İnsanın hayatında mutlaka orada olmalıyım dediği mutlu ve hüzünlü olaylar olduğu gibi tanıklık etmek istediği bazı olaylar vardır. Benim de yaşadıklarım iki tane idi ve de şimdi üçüncüsü.
İlki 1973de asker ve devlet adamı siyasetçi 2'nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ölüm töreninde bulunmak. Bulundum ve bulunmanın ötesinde tabutun bulunduğu top arabasını çekenlerden ve cenazeyi aileye teslim eden Harbiyelilerden biri oldum. Kaç kişiye nasip olurdu bana oldu. Diğeri çok eski değil 10.11.2012 de İzmir’de Cumhuriyet meydanında canlı Atatürk profilinin oluşturulacağı ‘101112 İzindeyiz’ etkiliğinde ki 2400 kişiden biri 2F26 bendim.
Ve 31 Mayıs 2013 tarihinde yaşanan olaylarla artık Türkiye’de bizde varız diyen gençlerin yanında Taksim Gezi Parkında olmak, orada olanları yaşamak ve solumak. Oradaydım 24 saatimi onlarla geçirdim, İzmir’den getirdiğim boyozları ikram ettim, sabah kahvaltımı çapulcu kahvede yaptım, ıhlamur kokulu yollarında gezdim, gözlemledim, konuştum ve diyorum ki gelin, görün burada ki gençlerle konuşun, onları dinleyin. Burayı görmeden değerlendirme yapmak pek kolay değil, bir daha böyle bir eylem olur mu? Belki olur ama bir gerçek var. Bu gençler Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiler isyan ettiler ve yeter dediler ve bunu örgütsüz ve lidersiz yaptılar. Marjinal guruplar mı onlar çok büyük çoğunluğu ile Gezi Parkının dışında Meydanda. Gezi Parkı onları, onlar Gezi Parkını kabul etmiyor.
Daha önce hiç tanışmamış ama destek için gelmiş ihtiyaçları soran, elindekileri dağıtan, fotoğraflayan, filme çeken, ben de oradaydım demenin keyfini ikram bir bardak çayla çıkaran bu arada bundan sonra ne olur sorusuna cevap arayan amcalar, dayılar, halalar, teyzelerin akın akın geldiği ve gittiği bir alan Gezi Parkı. İşte onlardan biri ben rehberim buranın gediklisi yeğenim Çapulcu Murat
Peki, Gezi Parkı nasıl bir yer orayı mesken tutanlar kimler ne yapıyorlar işte 24 saatin sonunda aklımda kalanlar.
Gezi Parkında düzenleme nedeniyle yıkılan bir bölümün haricinde yeşillikler içersin de yeni bir hayat kurulmuş. Yüzlerce çadırı, muhtarı, koruma ve güzelleştirme derneği, bulvarı, caddesi, sokakları, meydanı, yayın yapan radyosu, televizyonu ve gazetesi, reviri, yaya ambulansı ve itfaiyesi, koruma ve güvenlik elemanları, psikologu, mescidi, her türlü malzemenin ve yiyeceğin içeceğin bedava verildiği çarşısı, bakkalı, marketi, kahvehanesi, çay ocakları, kafeleri, aş evi, oteli, kuaförü, berberi, sineması, sanatçıları, kütüphanesi, kitaplığı, bostanı, forumu, çocuklar için atölyeleri, etkinlik alanları, çocuk emzirme ve bakım yeri, kozmetikçisi, satranç köşeleri, müzesi, çöpçüsü, dilek ağacı, futbol takımları, bir köşede ki seyyar satıcıları, her konuda asılmış pankartları ve sloganları ile kavga ve gürültünün olmadığı içerde hiç canlı sloganın atılmadığı gençlerin yeni bir düzen kurduğu Gezi Parkı.
