Ajans Bakırçay
2024-07-01 09:32:23

Sakız (Khios) "Altın damlayan ağaç'

Muammer Toprakçı

01 Temmuz 2024, 09:32

Bir kez daha-bu kez dostlarla-Sakız Adası’ndayız.

Yok; her yerde olduğu gibi istisnaları olsa da genelde adanın temizliğinden,
esnafın iigisinden, yemeklerin kalitesi ve fiyatların makullüğünden söz etmeyeceğim.

Ne kirliliği!..
Ne pahalılığı!..
Yaşadığım Çeşme pırıl pırıl!..
Bodrum şahane!..
Huzurla tatil yapabiliyor,
kesenize dokunmadan keyifle yiyip içebiliyorsunuz!..

Sakız…

Adını 6 bin yıldır var olan ve 100 yıldan fazla yaşayabilen sakız ağacından alıyor.
Dünyadaki sakız üretiminin neredeyse tamamı (yüzde 96)
bu adadan elde ediliyor.

Ağacın kabuğuna keskin bir bıçakla bir çizik atıyorsunuz,
çizikten ağacın altına serili beyaz tozun üzerine reçinesi akıyor.
Sonra o tozdan arındırılarak elde edilen sakızı ağırlıklı olarak gıda, sağlık ve kozmetik alanlarında kullanıyorsunuz.

Sakız’da tüm üreticiler bir kooperatifte birleşmişler.
Ürünlerini hep birlikte pazarlayıp satıyorlar…
(“Hep bir ağızdan türkü söyleyip /hep beraber sulardan çekmek ağı…” (N.Hikmet)

Rivayet bu ya, derler ki 
Hristiyan azizlerinden Çileci İsidoros, Romalı askerlerce bir Sakız ağacı altında işkence edilerek öldürülünce, ağaç bu acıya dayanamayıp ağlamaya başlıyor.
Akan reçineler işte bu gözyaşlarıdır…

Mitoloji de öyküler biter mi…

Adanın adı Khios…

Khios Denizler Tanrısı Poseidon’un oğlu…
Poseidon adada bir su perisi ile birleşir. Doğum esnasında kar yağdığı için de oğlunun adını Khios (kar) koyar…
Sonra da ada, adını veren Deniz Tanrısı ile özdeşir,
denizcileri ile ünlenir.
Ne diyordu Nazım yukarıdaki dizelerin de yer aldığı Şeyh Bedrettin destanınızda?
“Sakızlı Rum gemiciler…”

Adanın bir ünü de dünyanın en büyük ve zengin armatörlerine sahip olmasıdır.
Dünyanın en büyük 20 armatörünün yarısı Sakızlı…

Sakız’ın ünlüleri bol…
Hemşehrimiz İzmir’li Homeros bir ara Sakız’a yerleşir, orada evlenir ve bir okul açar.
Adanın Vrontados köyünde,
bereketin sembolü Ana Tanrıça Kibele adına yapılan bir tapınağın kalıntısı var. Büyük bir kaya parçası olarak kalan kaidesi 
Homeros’un kürsüsü olur.
Kör ozan bu kayanın üzerine çıkarak öğrencilerine ders verir.
Kayanın üzerinde okur şiirlerini:

“Tomurcuklanıp yaratır
Gelince yeniden bahar.
Böyledir insanların soyu da
Biri yeşerir, öteki solar…”

Bugün o kayaya ‘Daskalopetra’ diyorlar.
Yani?
Öğretmen Kayası…

Kör gözleri ile görüp ders veren Homeros'u gözümün önüne getirerek, açık gözleri ile göremeyenleri düşündüm.
Acıyla…

Büyük müzisyen Mikis Theodorais’de Sakız’lı…

Sakız, Kanuni döneminde 
1566’da Piyale Paşa tarafından fethedildi.
1821’de başlayan ve Yunanistan’ın bağımsızlığıyla sonuçlanan Mora isyanı bir yıl sonra Sakız adasına sıçradı.
İsyanın, Kaptan-ı Derya Nasuhzade Ali Paşa tarafından bastırılması çok kanlı oldu…
Adada büyük acılar yaşandı.
Binlerce insan öldürüldü, esir alındı; canını kurtaranlar adadan kaçtı…
120 bin olduğu düşünülen ada nüfusu birkaç bine indi.

(Yaşananları, ‘Sakız Adası Katliamı’ adıyla tablolaştıran Eugene Delacroix’in Louvre müzesindeki ünlü eserinin,
bugün Bizans Müzesi olarak kullanılan Mecidiye Camisi girişindeki duvarında büyük bir röprodüksiyonu var.)

İsyanı bastıran Ali Paşa, gemisinin isyancılardan Konstantin Kanaris tarafından yakılması sonucu yanarak öldü. (Mezarı, Sakız’da kale içindeki küçük müslüman mezarlığındadır.)

Bu yüzden de ateşte yanmış anlamına gelen ‘Mahruki’ lakabı ile tanındı.
(Kurtarma gönüllüleri derneği AKUT’un değerli kurucusu Nasuh Mahruki’nin büyük dedesidir.)

Sakız isyanı sonucu yaşanan büyük acılarda köle olarak alınan ve Osmanlı aileleri tarafından evlat edinilen ve müslümanlaştırılan küçük çocuklardan Yorgo Stravekakis, daha sonra Mustafa Haznedar Paşa olarak ünlenecek ve onlarca yıl Tunus’u yönetecektir.

Bu esir alınan çocuklardan birisi de Sadrazam Koca Hüsrev Paşa’nın himayesinde Paris’te eğitim gören, ünlü bilim insanı Pasteur’un yakın dostu olan ve Sadrazamlığa kadar yükselen İbrahim Ethem Paşa’dır.
(Türk müzeciliğinin kurucusu,
ünlü ressamımız Osman Hamdi Bey, İbrahim Ethem Paşa’nın oğludur.)

Sakızın köylerini bir başka yazıya bırakarak yazıyı noktalayalım.
Sakızlılar diyorlar ki:
Uzun yaşamak mı istiyorsun…
İyi uyu…
Yetmez, öğleden sonra da biraz kestir… (Siesta)
Bol zeytinyağ kullan…
Şarap iç…
Kafana da pek bir şey takma…

O yüzden mi yazdı acaba Can Yücel Sakız Ağacı şiirinde şu dizeleri:

“O bir sakız ağacıydı alelade…

Ömür sürdü öyle hoşnut 
dünyasından…

Tanrı adını işitmedi ömründe;
İnanmadan da madem yaşanıyor diye…

Bir avare misali, günü gününe, 
O bir sakız ağacıydı, yaşadı sade…”

Huzurlu, sade, bir sakız ağacı gibi uzun yaşamanız dileğiyle…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.