Cumhuriyet’in 29 Ekim 1923’de ilanı ile Türk Demokrasi tarihinde çok önemli bir gelişme yaşanıyordu. Milli mücadelenin ilk yıllarından itibaren Mustafa Kemal’in önderliğinde yaşanan tüm gelişmeler demokratik bir zemine oturuyordu. Mustafa Kemal’in çizdiği yol, doğal süreçte Cumhuriyet rejimini zorunlu kıldı. 1923’lere gelindiğinde Meclis Hükümeti sistemi hükümet bunalımına neden oldu. Hükümetin kurulamaması bir krizdi. Bu durum, Saltanat’ın kaldırılmasından sonra da ortaya çıkan yönetim şekli tartışmalarını da sona erdirecek kararın önünü açtı. O karar hiç şüphesiz Cumhuriyet’in ilanıydı.
Cumhuriyet’in ilan edilmiş olması tek başına demokratikleşme açısından bir anlam taşımıyordu. Farklı fikirlerin, yönetme anlayışlarının siyasi partilerce temsil edilmesi gerekiyordu. Bu çerçevede ilk adım 9 Eylül 1923’de Halk Fırkası kurulmuştu. Cumhuriyet’in ilanından sonra da Cumhuriyet Halk Fırkası olarak siyasi hayatına devam eden parti, Mustafa Kemal’in 6 ilkesini temel alıyordu.
II. TBMM’nin çalışma döneminde halifeliğin kaldırılması ve çok partili hayata geçiş denemeleri demokratik sürece katkıda bulundu. 17 Kasım 1924’de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Kazım Karabekir, Adnan Adıvar, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy gibi milli mücadelenin önemli isimleri partinin kurucuları arasında yer aldı.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ‘nın tüzüğünde yer alan, ‘Parti dini inançlara saygılıdır’ ifadesi halifeliğin kaldırılmasına tepkili gerici kesimlerin kısa sürede ilgisini çekerek partiye üye olmalarına neden oldu. Siyasi ortamın zamanla gerginleştiği süreçte yaşanan Şeyh Sait Ayaklanması ve bu ayaklanmaya karıştığı tespit edilen parti üyelerinin varlığı demokratik sürece darbe vurdu. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı.
1930’a gelindiğinde çok partili hayata yeniden geçmek için bir adım atıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisi ile Fethi Okyar, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu. Liberal ekonomik modeli benimseyen parti çalışmalarına hızla başlarken 6 yıl önce yaşananların bir benzeri yaşandı. 5 Eylül 1930 İzmir Mitingi’nde rejim karşıtı eylemler ortaya çıktı. Fethi Okyar, gelişmelerden rahatsızdı. Birkaç laiklik aleyhine girişimin ardından Fethi Okyar partiyi kapattı.
Gerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, gerekse Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın faaliyet yürüttüğü dönemde belediye seçimleri haricinde milletvekilliği seçimlerine iki veya çoklu partilerle seçime gidilemedi. Araya II. Dünya Savaşı’nın girmesiyle 1946’ya kadar Tek Partili bir dönem yaşandı.
Ülkede siyasi süreç bu şekilde işlerken Dikili yerelinde konuyu ele aldığımızda Cumhuriyet Halk Fırkası tüm yurt da örgütlenmesini tamamlarken Dikili teşkilatı da örgütlenip çalışmalarına başladı. Dikili, 28 Haziran 1928’de İlçe yapıldı. Artık Cumhuriyet Halk Partisi’nin Dikili’de İlçe örgütü vardı.
Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Dikili’de önde gelen üyeleri ve yöneticileri; Salim Zeytincioğlu, Şevki Saygılı, Hüseyin Güvenli, Adil Özen, Yusuf Mergen, Enver Beşorak gibi isimlerden oluşuyordu. Parti yönetimini oluşturan bu isimler aynı zamanda Salim Zeytincioğlu’nun vefatından sonra sırayla belediye başkanlıkları da yapmışlardı. Parti üye sayısı ise 1938’e kadar 790’u bulmuştu.(1)
Tek parti döneminde yaşanan 1923, 1927, 1931, 1935 ve 1939 seçimleri, I. Meşrutiyet döneminde çıkartılan İntihab-i Mebusan Kanun-i Muvakkati temel alınarak, iki dereceli ve basit çoğunluk seçim sistemine göre yapıldı. Buna göre halk önce "müntehib-i sâni" denilen ikinci seçmenleri, onlar da "saylav" denilen vekilleri seçtiler.
1923’de mevcut İntihab-i Mebusan Kanun-i Muvakkati'nin, her 50 bin erkek nüfusu bir vekilin temsil edeceği hükmü değiştirildi, her 20 bin erkek nüfusa bir vekil seçileceği hükme bağlandı ve bu hüküm 1927 ve 1931 seçimlerinde de aynen uygulandı. Aynı Kanun'da, erkek nüfusu 20 binden az olan seçim çevrelerinin de bir vekil çıkartacağı belirtildi. (2)
1931 yılındaki seçimden sonra toplanan Meclis, seçme hakkının genelleşmesi konusunda önemli bir adım atmıştır. Seçim yasasında bazı değişiklikler yapılmasının yanı sıra, 5 Aralık 1934’te kadınların seçme ve seçilme hakkı Anayasal güvenceye kavuşturulmuştur. Bunun yanında, sistem açısından bir farklılık getirilmemiş, iki dereceli çoğunluk yöntemi uygulanmaya devam edilmiştir. 1935 seçimleri ilk kez kadınların oy kullandığı seçimlerdir ve ilk kez 8 kadın milletvekili bu seçimlerle parlamentoya girmiştir.
1943 Türkiye genel seçimler, 28 Şubat 1943 tarihinde 7. dönem milletvekillerini belirlemek için yapılmış genel seçimlerdir. 15-20 Şubat 1943 tarihleri arasında ise ikinci seçmenlerin birinci seçmenler tarafından belirlenmesine ilişkin seçimler yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin son tek partili genel seçimidir. Seçim, son kez diğer seçimler gibi iki dereceli yapılmış ve seçime sadece Cumhuriyet Halk Partisi listesi katılmıştır. CHP'nin 1927 Tüzüğü uyarınca aday listeleri "Millî Şef" İsmet İnönü tarafından belirlenmiş ve ilan edilmiştir. (3)
Tek parti dönemi, 1946’daki ilk çok partili seçimle sona erdi. Seçimden önce çıkarılan 4918 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu ile iki dereceli seçim sistemi, tek dereceli çoğunluk seçim sistemine dönüştürüldü. Ancak "açık oy, gizli tasnif" yöntemi yerini korudu ve denetim adli birimler yerine idari birimlerce yapıldı. Bu nedenle sonuçlar üzerinde uzun tartışmalar yaşandı.
“Açık oy, gizli tasnif” sistemi kullanılan oyun herkesin gördüğü anlamına geliyor; oy sayımını ise "kimsenin" görmesi mümkün değildi. Demokratik seçim sistemi ise en başta seçmenin oyunu kimseye göstermeden kullanması, oy sayımının ise isteyen herkesin gözü önünde yapılmasıdır.
“Gizli oy, açık sayım” ise Türkiye seçim tarihine 1950’de girdi.
1946 seçimlerine, CHP'nin dışında, çok partili siyasal yaşamın ilk partisi olan ve 18 Temmuz 1945 tarihinde Nuri Demirağ’ın kurduğu Milli Kalkınma Partisi (MKP) ile 7 Ocak 1946’da Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan’ın kurduğu Demokrat Parti (DP) de katıldı.
Dikili’de de Demokrat Parti örgütlenmesini tamamlamıştı. Halil Eltem, Hazım Alanyurt ve Yakup Afyon partinin ilçe teşkilatlanmasında öne çıkan isimlerdi.