Çadırların arasında kitap okuyan, dertleşen, kâğıt ve tavla oynayan gençleri ile bir köşede torununun yanına oturmuş 80 yaşında ki büyükannesiyle, yakalarında çöpist yazan etiketleri, ellerinde eldivenleri ve çöp torbaları ile çöp toplayan çöpçüleri ile Ali Nesin gibi ders veren Matematikçileriyle, bu anı ölümsüzleştirmek isteyen ressamları ile ellerindeki gitarları, kemanları, tefleri, darbukalarından kardeşlik ve özgürlük ezgileri yükselen müzisyenleriyle, bir köşede aş evinin bulaşıklarını yıkayan bulaşıkçıları ile ayaküstü ilk yardım bilgisi veren akut elamanlarıyla, kafelerde, çay ocaklarında kusursuz hizmet etmeye çalışanlarıyla, gazdan etkilenmemek için hazır tuttukları sirkeleriyle, gaza karşı geliştirdikleri talcid sıvı ve sütleriyle, bizden ama bizim gibi yaşamayan ve pek çoğu da kendi evinde böyle yaşamayan, yarın evine döndüğünde de böyle yaşamayacak ama burada mücadelesini verdiği özgürlük ve demokratik haklarına dokundurtmam diyen, büyük çoğunluğu a politik gençlerin yanında bir kısım sol örgütlerin ve biz de varız diyen aktivist Müslüman gençlerin, Sakata gelme Tayyip diyen engelli gençlerin, yaşam alanı Gezi Parkı.
Boyun Eğme sloganını kendilerine hedef yapmış, Gezi parkının park olarak kalmasını isteyen Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini ‘ Kusura bakma Polis bizde emir kuluyuz,’ diyerek yazanlar, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir,’ ‘Onurunu dik tut kimseye boyun eğme’ diyende, ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir,’ ‘En umutsuz kölelik kendini özgür sandığın andır’ diyenler de onlar.
Kızgınlığın, hakaretlerin ve küfürlerin tek adama yöneldiği ama gülümseten ve düşündüren pankartların çoğunlukta olduğu, insan hakları ihlallerini yazdıkları levhaları, Türkiye Çevresel Direniş Atlasıyla, Tayyip Hava Sahası dedikleri alanda özgürce içtikleri ve paylaştıkları sigaraları ile onlar.
‘Çok değil bizim olanı istiyoruz,’ diyen, Nazım dizleri ile ‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine’ diyerek Gezi parkını direnek noktası yapan yine onlar.
‘Haksızlık önünde eğilmeyin, çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz,’derken insan onurunu koruyan, ‘Doğanın düşmanlarına karşı halkın mühendisleri var’ deyip doğaya sahip çıkan onlar.
‘İbneyim, dönmeyim, lezbiyenim, seks işçisiyim, gezideyim direniyorum, kadına, orospuya, ibneye küfür etme ben de buradayım’ diyen onlardan bir parça translar.
‘Allah, ekmek, özgürlük’ sloganı ile ‘Onlar bir zorbalıkla ve saldırıyla karşılaştıklarında yardımlaşıp yek vücut olurlar,’ diyerek kendilerinden olmayanlara destek verenler onlardan bir parça Müslümanlar. ‘Polisin eğitim sisteminin iyileştirilmesini’ isteyen ancak o zaman anlaşırız diyen onlar.
Kendilerini ve isteklerinin altında yatanı açık ve net ifadelerle anlatan şu satırları yazanlar yine onlar.
Benim Cumhurbaşkanım,
Benim Bakanım,
Benin Valim,
Benim Kaymakamım,
Benim Savcım,
Benim, Benim, Benim,
Ben, Ben, Ben,
İzin ver de biraz da 'bizim' olsunlar.
Taksim Dayanışma Gurubunun tüm eylemlerin sona ermesi için istekleri ise şunlar:
– Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını,
– Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, iki yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını, Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,
– Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama,
– 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyorlar.
Kabul edilir mi, bırakın kabul edilmesini acaba Tayyip ve ekibi bu konuları görüşür mü? Bu sabah Taksim Meydanına giren ve orada ki barikatları kaldıran polisin Gezi Parkına şimdilik dokunmayan operasyonları devam ederken partisinin gurup toplantısında konuşan Tayyip’in şu sözleri her şeyin nasıl sonlanacağını açıklıyor gibi. ‘Kusura bakmayın Tayyip Erdoğan değişmez’ demek ki şiddet ve korku devam edecek belki yeni Gezi Parkları olacak.
O zaman da ‘Oradaydım’ demek de yine boynumun borcu olsun.