü gibi, yöneticilerin eğitimli ve bilgili olması kurumların gelişmesinde ve çağdaşlaşmasında çok önemlidir. “Prof. Dr. Cemil Topuzlu (1939-2022)’nun oğlu Prof. Dr. Cemalettin Topuzlu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Bölümünde görev yapmış, meme kanseri konusunda çalışmış ve yakın zamanda vefat etmiştir.”) Hamdi Suat Aknar Hoca, tıp öğrencileri için Avrupa düzeyinde ilk patoloji ders kitaplarını yazmıştır. Hamdi Hoca, Cumhuriyet döneminin en önemli yeniliklerinden olan “Latin kökenli Türk Alfabesi” ile ilk ders kitabını yazmış ve yayınlamıştır. Entelektüel bir bilim insanı olan Hamdi Suat Aknar, Tıbbiye’e ve Patoloji Bölümü’ne ilk kez kız öğrencileri kabul etmiştir. Dr. Semiramis Tezel, Dr. Kamile Şevki, Dr. Perihan Çambel, Hamdi Suat Aknar’ın asistanlarıdır. Hamdi Suat Aknar, Türkiye’de Coğrafi Patoloji’nin de kurucusudur. Hamdi Suat Aknar, Deneysel Patolojinin de Türkiye’de kurucusudur. Hamdi Suat Aknar, Türkiye’de Kanser savaşını başlatmış ve bu amaçla istanbul’da dernek kurmuştur. Daha sonra Hamdi Suat Aknar Hoca’nın öğrencilerinden Prof. Dr. Perihan Çambel Ankara’da Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumunu kurarak (18 Şubat 1947) Hamdi Suat Aknar Hocanın ideallerini gerçekleştirmiş, yiğit ve erdemli bir ilim insanıdır. Hamdi Hocanın diğer öğrencisi olan Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu, Türkiye’nin ilk kadın Patoloji Uzmanıdır. Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji Bilim Dalı’nın da kurucusudur. Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar Türkiye’de “Dermatopatoloji” Bilim Dalının kurucusudur. Bu alanda pek çok uluslararası yayın yapmıştır. Hamdi Suat Aknar, 1904 yılından başlayarak, çoğu Almanca olmak üzere birçok bilimsel yayın yapmıştır. 1936 yılında vefatına dek Türkiye kaynaklı uluslararası alanda yapılan bilimsel yayınların çoğu Hamdi Suat Aknar’a aittir.Hamdi Suat Aknar, görevli olduğu dönemde, çok sayıda yurtdışı bilimsel kongreye katılarak Türkiye’yi en iyi biçimde temsil etmiş, gittiği her toplantıda bildiri sunmuş, sunumları ve görüşleri dikkatle izlenmiş ve saygı görmüştür.
Hamdi Suat Aknar I. Dünya Savaşı’nda Erzurum ve Erzincan’da görevlendirilmiştir
1915 yılında 1. Dünya Savaşı sırasında, Doğu Cephesinde (Erzurum, Erzincan) askerlerin ve halkın bulaşıcı hastalıklardan korunmaları ve tifüs aşısı yapmak üzere görev yapmıştır.
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar, İstanbul’dan yurtdışı dergilere bilimsel makale göndermiştir
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar 1904 yılından vefatına dek (13 Mart 1936), bir yandan hastaların patolojik incelemelerini, bir yandan tıbbiyeli öğrencilerin patoloji ve otopsi eğitimini, bir yandan da fareler üzerinde deneysel çalışmalar yapmış ve bu bilimsel çalışmalarını uluslararası önemli bilimsel dergilerde yayınlamıştır.
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar "Virchow Archiv" dergisinde 9 değerli makalesi yayınlanmıştır
Örneğin dönemin ünlü "Virchow Archiv" adlı Berlin’de çıkan ünlü bilimsel dergide toplamda 9 yayınlanmış makalesi bulunmaktadır.
Bu yayınlar, Türkiye orijinli olması nedeniyle, Türkiye’nin bilimsel birikiminin temellerini oluşturmaktadır ve bizim için çok önemlidir.
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar ‘ın yayınları, gücel olarak "Cite" edilmelidir
Türkiye’deki genç bilim insanlarının yaptıkları bilimsel yayınlarda, Hamdi Hoca’nın yayınlarına atıf "Cite" yapması, Türkiye’nin "bilimsel" "gücünü" yükseltir.