1946 Genel Seçimleri
1946 seçimleri Dikili’de gazetelere yansıyan birkaç olay dışında sakin geçti. Ancak Demokrat Partililerin seçime ve seçim sonuçlarına itirazları vardı. Türkiye Genelinde CHP % 85.4 ile 1. Parti olurken, DP % 13.1 alarak muhalefette yerini aldı.
Çok Partili rejime geçildiği ancak CHP iktidarının devam ettiği yıllarda İsmet İnönü, İzmir ve ilçelerine oldukça önem verdi. Çünkü kamuoyu yoklamalarında Demokrat Parti’nin oy potansiyeli başta İzmir olmak üzere Aydın ve Manisa’da hızla artıyordu. Bu çerçevede İsmet İnönü Dikili’yi 8 Ağustos 1949’da ziyaret etti.
1950 Genel Seçimleri
1946- 1950 arasında tartışma, seçim sisteminden çok seçimlerin güvenliği konusunda yoğunlaştı. Hükümet; muhalefet, basın ve kamuoyundan gelen tepkiler ¸zerine, bir bilim kuruluna yeni bir seçim yasası tasarısı hazırlama görevi vermiştir. Çalışmaların sonucunda 16 Şubat 1950 tarihinde 5545 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu çıkarıldı. 212 Yasaya göre; milletvekili seçimi tek derecelidir ve çoğunluk yöntemine göre genel, eşit, gizli oyla yapılır. Oy serbest ve kişiseldir. Oyların sayılması ve ayrılması açıktır. (4)
1950 Seçimlerine gidilirken, Dikili’yi İl Genel Meclisinde CHP’den Enver Beşorak, DP’den ise Yakup Afyon temsil ediyordu.
Her iki partinin de seçim propagandaları oldukça renkli geçti. 1948 yılında Demokrat Parti’den ayrılarak kurulan Millet Partisi’de seçimlere girdi. 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan seçimlerde Demokratlar, feodal ilişkilerin geçerli olduğu, sosyal ve ekonomik yaşam düzeyinin düşük olduğu Doğu illerinde seçimi kaybederken, bu illerde seçimi CHP kazanmıştı. (5) Dikili’de de Demokrat Parti en çok oyu alan parti oldu.
1950 yılı Dikili ilçe kongresi 29 Aralık 1950 tarihinde düzenlenmiştir. Faaliyet raporu okunduktan sonra yapılan seçimler sonucunda yeni idare kuruluna Halil Bayar, Yakup Afyon, Mustafa Topçular, Ali Cesur, Hasan Maraş, Hurşit Balaban ve Hazım Alanyurt seçilmiştir. İl kongresine gidecek delegeler olarak ise Hazım Alanyurt, Yakup Afyon, Halil Ataol ve Etem Paker görevlendirilmiştir. Dilekler faslında Dikili yolunun iyileştirilmesi, bazı köy sularının ve okullarının yeniden yapılması, çiftçi koruma teşkilatının güçlendirilmesi gibi konular üzerinde durulmuştur. (6)
1954 Genel Seçimleri
1954 seçimlerine gelindiğinde sonuç değişmedi. Liste usulü çoğunluk seçim sisteminin uygulandığı seçimlerde yaklaşık 9 milyon seçmen oy kullanmıştır. Demokrat Parti, oyların yüzde 58,4'ünü alarak 503 milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi %35,1'lik oranla 31 milletvekili, Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) 5 milletvekili çıkarırken, 2 kişi de bağımsız olarak toplam 541 milletvekili seçilmiştir.
Dikili’de ise Demokrat Parti oylarını bir seçim öncesine göre ikiye katlıyordu.
