Şeriat altında yaşamak…
Suudi Arabistan’da mühendis ya da öğretim üyesi olarak çalışmış dostlarımdan ve kısa ya da uzun sürelerle yanlarında bulunmuş eşlerinden hep oradaki yaşamı anlatmalarını istedim.
Yaklaşık on yıl önce, yabancı film dalında Oscar’a aday olan Suudi filmi ‘Wadjda’
(Vecide) filmini de ilgiyle seyretmiştim.
Film çok yönüyle ilginçti:
Tamamı, uzun yıllar sinemanın yasaklandığı,
sinema salonunun olmadığı bir ülke de, Suudi Arabistan’da çekilmişti…
Ve yönetmeni de Suudi bir kadındı:
Haifaa Al Mansour…
Yönetmenin benim için bir diğer ilginç yanı da, sinema yüksek lisansını kızlarımın da okuduğu Sydney Üniversitesi’nde yapmasıydı…
Bir diğer ilginçlik,
Suudi kadın yönetmen Haifaa’nın, aileden olmayan erkeklerle birlikte olması yasak olduğu için, önündeki çekim ekibini ve oyuncuları çekim boyunca arkadaki bir kamyonetin içinden telsizle konuşarak yönetmesiydi…
Ardından, yönetmenin dört yıl önce yine Suudi Arabistan’da çekilmiş ve Oscar’a aday olmuş ‘The Perfect Candidate’ (Mükemmel Aday) filmini yine büyük bir ilgiyle seyretmiştim.
Geçtiğimiz günlerde Vahabi şeriatı ile yönetilen ve kadınların araba kullanma hakkına bile daha altı yıl önce kavuşabildikleri Suudi Arabistan’da, Rumi Al Qahtani güzellik kraliçesi seçilerek,
Singapur’da yapılan ‘Miss Asia 2024’ güzelik yarışmasında; mayosu,
dekolte kıyafetleri ve podyumda yürüdükçe dalgalanan saçlarıyla ülkesini temsil edince,çektiği filmlerle Suudi kadın yönetmen Haifaa’nın neyi amaçladığını sorgulamak için her iki filmi de yeniden seyrettim.
Haifaa, kadın özgürlüğünün yok denecek kadar kısıtlı olduğu bir şeriat ülkesi olan Suudi Arabistan’da cesur bir çıkışla, kadınların maruz kaldıkları baskılara dikkat çekerek, onların VAROLUŞ mücadelesini anlatıyordu…
Vadjda filminin kahramanı Vecide 10 yaşında bir kız…
Arkadaşı ve yaşıtı Abdullah okula bisikleti ile giderken o ise yanında koşarak gidiyor…
Bisikleti yok ve kızların bisiklete binmesi hoş karşılanmıyor…
Vecide’nin bütün amacı, bir dükkan vitrininde gördüğü bisikleti alabilmek ve yarışarak Abdullah’ı geçebilmek…
Bunun için, evde yaptığı bileklikleri satarak para biriktirir…
Okuldaki para ödüllü güzel Kuran okuma yarışmasına katılır. (Yarışmayı kazansa da amacı uygun bulunmadığı için okul yönetimince ödül, Filistin dayanışmasına gönderileceği gerekçesiyle kendisine verilmez…)
Sonunda Vecide bisikleti alır, yarışta Abdullah’ı geçer ve durur… Pedalı artık nereye sürecektir?..
Filmde birçok konuya dikkat çekilir:
Vecide’nin babası, annesi ona bir erkek evlat doğuramadığı için yeniden evlenmek ve eve kuma getirmek istemektedir.
Vecide ve annesinin çatıdan izledikleri bir düğünle baba ikinci eşini alır…
Vecide’nin yaşıtı on yaşında bir kız okuldan alınarak evlendirilir…
Evde babanın yaptığı bir aile ağacı vardır ama yalnızca erkeklerin adı yazılıdır…
Vecide saç tokasıyla kendi adını iliştirir…
(Neydi Duygu Asena’nın kitabının adı?
“Kadının Adı Yok”.)
Suudi ‘Ahlak Polisi’nin bekar bir erkekle birlikte olduğu için bekar bir kızı yakalamasına vurgu yapılır…
Kızlar ve kadınlar için herşey,her yer yasaklarla çevrilmiştir…
Vecide, kızlara yakışmayan davranışları nedeniyle sürekli azarlanır.