Hamdi Suat Aknar’ın "tarihsel" olarak önem taşıyan bu bilimsel çalışmalarının TÜBİTAK tarafından elektronik ortamda bilim insanlarımıza ulaştırması ve "atıf", "Cite" yapılabilmesi için bilgilendirmesi gereklidir. Tümüyle İstanbul orijinli bu bilimsel yayınlar, Türkiye’nin yer altı, yer üstü zenginlikleri gibi, kültürel ve bilimsel varlığımızın en değerli kanıtıdır.
Turkish Medical Pathology History I (Hamdi Suat Aknar Biography), 2022, izmir
Hamdi Hocanın tüm yayınlarının orijinalleri tarafımdan bulunarak, 5 yıldır üzerinde çalışmakta olduğum "Turkish Medical Pathology History I (Hamdi Suat Aknar Biography), 2022" (Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul) kitabının ekine konulmuş, Türk Bilim Dünyası’na armağan edilmiştir.
Bu yayınların, güncel bilgilerin ışığında, yeniden incelenmesi, önem ve değerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar’a, 1932 yılında, İsveç Nobel Komitesi tarafından görev verliyor
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar, 1932 yılında, İsveç Nobel Komitesi tarafından, Türkiye’den belirlenen 5 "Nominator" dan birisidir ve "Nobel Ödülü" için, dünya çapında "aday" belirleme görevi verilmiştir.
Prof. Dr. Kemal Cenap Berksoy’u "Nobel Ödülü" için aday olarak seçiyor
Bunlardan yalnız Hamdi Suat Aknar, bir yerli aday bulmuş ve İstanbul Üniversitesi’nden "sekretin" hormonunu bulan Prof. Dr. Kemal Cenap Berksoy’u "Nobel Ödülü" için "Nominee", "aday" olarak önermiştir.
Böylece ilk kez Türkiye’den bir bilim insanı Nobel Ödülü’ne aday olabilen, Dünya’daki 111 kişinin arasına girebilmiştir.
1932 yılından 2022 yılına dek henüz tıp alanında "Türkiye kaynaklı" bu ölçüde bir başarı bulunmamaktadır. Çünkü "başarıları" saptayabilmek için de, eğitimli, öngörülü ve entelektüel bilim insanlarına gereksinim vardır.
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar, Prof. Dr. Kemal Cenap Berksoy, Prof. Dr. Aziz Sancar
İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1970 yılında bitirmiş olan ve North Caroline Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Aziz Sancar, "Türkiye’nin okullarında okuyarak yetiştim" diyerek ve büyük bir erdem göstererek almış olduğu Nobel Kimya Ödülünü Atatürk’ün Anıtkabirdeki Müzesine armağan etmiştir.
Türkiye Üniversitelerinde görevli bilim insanlarımızın da, bu başarıya ulaşacakları günlerin yakın olduğunu düşünüyorum. 1827’de başlayan Tıp alanındaki eğitimde yenileşme ve çağdaşlaşma çabalarının, yaklaşık 200 yıllık sürecin sonunda daha iyi yerlere geleceği konusunda kuşkum yoktur. Çünkü gerçekten Türk Hekimleri ve Türk Bilim erleri, büyük özveri ile görev yapan, entelektüel düzeyi yüksek bilim insanlarıdır.
Çünkü kendi değerlerimizin ayırdına varmak, onların emeklerini ve değerlerini yüceltmek, tanıtmak ve başarılarını görmek ve desteklemek 100 yıllık Cumhuriyet Tarihi’nin ve Atatürk Cumhuriyeti’nin "nesiller boyu" sürecek zaferi olacaktır.
Hamdi Suat Aknar’ın vizyonunun
1932 yılında, İsveç Nobel Komitesi tarafından Türkiye’den Nobel Ödülü’ne "aday", "Nominee" belirlemek için "seçici", "Nominator" olarak görevlendirilen ve bir yerli aday bularak, Türkiye’nin Nobel yolculuğuna bir "Türk Bilim İnsanının" adını yazdıran Hamdi Suat Aknar’ın, vizyonunun ve Türkiye’ye kazandırdığı "entelektüel" bakışın, örnek alınması ve çok iyi incelenmesi gerekmektedir.
