Yangınlardan sonra seller yüreğimizi dağladı.
Ders alınmadıktan sonra, daha önce yazdıklarımızı tekrarlamadan öte ne yazılabilir ki!..
Gelin, Tokyo olimpiyatlarını geride bıraktığımız bu günlerde, Türkiye Cumhuriyeti aydınlanmasının efsane kadınlarından, 1936 Berlin Olimpiyatları'na ilk kez katılan iki kadın sporcumuzdan biri olan (tanımaktan onur duyduğum) Prof.Dr.
Halet Çambel'i analım.
Osmanlı sadrazamlarından Hakkı Paşa'nın torunu,
Türk Tarih Kurumu kurucularından ve ilk başkanlarından H.Cemil Bey'in kızı olan Çambel, Paris Sorbonne Üniversitesinde arkeoloji okur, eski diller üzerine doktora yaparken, eskrim dalında olimpiyatlara katılmak üzere davet edilir ve Türkiye'yi temsil eder.
(Olimpiyatlar sırasında, Alman rehberin ısrarlarına karşın, Hitler ile tanıştırılma önerisini geri çevirir.)
Türkiye'nin ilk arkeologlarından Halet Çambel, Nazi Almanyası'ndan kaçarak Türkiye'ye gelen ve Türkiye'de arkeoloji eğitiminin öncüsü olarak bilinen,
dilbilimci ve arkeolog H.Theodor Bossert'in
('Cephe Gerisinde Silahsız' kitabı Nazilerce yakılmıştır.)
ekibine katılarak, Geç Hitit Dönemi'ni araştırmak üzere Toros'lara gider.
Kadirli yakınlarında,
bugün artık Karatepe-Aslantaş diye bildiğimiz bölgede,
Adanava Kralı Asativatas'ın sınır kalesi olarak yaptırdığı Asativada kazı çalışmalarına katılır.
İki dilli yazıtlardan, o güne kadar çözülemeyen Hitit dilinin çözümünü gerçekleştirirler.
Ekip ayrıldıktan sonra da, Halet Çambel çalışmalarını sürdürür.
Bir anlamda yaşamının sonuna değin,
Toroslardan kopmaz,
Karatepe-Aslantaş kazı evi onun yuvası olur.
(İstanbul Boğaziçi'nde atadan kalma yalınız var ve siz ömrünüzü dağın tepesinde,
küçük bir kazı evinde geçiriyorsunuz!..
Ve o kadın, kimilerinin saray sevdalısı olduğu günümüzde, Kırmızı Yalı olarak bilinen yalısını, Boğaziçi Üniversitesi'ne, 'Halet Çambel-Nail Çakırhan Arkeoloji ve Geleneksel Mimarlık Araştırmaları Merkezi' olarak, arkeoloji ve mimarlık tarihi çalışmalarının yapılması amacıyla bağışladı...)
O artık, 'Torosların Anası'dır.
Türkmenlerin 'Güzel Ece'si', Halet Bacı'sıdır.
O yıllarda, kuş
uçmaz kervan geçmez dağlarda, at sırtında dolaşmakta,
araştırma yapmaktadır.
(Bu yüzden başına komik olaylar da gelir. Tek başına,
arkeolojik çalışmalar yapmak için Friğ yaylasına paraşütle atlayınca, 'Alman casusu' diye yakalanır!..)
Halet Çambel, kültür varlıklarının doğal çevre ortamında kalarak, orada yaşayan halk ve onların kültürleri ile birlikte korunması gerektiğini savunarak,
kazıda çıkan eserlerin bir müzeye taşınmasına karşı durur.
Ve eşi Nail Çakırhan (yine tanımaktan onur duyduğum bu değerli insanı ayrıca yazarım.)
ile birlikte, arabanın çıkmadığı o dağ başında, hayvan sırtında çektikleri malzemelerle,
Türkiye'nin ilk 'Milli Park' uygulamasını gerçekleştirirler.
Türkiye'nin ilk 'Açık Hava Müzesi'ni kurarlar.
O artık işçidir, yapı ustasıdır...
Okulu olmayan köylere okul yaparlar.
Öğretmen yok!
Torosların Anası Çambel, artık köy öğretmenidir...
Köylüler için meslek kursları açar...
O artık eğitmendir...
Kök boya tekniği ile dokunan ünlü Karatepe kilimlerini ülkeye ve dünyaya tanıtır.
Yörenin folklorik ve etnoğrafik zenginliklerinin yok olmaması için, bölgeyi karış karış dolaşır, tüm bu malzemelerin koruma altına alınmasını sağlar,
derlemeler yapar...
O artık etnograftır...
Yine yöre ağzının yok olmaması için 'Türkmen Ağzı Sözlüğü'nü hazırlar, basar.
Yöre fıkralarını derler, 'Karatepe Fıkraları'nı basar...
O artık dilbilimcidir...
Silifke'den Payas'a tüm kıyı bandının kültür envanterini çıkarır.
Adana'yı tarayarak,
tüm tüm tarihi dokunun haritasının çıkarılmasını sağlar.
O artık kültür planlayıcısıdır...
Yalnız Akdeniz mi?
Dünyanın sayılı arkeologlarından Braidwood'u Türkiye'ye davet ederek, birlikte Güney Anadolu'nun arkeolojik taramasını yaparlar.
Tüm bunların yanında Halet Çambel çevrecidir...
Karatepe'ye baraj yapılması kararlaştırılınca, Devlet Su İşleri'ni ikna ederek, eserlerin ve antik zenginliklerin korunması için, baraj kodunun düşürülmesini sağlar.
Osmaniye'de 'Kastabala'antik kentini yok edecek çimento fabrikası kurulmasını, halkı örgütleyip seferber ederek engeller...
Keban ve Atatürk barajları dahil, yöre barajlarının su altında bırakacağı arkeolojik eserleri kurtarmak için didinir...
Yöre halkı Türkmenler,
'Torosların Anası' olarak gördükleri,
'Güzel Ece' adını taktıkları Halet Bacı'larını unuturlar mı?..
Yaşamını geçirdiği kazı evinin (burada yazılanların çoğunu o küçük evde kendisinden dinledim)
önüne büstünü dikmekle kalmadılar,
bu büyük Cumhuriyet Kadını'nı kaybettiğimizde,
tabutunun üzerine Türk bayrağı ile birlikte, kendisi için özel olarak dokudukları Karatepe kilimini örterek son yolculuğuna uğurladılar...
Anısına saygı ve sevgiyle...