“Kapın çalındıkça,” denir; “kapın her çalındığında,” denir ama “kapın her çalındıkça” denir mi? “Kapın her çalındıkça, ‘O mudur?’ diyeceksin” diye başlayan şarkıyı söylüyorum. Duya duya alışıldığı için yadırgatıcı gelmiyor ama aynı yapıyı başka sözcüklerle kuralım: “İnsan her bakındıkça...” Olmadı değil mi? “Ağaç her göründükçe...” I- ıh! “Saçlar her salındıkça...” Neden olmuyor? O ‘-dıkça, -dikçe’ eki var ya, ‘her’ anlamını içeriyor zaten; o yüzden ikisi bir arada olamıyor. Yalnız gereksizlik değil, doğallığı zedeleyen bir durum çıkıyor ortaya. Kulağımızı tırmalamasının nedeni bu. Tırmalaması iyi. Kulakları tırmalamıyorsa kötü. Gitgide kaybediyoruz Türkçe duyarlılığını demek. Tehlikeli.
Şu şarkının ilk dizesinde de aynı duyarsızlık var. Oysa sözler de bütünüyle şarkı da çok güzel:
“Sensiz her gecenin sabahı olmayacak sanırım,
Kararan gönlüme güneş de doğmayacak sanırım,
Mehtaba yalvarır, semadan geleceksin sanırım,
Sana bin cân ile bağlıyım, seni cânım sanırım.”
Burada da tam tersine “her” fazlalığı var. Kulağı tırmalayan o! “Her” olumlu yüklemle kullanılan sözcüklerden biri. Anımsayın: “Her gelen yâri sorar / Yâr bu kadar tatlı mıdır?” diyen türkü var. “Dün gece mehtaba dalıp hep seni andım,” diyen şarkı var ama “olmayacak” yüklemine bağlanacaksa “her” yerine “hiçbir” denmesini gerektiriyor Türkçenin doğallığı. Elbet her kuralın kuraldışısı var. Sanıldığının tersine Türkçede azdır kuraldışı kullanımlar. Eğer “Kimi gecelerin sabahı olmayabilir,” anlamını içerecekse “Her gecenin sabahı olmaz,” denebilir ama güfte şairinin kastettiği gibi “sevgilisiz geçiyorsa hiçbir gecenin sabaha ulaşmayacağı” anlamı için, (16’lık hece ölçüsüne de uyacak biçimde) “her gece” yerine “gecelerin” denebilirdi; böylece bize de eleştirecek şey kalmazdı.
Şu şarkıda da ikinci dizede sorun var:
“Sevmekten kim usanır /Tadına doyum olmaz” Neyin tadı? Tamlayan eksikliği birçok yerde pek hissedilmez ama burada “sevmenin” diye bir tamlayanın eksikliği fena halde hissettiriyor kendini. Gerçi dörtlüğün devamında da anlamla ilgili hiçbir endişesi olmamış şairin, aklına geleni, geldiği gibi yazıvermiş: “Hangi gönül uslanır / Sevenle oyun olmaz”.
Çok duyduğumuz şarkılarda sözler üstüne pek düşünmeyiz. “Hani o bırakıp giderken seni / Bu öksüz tavrını takmayacaktın” diyen şarkının sözlerine, “Tavır, takılan bir şey midir, takınılan bir şey mi?” diye “takılan” pek olmaz. “Kırmızı gülün alı var” türküsünü dinlerken “Gül, kırmızıymış zaten, bir de alı mı varmış?” diye düşünen de olmaz. Benim gibi, “hile” anlamına gelen bir “al” daha var; belki de odur kastedilen, diye mazeret üretmeye çalışan çıkar mı? Belki. “O kapkara siyah gözler”deki “Beni ateşlere salan” o gözler hem siyah hem de kapkara mıymış, diye soran da olmaz. Olmasın zaten, ben hepinizin yerine soruyorum.
“Albümlerden çıkarttığın / Bir kenara fırlattığın / Öfkeyle yırtıp attığın” diye başladığına göre fotoğraflardan söz edileceği baştan belli olan şarkı için öyle olmaz ama! Niye çıkarmıyor da “çıkartıyor” albümden, diye sormasa bile, devamında “Resimlere ara sıra baktığın hiç oluyor mu?” sorusunu duyunca, “E, albümden çıkarmakla yetinmemiş bir kenara da fırlatmıştı resimleri, hatta onunla da yetinmemiş, öfkeyle yırtıp atmıştı; nasıl bakacak o resimlere?” diye düşünen kesinlikle olur. “Ara sıra da olsa bakması için, o resimleri attığı yerden çıkarması, parçalarını bulup yapıştırması lazım,” diyen de mutlaka çıkar. Güfte şairi de tutarsızlığın farkına varmış, tekrarında o dizeyi “Sende kalan resimlere baktığın hiç oluyor mu?” diye doğrultmaya çalışmış ama “yırtılıp atılan resimler”e bakma bölümünü güfteden çıkarıp atmaya kıyamamış.
Hep yeni, hep sevilen şarkılarda yanlışlar buluyorsun, eskiler her sözü kusursuz mu söylemiş, diye düşünenler oluyordur. Eskilerde de var. Muallim İsmail Hakkı Bey’in çok bilinen, çok sevilen şarkısının üçüncü dizesine bakın:
“Fikrimin ince gülü
Kalbimin şen bülbülü
O gün ki gördüm seni
Yaktın ah yaktın beni.”
“O gün ki gördüm seni” nedir? Besbelli Fransızcaya özenilen zamanlar... İngilizce modası yaygınlaşmamış daha. Böyle bir sözdizimi Türkçede yok. Eylemsilerimiz sayesinde bu anlamı biz, sözü ters yüz etmeden, “Seni gördüğüm gün” diye ifade ederiz.