1957 Genel Seçimleri
DP'nin ikinci iktidar döneminde (1954-57), iktidar ile muhalefet arasındaki ilişkiler gerginleşti; DP iktidarı, gerek gösterdiği otoriterleşme eğilimi, gerek ekonomik durumun ağırlaşması nedeniyle kendisine karşı giderek artan muhalefeti, meclis çoğunluğuna dayanarak aldığı kanuni tedbirlerle susturmayı hedefledi. Başta basın ve muhalif partiler olmak üzere yargı, üniversite, sendika gibi kurumlara karşı alınan kısıtlayıcı tedbirler, muhalif partilerin iktidara karşı iş birliği çalışmaları yapmasına neden oldu.
1957 seçimlerini azalan oylarına rağmen yeniden Demokrat Parti kazanıyordu. %48.6 ile DP birinci parti, % 41.4 ile CHP ikinci parti oldu. CMP % 6.5, Hürriyet Parti %3.5 oyla sıralandılar. Dikili yerelinde de Demokrat Parti’nin seçimi önde göğüslediğini görmekteyiz.
Adnan Menderes’in başbakanlığındaki bu 3. Demokrat Parti döneminde, demokratikleşme yerine tek adamcılık anlayışının hakim olması, orduyla yaşanan gerginlikler ve her şeyden çok baskı ve sansürün artması Türkiye’nin bu çok partili demokrasi deneyimini 1960 Darbesi’yle karşı karşıya getirdi. Bu dönemden önce DP, bu dönemde de CHP çoğunluk sistemine şiddetle karşı çıkarak, bu sistemin çoğunluğu elde eden partiyi diktatörlüğe yönelteceğini savunmuşlardır. Sonucun da böyle olduğu uygulamada görülmüştür. Nispi temsil sistemi ile, daha dengeli bir parlamento aritmetiği yaratılmış olsa idi, gerek iktidarın icraatlarında, gerekse yasama organının çalışmalarında daha çok uzlaşma ve yakınlaşma oluşacak, bu da demokratik hayatı mutlaka olumlu yönde etkilemesi muhtemel olacak sonuçları doğuracaktı. (7)
Modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihindeki ilk darbe olan ve gerçekleştiği günün tarihi ile anılan '27 Mayıs Askeri Müdahalesi' veya '27 Mayıs İhtilali' 1960 yılında yaşandı. Emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşmemiş olan darbe düşük rütbeli subaylardan oluşan 37 kişilik bir grubun planlaması ile sabah erken saatlerde uygulandı. Darbeye hazırlık olarak kritik noktalara kendine bağlı askerleri yerleştiren bu grup, hızlı bir şekilde üst komuta kademesini etkisiz hale getirdi ve ardından Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Demokrat Parti (DP) lideri Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere devlet ve hükümet yetkililerini tutukladı.
6 Ocak 1961-27 Mayıs 1961 yıllarında hazırlanan yeni anayasa 9 Temmuz 1961 referandumu ile kabul edildi ve yürürlüğe girdi. Milli Birlik Komitesi ülke yönetiminde etkindi. Cemal Gürsel ve İsmet İnönü’nün karşı olmasına rağmen Adnan Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamlarında Milli Birlik Komitesi etkin rol oynuyordu. 15 Ekim 1961’de genel seçim kararı alınmıştı. Bu seçimle mecliste görev alacak milletvekilleri belirlenecekti. Ancak yeni anayasaya göre Cumhuriyet Senatosu oluşturulmuştu. Bu ikinci bir meclis anlamına geliyordu. Milli Birlik Grubu oluşturuldu ve Cumhuriyet Senatosu’ndaki yerini aldı. Bu yönetim anlayışı 1980 Darbesi’ne kadar 19 yıl sürmüştür.
1961 Genel Seçimleri
15 Ekim 1961’de yapılan milletvekili seçimlerinde CHP ülke genelinde oyların %36.7’sini aldı. Demokrat Parti’nin siyasi vizyonunu üstlenen AP %34.7 alarak ikinci parti oldu. YTP %13.9, CKMP ise %13.7 aldı. Cumhuriyet Senatosu’nda ise senatörlük dağılımında AP daha fazla sandalye elde etti.
