Ajans Bakırçay
2024-09-17 10:27:02

Arzuhalimdir

Hasan Zeki Sungur

17 Eylül 2024, 10:27

Türkiye’de gündem öyle bir değişiyor/değiştiriliyor ki hızına yetişmek mümkün değil. İnsanların yaşam standartlarına baktığınızda en önemli konunun ekonomi olması ve özellikle dar gelirli vatandaşın sorunlarının çözümünün tartışılması gerektiğini kabul etmek gerekir.

Peki öyle mi? Hayır ekonomi artık son sıralarda çünkü gündemde Narin olayı var, Teğmenlerin yemini var, temcit pilavı gibi öne sürülen Anayasa değişikliği ve erken seçim çağrıları var. Bu kadar mı hayır Türkiye’nin Brics üyeliğine müracaat edeceği açıklaması, eski Genelkurmay Başkanının abuk sabuk bir açıklaması ve de Karşıyaka Belediye Başkanının temiz Karşıyaka için bulduğu bir proje var ki evlere şenlik.

Her ne kadar şu anda kıyıda köşede kalsa ekonomiye bir göz atmakta fayda var. Yeniden Refah Partisi lideri Erbakan bir ara destek verdiği iktidarın, vatandaşın yaşam savaşında ki ekonomik göstergesini şöyle özetliyor.

“…Mehmet Şimşek’in göreve gelmesiyle akaryakıt ve döviz fiyatları arttı. Yaşam maliyeti, açlık sınırı ve enflasyon sürekli artıyor. Faizler yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye yükseldi. Türkiye’nin 4’te 1’i, yani 17 milyon insan sosyal yardıma muhtaç durumda. Açlık sınırı 21 bin lira, yoksulluk sınırı 64 bin lira. İstanbul’da bu sınır 70 bin lira. Bu verilere göre halkın yüzde 45’i aç, yüzde 85’i ise yoksul. OECD raporuna göre, Türkiye’de 6 milyon çocuk yoksulluk yaşıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise 5,4 milyon çocuğa sosyal yardım yapıldığını belirtiyor. 17 bin lira asgari ücret alan birinin, 5 bin lira sadece beslenme masrafı var. Bir okul çantası 1000 lira. Şimdi tek haneli enflasyon hedefliyorlar ama mevcut durumda bu mümkün görünmüyor. Orta vadeli programda önümüzdeki yıl için yüzde 33 olarak hesaplanan enflasyon, yüzde 42’ye revize edildi…”

Bu açıklama “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” anlamında değil açık ve net; artık orta direk yok çok zengin, zengin ve yoksul var. Zengin ve Yoksul biz zamanlar seyrettiğimiz televizyon dizisiydi şimdi Türkiye bu diziyi oynuyor Berringiller ve Erdemgiller…

Konuşamadığımız ekonominin yerini alan en önemli konu ise Diyarbakır Bağlar ilçesinde kırsal Tavşantepe Mahallesi’nde meydana geldi. 21 Ağustos’ta evden çıkarak Kur’an kursuna giden Narin Güran, kurs çıkışında kayboldu ve arama çalışmalarının 19’uncu gününde cansız bedeni bulunan Narin Güran cinayeti ile ilgili yürütülen soruşturmada tüm ülke haftalardır Narin konusuyla yatıp kalkıyor. Medya konuyu ele alış biçimiyle adeta yangına körükle gidiyor ve bu körüğe can simidiyle sarılanlar gündemi değiştirmek uğruna olayı köpürtmek için her yolu deniyorlar. Doğrulanamayan haberler bölgeden anında yayılırken ertesi gün yenileri bunları yalanlıyor. Dedektifliğe soyunanlar, dedikoduyu mahkemede soru haline getirenler, köyü mühimmat deposu haline getirenler, ailede ki ilişkiler ve bunlarla ilgili siyasilerin demeçleri ve bu olaydan siyasi rant elde etme cabaları toplumsal bir çürümenin katmanları. Gözaltına alınanlar, tutuklananlar, alınan ifadeler, değişen ifadeler, yalanlar yanında bu çürümeye alet olan adli ve kolluk kuvvetlerini de zor durumda bırakıyor.

