Gelin size bir şehir efsanesi anlatayım;
Şehir efsanesi deyince ilk akla gelenlerden biridir; deniz uçakları ya da denizden su alan helikopterler ile söndürülmüş orman yangınlarındaki, kömüre dönmüş ağaç dalları arasında kalan, ağzında şnorkel ve ayağında paletleri olan bir dalgıç! Biraz ürkünç de olsa benim anlatacağım da en az bunun kadar akılda kalacak ve unutulmayacak bir efsane…
İzmir’imizin medarı iftiharı ekiplerinden Göztepe’nin, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) 2. Liginde mücadele ettiği yıllar… Hafızam beni yanıltmıyorsa 2014 yılı ve Göztepe içeride bir Hatayspor maçına çıkıyor. O yıllarda Bornova Aziz Kocaoğlu Stadı ile Gürsel Aksel Stadı henüz faaliyette değil elbet ve Göztepe iç saha maçlarını ekseriyetle Atatürk Stadında oynuyor. Bu müsabakanın sonucu, nasıl oynandığı, kimin daha iyi oynadığı, kaç gol atıldığı falan efsanemizle yakından, uzaktan ilgili değil. Uzatmayayım; Göztepe, yıkıcı seyirci üstünlüğü ile baskılı bir oyun ortaya koyarken, bir avuç Hatayspor taraftarı da, gönül verdikleri ekiplerini İzmir’de izlemeye gelmişler. İlerleyen dakikalarda taraftarlar arasında biraz gerginlik oluyor… Atışmalar vesaire derken, statlardan bildiğimiz görüntüler ortaya çıkınca, şehir efsanesi doğmaya başlıyor. Futbol müsabakası izlemeye pek de alışkın olmayan ve belki de mecburen o an statta olan bir seyirci, Göztepeli ve Hataysporlu taraftarları kastederek, “yahu neyin kavgasını yaşıyor bunlar, neyi paylaşamıyorlar, aralarında bir durak var” diyerek efsanemizi doğuruyor.
İzmir’imizin metrosu ile Konak’tan, Fahrettin Altay yönüne doğru seyahat ederseniz, Üçyol durağından sonra İzmirspor durağı gelir. Ardından Göztepe ve sonrasında da Hatay…
Geçtiğimiz aylarda da, bir devlet bankası olan Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliğine atanarak büyük tepki çeken Hamza Yerlikaya, benzer bir şehir efsanesi üretme yolunda büyük bir adım attı. İstanbul’da açılışı yapılan Göztepe Şehir Hastanesi için, biz İzmirlilere “hayır olsun” dileklerinde bulundu. Artık muayene olmaya İstanbul’a gider durur bizim İzmirspor, Göztepe ve Hatay duraklarına yakın oturanlar…
* * *
Aynı torna tezgâhı ya da parça işleme makinasından çıkmışlar gibiler. Liyakat yok! Bilgi yok! Birikim yok! Ama güç çok!
İşte, gücü ancak küçücük kız çocuklarına yeten, kötü bir örneğe bakıp, spora devam edelim;
Bir haftadır, balkanlardan gelen yağış gibi tüm yurdu etkisi altına alan, uşaki tarikatının başındaki adamın ne haltlar yediği konusu var gündemde… Dedim ya, bilgisiz ve kalitesiz insanlar yönetici oluyorlar diye… Bu adam da din alimi ya da bilginiyim diye sayısını bilemeyeceğim kadar insanı resmen dolandırmış durmuş bugüne değin… Tıpkı yakın zamanlarda patlayan diğer benzer örneklerde olduğu gibi… İşin en kötü tarafı ise sadece sizin maddi kaynaklarını sömürmüyor bu tipler… Yetmiyor onlara sadece para… Onlar tene de, minicik çocuğun bedenine de sahip olmak istiyorlar. Bu sadece ülke basınına yansıyan kötü bir örnek… Ya bir de yansımayanlar? Sümen altı edilenler? Ha, bir de toprak altı edilenler vardır! Bir de hiç kimselerin asla öğrenemedikleri…
Bu kötü konuya bağlı olarak şimdi spora geçelim;
Sadece isim benzerliği olduğu için bu ismi örnek yazacağım; siz hiç Uşakspor takımının alt yaş gruplarından kız ya da erkek, herhangi bir dalda, antrenörünün ya da hocasının, yavrusuna, öğrencisine yanlış gözlerle baktığına şahit oldunuz mu? Ya da, bırakın ulusal basını… Yerel basında bile çıkmadı böyle bir rezalet…
Çünkü spor; zihni ve bedeni aynı anda geliştirmek için yapılır. Sporcu kişilik, sadece kas tutmaz. Ufku geniş olur… Bilgiye ve öğrenmeye aç, disiplini bilen, koordinasyonu uygulayabilen ve en önemlisi sporcu kişilik iyi insan olur! Ve sonra da vatanını, milletini, komşusunu, ailesini, çocuğunu, kadınını, arkadaşını, işini seven insan olur!
Bizim spor kulüplerimizin antrenörleri de, hocaları da yukarıdaki tanıma uygun olarak sporcu yetiştirirler ve sadece sporcu da yetiştirmezler. Okuldaki eğitimlerine destek de olurlar. Eğer evlatlarımız profesyonel sporcu olamazlarsa, kesinlikle adam olurlar.
Dipnot; “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır.” M. K. Atatürk.