Dikili’de ise Türkiye geneli sonuçlarından farklı olarak Adalet Partisi neredeyse CHP’nin iki katı kadar oy alarak yerelde birinci parti oluyordu.
1965 Genel Seçimleri
1965 yılının 10 Ekim günü Türk siyasal tarihinin 19. genel seçimleri yapıldı. Seçimlere AP, CHP, CKMP, MP, TIP ve YTP olmak üzere 6 siyasal parti ve 171 bağımsız aday katıldı. CHP 67 ilde, MP 52 ilde, TİP 51 ilde, AP 67 ilde, YTP 48 ilde ve CKMP 47 ilde seçimlere katıldılar. İzmir ilinde YTP dışında bütün partiler seçimlere katıldı. Birleşik oy pusulaları ilk defa 1965 seçimlerinde kullanıldı. Yüksek Seçim Kurulu tarafından filigiranlı özel kâğıtlar bastırıldı. Seçmenler oy vermek istedikleri partiye ayrılan yere “evet” mührünü basmakla oylarını kullandılar.(8) İlk defa nisbi temsil usulüne göre yapılan seçimlerde ülke genelinde AP oyların % 53’ünü, CHP % 28.7, MP % 6, YTP % 3.7, TİP %2.9 ve CKMP % 2.2 aldı. Burada dikkatleri çeken önemli gelişme 15 milletvekili ile Sosyalist çizgide olan Türkiye İşçi Partisi çok etkin bir muhalefet yapacak olmasıydı.
Dikili’de tablo 1961’e göre fazla değişmedi. Adalet Partisi oyları CHP’nin iki katı kadardı.
1967’de temeli atılan Aliağa Tüpraş Rafinerisi için 1965-1966 yılları arasında nerede açılacağı ile ilgili keşif çalışmaları yapılıyordu. Tüpraş’ın açılması ihtimali olan yerler arasında Dikili’de yer alıyordu. Bu sebeple dönemin başbakanı Süleyman Demirel, Dikili’yi ziyaret ediyordu.
1969 Genel Seçimleri
25 Mayıs 1961’de çıkan 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nda değişiklik yapılarak, 1965 milletvekili seçiminde, milli bakiye seçim sistemi uygulanmıştı.1969, 1973 ve 1977 yıllarında yapılan seçimlerde ise barajsız d'Hondt seçim sistemi uygulanması kararlaştırıldı.
1969 genel seçimleri, %64,3 katılım oranı ile 1950'den itibaren düzenlenen genel seçimler arasında katılım oranı en düşük seçim olmuştur. 8 partinin Meclise girdiği bu seçimler aynı zamanda TBMM'ye en çok partinin girdiği seçimdir. Hem iktidardaki AP, hem de ana muhalefetteki CHP'nin oylarının gerilediği seçimlerde bağımsız adayların başarısı dikkat çekti.
Ülke genelinde AP % 46.55, CHP ise %27.37 oy oranıyla sıralandılar. Dikili’de ise her iki parti birbirine çok yakın sonuç aldı.
Reform isteyen öğrenci hareketi, dünyada 68 kuşağı olarak nitelenen akımdan etkilenmişti. Ancak mecliste sadece 2 milletvekili ile temsil ediliyorlardı. Bu durum sol dinamikleri parlamento dışında mücadele vermeye itti.