Hamdi Suat Aknar Hoca Üniversite’den uzaklaştırılıyor (1933)
Hamdi Suat Aknar Hoca, Türkiye’nin Arapgir İlçesinin bir köyünden geldiği İstanbul’da, kısa yaşamına sığdırdığı bunca büyük bilimsel ve sosyal başarı ve ürettiği bilimsel ve eğitsel varlık, ortaya koyduğu bilimsel ve toplumsal liderlik karşısında; 1932 yılında, İsveç Nobel Komitesi’nden gördüğü bu büyük değerbilirliğe karşın, bundan çok kısa bir süre sonra, 1933 Ağustos ayı sonunda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki görevinden, sorgusuz uzaklaştırılmış olması, herkesi düşündürmelidir.
"Kutsal Üniversite Bürokrasi Çarkı"
Üniversitelerimizdeki ve Devlet Yaşamımızdaki, "Bizans" döneminden kanımıza karışan "Bizans entrikası" denilen "genetik" geçişler, güncel olarak "kutsal üniversite bürokrasi çarkı" kimliği ile dün olduğu gibi bugün de hükmünü sürdürmektedir.
Çünkü Merkezden uzak yerlerde yapılan uygulamalardan, kapalı devre çalışmalardan, Devlet yöneticilerinin geç haberi olmaktadır.
"Atı alan Üsküdar'ı geçmektedir."
Atatürk durumu öğrenince, üzülmüş, Hamdi Hoca’yı aramış, üniversiteye dönmesini istemiştir
Atatürk durumu öğrenince, çok üzülmüş, Hamdi Hoca’yı aramış ve üniversiteye dönmesini istemiş ise de "gönlü çok kırılan" Hamdi Hoca geri dönmemiştir.
Daha sonra öğrencisi ve arkadaşı olan Sağlık Bakanı ve Başbakan Dr. Refik Saydam’ın özel ilgisi, Hamdi Hoca’nın Guraba Hastanesi’nde görev almasını sağlamıştır.
Hamdi Suat Aknar İstanbul’da üç Patoloji laboratuvarı kurmuştur
Böylece Hamdi Hoca, Gülhane Askeri Hastanesi Patoloji Anabilim Dalı (1904), İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı (1909) Patoloji Laboratuvarlarının kuruluşunu yaptıktan sonra, 1933 yılında da Guraba Hastanesi Patoloji Laboratuvarı’nı kurmuştur.
Hamdi Suat Aknar Heybeliada Sanatoryumu’nda vefat ediyor (13 Mart 1936)
13 Mart 1936 günü Heybeliada Sanatoryumu’nda vefat eden Hamdi Suat Aknar Hoca için görkemli, kalablık bir tören yapılmış ve Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verilmiştir.
"Hamdi Suat Aknar Patoloji Laboratuvarı" (13 Mart 1946)
Hamdi Hoca’nın vefatından 10 yıl sonra, Prof. Dr. Kazım İsmail Gürkan, Prof. Dr. Perihan Çambel ve Prof. Dr. T Remzi Kazancıgil öncülüğünde İstanbul’da 13 Mart 1946 günü, görkemli bir tören düzenlenmiş, öğrencileri tarafından anılmıştır ve bu törende Guraba Hastanesi Patoloji Laboratuvarı’na "Hamdi Suat Aknar Patoloji Laboratuvarı" adı verilmiştir.
Sonuç olarak Hamdi Suat Aknar Hoca, entelektüel bir bilim insanıdır, hem "yenilikçi", "innovative", hem de "buluşçu", "inventive" özellikleri bulunmaktadır.
Hamdi Hoca’nın bilimsel yayınları ilgili uzmanlarca incelendiğinde, Hamdi Suat Aknar’ın değeri ve Türkiye’ye armağan ettiği ve günümüze ışık tutan "bilimsel mirasının" daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar, “Anadolu’nun bilimsel ve kültürel zenginliği”nin simgesidir
İsveç Nobel Komitesi tarafından değeri anlaşılarak, Türkiye’den Nobel Ödülü "Nominatörü" olarak Nobel Ödülüne aday seçmek için görevlendirilen Hamdi Suat Alknar’ın değerinin Türk toplumu tarafından da daha iyi anlaşılması gerekir. Önerim, "Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar" adının ve bilimsel ürünlerinin "Anadolu’nun bilimsel ve kültürel zenginliği" olarak, çağdaş bir üniversitemizde ve okullarımızda yaşatılması, genç kuşaklara örnek olarak daha iyi tanıtılmasıdır.
Dr. Sabri Toksöz. 3 Yıl Önce
Teşekkürler hocam,elinize sağlık.