Çürümenin örnekleri medyada sekiz sütuna manşetle yayımlanıyor ve utanıyor muyuz acaba; Narin’in köyünde yaşayanların her şeyi bilip konuşmamasından, ‘akraba’, ‘aile’ kavramının yerle bir eden Narinin abisinin söylediği şu sözlerden “Biz kendi aramızda bu kızı öldürseydik kim bilecekti? Kimin ruhu duyacaktı?” ve de bu olayı ailenin, “Koca bir ailenin karalanmasını bir takım dış güçler ve onların yerli uzantılarına bağlamaktayız” açıklamasından.

Medya ders çıkarıyor mu acaba; adli bir olayı magazinleştirip kimin eli, kimin cebinde olduğunun belli olmadığı bir hale getirdiğinden, iktidarın siyasetin dışına çıkma taktiğine alet olduklarından ve de sosyologlar bir akademik araştırma ile bu konuyu ele alıp bir açıklama yaparlar mı gelecekte ders almak adına…

Ders almak adına diyorum sırada bekleyen ve yavaş yavaş ısıtılan bir olay daha var gündem de yerini alacak olan Tekirdağ’da rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Sıla bebeğin cinsel istismara uğradığı ve darp edildiği ortaya çıkmış, yaşam mücadelesi veren bebek entübe edilmiş, olayla ilgili 5 şahıs tutuklanmıştı…

30 Ağustos 2024 de 72’si 14 farklı ülkeden gelen misafir öğrenciler olmak üzere 989 Harbiyeli mezun olduğu Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreninin resmi safhası tamamlandıktan, teğmenlerin dönem birincisi Teğmen Ebru Eroğlu’nun liderliğinde kılıçlarını çekip “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” nidalarıyla bir başka yemini seslendirmeleri Türkiye’yi adeta karpuz gibi ikiye böldü.

Rahatsız olanlara göre bu bir darbe çağrısıydı, destek verenlere göre ise bir coşku ve rutin bir seremoniydi. 30 Ağustostan bugüne 45 gün geçti gelinen son noktada Milli Savunma Bakanı’nın istifa edeceği ortaya atılırken (ki böyle bir karar alırsa alnından öperim) konu ile ilgili yapılacak inceleme sonucunda yapılacak tespitlere göre; disiplin mevzuatı kapsamında kastı, kusuru, ihmali veya sorumluluğu olan personel hakkında gereken işlemler yapılacaktır açıklaması ile Teğmenlerin sınıf okullarına dönmesi ve incelemenin başlatılması beklenecek.

Konu ile ilgili daha sonra bir değerlendirme yapacağım ancak şu kadarını söyleyebilirim ki teğmenleri ilişkilerini kesmek bir yana ancak disiplin açısından soruşturabilirler ve bu da sırf karşıt kesimi oh olsun dedirtmek adına disiplin cezası verirler ve bu da o Teğmenler için şeref nişanesi olur. Bu arada CHP de bu Teğmenlere ne ceza verilirse verilsin bunun hukuki sonuçlarını iktidarları ile kaldıracaklarını da şimdiden açıklamalıdırlar…

Temcit pilavı gibi öne sürülen bir yeni Anayasa yapma konusu var gündemde ancak bu sefer topa giren TBMM’de 4 milletvekili ile temsil edilen iktidar destekçisi Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun yaptığı açıklamalar da hedefin ilk dört madde ve bunları koruyan 4ncü madde olduğudur.

“…Diyor ki ‘1. maddedeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğuna dair hüküm, 2. maddedeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 maddedeki hükümler değiştirilemez. Değiştirilmesi teklif dahi edilemez.’ Şimdi biz şunu söylüyoruz bugün için bu hükümler %100 doğru kabul edilebilir ama ‘100-200 sene sonra da, bizim torunlarımızın torunları da gelseler onlar asla bunu değiştirme hakkına, hukukuna yetkisine sahip değiller.’ deme hakkını biz nereden buluyoruz?… Biz diyoruz ki değiştirilemez maddelerin olması hukuk tekniği açısından da siyaseten de felsefik olarak da doğru değil. Gelecek nesillerin iradesine ipotek koyma hakkını kim verdi bize? Ben bu hakkı kendimde görmüyorum ama birileri kendinde görüyor.”