Ellerine oje sürmüştür…
Tüm kız öğrencilerin siyah ayakkabılarının aksine Converse spor ayakkabı giymektedir…
Rock müzik dinlemektedir…
Onun artık yaşıtı erkek çoçuklarla oynama yaşı geçmiştir!..
Bisiklet sürmek de ne!..
Küçücük yaşta bedenlerini örtünün altına gizleyen ve erkeklerden ayrı eğitim görerek günahtan kaçınmayı öğrenen kızlar içinde küçük adımlarla tabuları kıran Vecide, sürünün kara koyunudur…
‘The Perfect Candidate’ fllminin kahramanı Meryem ise Suudi Arabistan’da kadınlar üzerindeki baskıları kırmak için mücadele eden,kız ve kadınlara reva görülen kadere teslim olmamakta direnen, Riyad yakınlarındaki bir kasabadaki hastanede peçesiyle çalışan bir kadın doktordur.
Bir erkek hasta, kadın olduğu için doktorun kendisini muayene etmesini reddeder…
Meryem Dubai’de bir tıp konferansına katılacaktır ama pasaportunun süresi dolmuştur. Babasının resmi izni gerekmektedir ama müzisyen olan babası turnede olduğu için Riyad’da değildir ve Meryem konferansa katılamaz.
Doktordur ama babasının rızası olmadan tek başına seyahat etmesi yasaktır…
(Babasının müzik grubu da,
çalgı çalıp şarkı söyledikleri için çeşitli baskı ve zorluklarla karşılaşır, salon bulmakta zorlanır, ölüm tehditleri alırlar…)
Doktor Meryem, başta bozuk olan hastane yolu olmak üzere sorunların çözümü için çalışmak amacıyla belediye meclisi için aday olur.
Belediye meclisi için bile olsa, Suudi Arabistan’da bir kadın aday!..
“Ben eski kafa yapısını değiştirmek istiyorum. Beni kadın olduğum için aday olarak göstermeyi reddeden kafayı…” sözleriyle gerçek amacını vurgular…
Seçilmek için hedeflerini ve yapacaklarını seçmenlere anlatmalıdır ama kadındır!
Erkeklerin olduğu toplantı salonuna giremez!
Kendisi yanda bir çadırda konuşur,konuşması seçmenlerin bulunduğu salona aktarılır!..
Kadınlar, içlerinden birinin seçilmesi için Meryem’i desteklemek isterler ama bunun için kocalarından izin almaları gerekmektedir!..
Seçilemez.
Ama umut yeşermiştir…
Kadın olduğu için tedavisine direnen inatçı yaşlı hasta iyileşmiş, doktorun çabalarını takdir etmiş ve kendisine oy verdiğini söylemiştir…
Filmin başında peçesi ile çalışırken gördüğümüz Meryem Doktor filmin sonlarında artık başörtülüdür…
Vahabi şeriatıyla yönetilen Suudi Arabistan’da, bu filmlerden güzellik yarışmasına doğru bir süreç yaşanırken; Türkiye’de şeriat söylemlerini eleştirdiği için Avukat Feyza Altun, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçuyla önce gözaltına alındı, sonra da yurt dışına çıkma yasağı konarak, haftada iki gün karakola imza atma şartıyla kontrollü olarak serbest bırakıldı…
Hangi Türkiye’de?
Anayasasında ‘demokratik,
laik,sosyal bir hukuk devleti’ olduğu yazılan Türkiye’de…
1932 yılında Keriman Halis Dünya Güzellik Kraliçesi seçildiğinde ne demişti Atatürk?
“Türk kızlarından birinin dünya güzeli seçilmiş olmasını normal bulurum.
Fakat bu nedenle, Türk gençlerine şunu da hatırlatmayı yararlı gördüm;
iftihar ettiğiniz tabii güzellikleri, fenni şekilde korumayı ve devam etmesini biliniz ve bu yolda uyanık bir gelişmenin sürekli gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber,
asıl uğraşmaya ve mutlaka gerçekleştirmeye mecbur olduğunuz şey; analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek erdemde dünya birinciliğini tutmaktır…”
O günlerden bu günlere!..
Suudi Arabistan’da ortaçağ karanlığından çıkmanın adımlarını gördüğümüz bugünlerde ya Türkiye?
Okullarının, Vecide’nin okuduğu Suudi okuluna benzemesi için adımların atıldığı Türkiye?..
Türkiye nereye?..