1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ve Devrimlerin yapılmaya başlamasıyla TC Devletinin laik bir sistemle idare edilmesine karşı olan güçlerin etrafında teşkilatlanan tutucu, bağnaz, devrim karşıtı kişiler ve bunların yarattığı ortamda güç bulan şeriatçı bir gurup 23 Aralık 1930 günü Menemen’de isyan ederek Asteğmen Kubilay ve bekçiler Hasan ve Sevki’ yi şehit ettiler. Olay bir isyandı ve Cumhuriyet Devrimlerini hedef alıyordu.
Turgut Özakman, Cumhuriyet Türk Mucizesi (İkinci Kitap) sahife 406 da Menemen olayını şöyle anlatıyor:
“…Derviş Mehmet hiç tartışmadı. Bu Cumhuriyetin subayıydı. Hepsinden nefret ederdi. Vatanı kurtarmış olmaları onu hiç ilgilendirmiyordu. Padişah gitmiş, fes gitmiş, medrese, tekke gitmiş ya, bu yeterdi düşman olmaya. Anında silahını ateşleyip Kubilay’ı vurdu:
“Al sana!”
…Derviş Mehmet elleri ve yüzü kan içinde nutuk atmaya devam etti:
“Cumhuriyet bitmiştir…”
O günü şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Kubilay Destanı” başlıklı şiirinden aldığımız dizelerle Atğm. Kubilay’ı ve Bekçiler Hasan ve Şevki’yi şehitliklerinin 94ncü yılında saygı ve rahmetle anıyoruz.
23 Aralık 1930’dur,
Gece yeşilimsi,
Dağlar ak,
Bir altın çizgi gibi yerle gök,
Gün doğdu doğacak.
Don yoktur ama donmuştur sanki
Sarı yapraklarla kış kocaman bir yüz
Tarla çizgileri ile bir kilim işte
Menemen ovası dümdüz.
Yalancı Mehdi Derviş Mehmet,
Yürümüş Manisa’dan bir sarı su gibi,
Beş on adamıyla Menemen’e varmak üzere
Yılan uykusu gibi.
Düştü Kubilay’ın başsız gövdesi,
Bir çınar dalı gibi yere.
Sarktı yakasından anasından gelmiş
Mavi çiçek mor çiçek bir çevre.
Düştü Kubilay’ın başsız gövdesi
Bir söğüt dalı gibi yere,
Aydınlık aydınlığa yaklaşır iken,
Sonsuzluğa ere ere.
Düştü Kubilay’ın başsız gövdesi,
Bir zeytin dalı gibi yere,
Düştü cebinden bir kitap,
Açıldı göklere…
Cumhuriyetin ilanı ile başlayan, tek partiden çok partili demokratik bir düzene geçiş için yapılan çalışmalar neticesinde ortaya çıkan O günün iki fırkası, “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası” nın desteği ile ortaya çıkan bölücü, dinci isyanlar ile 1950 den sonra çok partili rejim ve devamında oluşan partilerin özellikle merkez sağ, sağ, milliyetçi ve muhafazakâr olarak adlandırılan sonrasında bir bölümü dinci ve dinci bölücüye dönüşen partilerin karşılaştırmasını yaptığımızda çıkacak sonuç çok farklı olmayacaktır.
Kahramanmaraş, Madımak ve Çorum olaylarında yaşananlar ile Menemen İsyanı karşılaştırıldığında hedef aynıdır ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laik özelliklerini yok etmek.’
15 Temmuz darbe teşebbüsü cemaat ve tarikat bağlantılarının siyaseten kullanıldığında tehlikenin boyutunun son örneğidir.
Bugün içinde bulunduğumuz siyasi ortam ve yapılmak istenen rejim değişikliğinin özellikle Milli Eğitimde sürdürülen din esaslı değişimler modern Derviş Mehmetlerin tohumlarının atılması cabalarıdır... Dün ve bugün hedef aynıdır. Laik ve demokratik, sosyal, hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak yerine otokrat, İslami esaslara dayalı bir rejim kurmaktır.
Unutulmaması gereken ise Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözüdür.
“Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, Müritler, meczuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır…”
23 Aralık 1930 o günden bugüne tam 94 yıldır Cumhuriyet’i yıkmak istiyorlar. O gün yaşananları bugünle karşılaştırın ve taşları yerine yerleştirin. Emellerine ulaşırlar mı, bu Cumhuriyeti yıkabilirler mi? Etrafınıza bakın Derviş Mehmetler görüyor musunuz? Bunlar devletin çeşitli kademelerine yerleşmiş mi? Görevlerini kafa kesmeden yasa ve yönetmelikleri kullanarak Cumhuriyeti yıkmak için kullanıyorlar mı? Cevabınız evet ise;
Onlar Devrim Şehitleri Atğm. Kubilay, Bekçiler Hasan ve Şevki, adlarına yaptırılan anıtta yazdığı gibi “İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz...”.
Evet, “Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz dünden, bugüne ve yarına...”