Ajans Bakırçay
2024-10-13 20:06:56

Bizde ve Onlarda

Feyza Hepçilingirler

13 Ekim 2024, 20:06

ABD’yi anlatmalara doyamıyormuşum gibi algılanacak ama değil. Benim derdim bu kadar taklit etmeye uğraştığımız ülkeyi yakından gözleme fırsatını değerlendirmek, gözlemlediklerimi paylaşmak. Çünkü her gidişimde gördüklerim, duyduklarımla kendi yaşamımızı karşılaştırdım. Ve ulaştığım sonuç: Ülkece sıkı Amerikan takipçisi / taklitçisi olduğumuz halde Amerikalının nasıl yaşadığını pek bilmediğimiz. Amerikalı bizi biliyor mu, diyeceksiniz. Bilmiyor, merak da etmiyor. Sıradan bir Amerikalı için Türkiye, herhangi bir Ortadoğu ülkesi. Yalnız Türkiye ile değil, dünyanın geri kalanıyla da pek ilgili değil Amerikalı. Ülkesini “bir numara” olarak tanımladığı, bundan kendisine de yüklüce bir pay ayırdığı için kendisinden başkasıyla ilgilenmez. En sıradan Amerikalının bile kendine güveni tamdır. Bizim onların yaşam tarzına, bayram ve kutlamalarına nasıl özendiğimizi bilmez: iyi ki bilmez. “Cadılar bayramı”ndan “baby shower”larına kadar her türlü yaşam alışkanlıklarını nasıl taklit ettiğimizi bilse büsbütün şişinecek. Noel ağacı süslemelerimizi falan kastetmiyorum; onun bir Türk âdeti olduğuna kendimizi inandırmak üzereyiz ama yılbaşını “Merry Christmas” çıkartmalarıyla kutlayan, adını “kara cuma” yapmaya gerek duymadan ya da cesaret bulamadan “black friday”ler yaşamaya çalışan bir çevre var ya Türkiye’de; onları söylüyorum. “Yes!” diye onaylamaya, “bye bye” diye vedalaşmaya, “OK” diye anlaşmaya pek bayılıyoruz. Kendimiz olmaktan alabildiğine kaçarken en kolay taklit edeceğimiz, filmlerini izlediğimiz, müziklerini dinlediğimiz, yediklerini yiyip içtiklerini içtiğimiz Amerikalı oluyor. McDonald’slara, Starbucks’lara, onlarsız bir yaşamımız hiç olmamış gibi alışmadık mı? Coca Cola ve benzerlerini anımsatmam bile gerekmez. Madem taklit ediyoruz daha yakından tanıyalım diye izlenimlerimi paylaşacağım sizlerle. Üstelik devlet olarak ABD’yi sevmiyoruz ama Amerikalı ile bir alıp veremediğimiz yok. Ne diyordu Halide Edip: “ Milletler dostumuz, hükümetler düşmanımızdır.”

Gözlemlerim bütün ABD’yi kapsamıyor elbette; Kaliforniya ile, Kaliforniya’nın da Los Angeles, San Francisco gibi büyük şehirlerinden çok kasabalarıyla, daha çok da kızımın yaşadığı, dolayısıyla sık sık konuk olduğum San Luis Obispo adlı kasabayla sınırlı.

En hoşuma giden Amerikan alışkanlığı, yolda, alışverişte, parkta, herhangi bir yerde karşılaşanların birbirine gülümsemesi, iyi günler dilemesi. Bizdeki gibi düşmanca bakışlar atmıyorlar birbirilerine. Hiç değilse başlarıyla, gözleriyle selam veriyorlar. Aynı güler yüzü marketlerde, dükkânlarda da görüyorsunuz. Aslında müsteşar olacak kişiymiş ama kaderinin bir oyununa geldiği için tezgâhtarlık yapıyormuş gibi davranmıyor kimse. Girdiğiniz hemen her dükkânda güler yüzle karşılanıyor, güler yüzle uğurlanıyorsunuz. Göreviler, kasiyerler, tezgâhtarlar mutlaka hatırınızı soruyor; sizinle kısa bir nezaket sohbeti yapmaya çalışıyor. Aldığınız ürünü aylar sonra bile iade şansına sahipsiniz. İade etmek, satın almak kadar doğal karşılanıyor.

Biz aile bağlarımızın kuvvetli olduğuyla övünürüz ama bayramları epey uzun bir süredir tatil olarak algılayıp bir yerlere kaçma fırsatı olarak değerlendiriyoruz. Amerikalılar yılda iki kez, Şükran Gününde ve Noel’de, büyük aileyi bir araya getirmeye çalışıyor. Başka yerlerde yaşayanlar çıkıp geliyorlar; gelinler, damatlar, yeğenler, kuzenler buluşuyor. Genellikle bir aile büyüğünün evinde toplanılıp yemekler yeniyor, eğleniliyor. Buna karşılık, özel günler dışında ailenin aynı sofrada oturup yemek yediği bile pek olmazmış. Bir araştırmaya göre ABD genelinde akşam yemeğini birlikte yiyen ailelerin oranı % 30 dolayındaymış.

Büyük kentlerde değil belki ama kasaba yaşamında bizim çoktan yitirdiğimiz komşuluk ilişkileri canlı biçimde sürüyor. Bir sepetin içindeki şarap ve meyveyle ya da kocaman bir kekle mahalleye yeni taşınan komşunun kapısını çalan Amerikalı kadınları Hollywood filmlerinde görmüşüzdür. Atascadero’da bize de bir tabak kurabiye gelmişti komşulardan. Kurabiyeleri yiyince tabağın bir başka komşuya “hoş geldiniz” demek üzere hediye edildiğini bildiren bir not olduğunu gördük tabakta. Komşular, arkadaşlar “parti” adını verdikleri yemekli-içkili toplantılarda sık sık bir araya gelirler. Herkes yenecek-içilecek bir şeyler getirdiği için parti sahibine pek iş bırakılmaz. Benim tanıdığım Amerikalılar eğlenmeyi çok seven ve her durumdan eğlenme fırsatı çıkaran kişiler. Zaten bayramları, şenlikleri, kutlamaları hiç eksik olmuyor. Birbirilerine durmaksızın iltifat etmeleri, üzerinizde gördükleri en sıradan giysiye, takıya bile övgüler düzmeleri hiçbir şey yapmasa bile insanı mutlu ediyor. Yoksulluk, işsizlik orada da var ama Amerikalılar genel olarak huzurlu ve güler yüzlü insanlar.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.