Hedefleri bellidir şu anda zaten uymadıkları ve uygulamadıkları Anayasayı ‘Siyasal İslam’ ideolojisine uygun bir hale getirmek ve mevcut otokrat sistemi yasallaştırmaktır. Yapabilirler mi?

Bir diğer temcit pilavı ise erken seçimi ortaya atan CHP liderinin son açıklamaları. “Erdoğan 23 yıl sonra aday olamadığı için gitti denmesini istemem. 2026’nın baharında sandığı koysun, şüphem yok Erdoğan’ı sandıkta yenebiliriz.” “Kendine güveniyorsa 2025 Kasım’ı en uygun zaman. Şartlarımıza uyuyor, aday olma imkânı varken oluyorsa 360 vekille erken seçim kararını birlikte alırız.”

Anayasaya aykırı bir şekilde zorlama ile ve sistemi kendisine uydurmak adına yapılan değişiklikle cumhurbaşkanı olmuş birine tekrar yol açmak, bir ana muhalefet partisinin yöntemi olabilir mi? Hiç mi ders almadı geçmiş liderlerinden RTE yi siyasete buyur eden Deniz Baykal’dan, Cumhurbaşkanlığını teslim eden Kemal Kılıçdaroğlu’ndan. Eğer istiyorsa seçimi propagandasını yapmalı hesap sormanın, suç duyurularının işleme konulacağının yoksa sadece aday olamadığı için gitti değildir problem ve bunun normalleşme girişimleriyle de ilgisi yoktur…

Rus Dış İşleri Bakanının açıklamasından öğrendiğimiz Türkiye’nin Brics üyeliğine müracaat edeceğini açıklamasını haftaya bırakalım ve geçelim bir saçma sapan, laf ola beri gele bir açıklamaya. Eski Milli Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akarın şu sözlerine;

“Eğitimin amacı bilgi edinmek değildir. Eğitimin amacı bir Allah korkusu iki kuldan utanmak. Eğer biz 4 12 yaş arasındaki insanlara, çocuklarımıza Allah korkusunu verirsek, Allah’tan korkmayı, kuldan utanmayı verirsek, vatan sevgisini verirsek, millet sevgilisini verirsek, bayrak sevgisini verirsek, başkaları için iyilik yapmayı öğretirsek ve diğer milli ve manevi değerlerimizi onlara yüklediğimiz takdirde onun üzerine bu çocuk nereye giderse gitsin, dünyanın her yerine gitsin bu çocuktan korkmayın…” Devamı var daha ama bu kadarı hedefi belirliyor ‘Dindar ve kindar nesil yetiştirmek.’ Bilgiden ve bu bilgiyi edinen insandan korkmak işte bütün mesele bu cahil ve sorgulamayan vatandaş sadece o okullarda değerler eğitimi verilsin kula kulluk öğretilsin. Kocaman bir yuh o mevkilere gelmiş bir kişi bilgiyi nasıl yok sayabilir? Yazıklar olsun…

Ve de son gündem maddesi sona sakladım ki bu kadar iç karartıcı konulardan sonra biraz gülün içiniz açılsın. Büyük bir zevkle kirletilen Karşıyaka sokaklarının temizlenmesi için Belediye Başkanı projelerini açıklamış bir tanesi çok ilginç; Çöp kutularına atılmayıp kenara konulan çöplerin içinden çıkacak kredi kartı ekstresi ile orada ki bilgilerden kişiye ceza yazılacakmış… Gırgır dergisinin efsane tiplerinden Karikatürist İrfan Sayar’ın çizdiği “Dünyanın en ileri zekalı gerisi Porof Zihni Sinir’in proceleri” aklıma geldi bir anda… Ne dersiniz, sokaklarımız temizlenir mi bu projeyle? Sağlıcakla kalın.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.