1970’e gelindiğinde genelde öğrenci hareketinin, özelde sosyalist eylemin ideolojik ve fiili önderliği, devrim için silahlı eylem birlikleri şeklinde örgütlenmek isteyen ve silahlı mücadeleyi savunan grupların baskın tavrıyla karşılaştı. (9) Bu gelişmeler yaşanırken, Başbakan Süleyman Demirel’i iktidarın kontrolünü elinde tutamamakla, ülkede artan asayiş sorununu ve anarşiyi bastıramamakla suçlayan Türk Silahlı Kuvvetleri yeniden devredeydi. 12 Mart 1971 muhtırası yayınlandı. Süleyman Demirel iktidardan uzaklaştırıldı. Bu süreçte Parlamento feshedilmedi, partiler kapatılmadı, Anayasa askıya alınmadı. Ama koşullar çok değişmişti. Askerler bir teknokrat hükûmeti istiyorlardı. Eğer böyle bir tarafsız başbakan Meclis içinden çıkar da güvenoyu alırsa sorun kalmazdı. Bunun için tarafsız bir milletvekili aranmaya başlandı. CHP Kocaeli milletvekili Nihat Erim ismi üzerinde anlaşıldı. Erim CHP'den istifa etti. 26 Mart 1971'de hükûmeti kurdu. Böylece artık bağımsız başbakan olan Erim, "partilerüstü reform hükûmeti"ni kurdu. Erim, başbakan olduktan sonra CHP genel başkanı İsmet İnönü, Erim hükûmetine destek vereceğini açıklamıştır.
1973 Genel Seçimleri
Türk demokrasisine adeta balyoz gibi inen 12 Mart Muhtırası’nın gölgesinde gerçekleşen 1973 seçimleri demokratikleşme açısından büyük bir öneme sahipti.
Adalet Partisi seçimlere Demirel liderliğinde girerken CHP ise yeni lideri Ecevit’e umudunu bağlamıştı. Alparslan Türkeş liderliğindeki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Milli Görüş siyasetinin lideri Erbakan’ın kurduğu Milli Selamet Partisi ile 27 Mayıs darbesi ile kapatılan Demokratik Parti de siyaset sahnesindeydi. Daha çok AP ve CHP’nin mücadelesi gibi geçen seçimlerde, Celal Bayar Demokrat Parti’nin kampanyasına katılarak il il dolaşmıştı. Bülent Ecevit ise mavi gömleği ve mitinglerde uçurduğu ak güvercinlerle hafızalarda yer aldı.
14 Ekim 1973 yılında yapılan genel seçimler sonucunda ülke genelinde CHP %33.3, AP % 29.8 oy oranıyla sıralandı. Dikili yerelinde CHP birinci partiydi. Ancak AP ve DP oylarının toplamı CHP’nin oylarından fazlaydı. Merkez sağ ikiye bölünmüştü.
1977 Genel Seçimleri
1 Mayıs 1977'de yaşanan kanlı olaylar üzerine Türkiye erken seçime gitme kararı almıştı. Seçim kampanyaları ve propaganda çalışmaları reklam ajanslarının dahil olduğu yeni bir dönem başlamıştı. Demokrat Parti için kullanılan “Demir Kırat" Ecevit'e yakıştırılan “Karaoğlan" Süleyman Demirel' için “Çoban Sülü" gibi özel deyimlerin yanı sıra, özel bir ajans ile anlaşan Süleyman Demirel başkanlığındaki Adalet Partisi, Türkiye tarihinde ilk kez gazetelere siyasal reklam vermişti. 1977 seçimleri için düzenlenen İzmir mitingine gelişinde, Çiğli havaalanında Ecevit'e “suikast” teşebbüsünde bulunuldu. Seçimlerin hemen öncesinde gerçekleştirilen bu suikast hala aydınlatılamadı.
Barajsız D'Hondt sisteminin uygulandığı seçimlere 8 siyasi parti katıldı, katılım oranı yüzde 72 olarak gerçekleşti. Seçimlerde hiçbir parti çoğunluğu sağlayamadı; CHP 213 (%41,4), AP 189 (%36,9), MSP 24 (%8,6), MHP 16 (%6,4), CGP 3 (%1,9), DP 1 (%1,9) milletvekili çıkardı.
Dikili’de 77 seçimleri bu sefer iki partinin öne çıktığını gösterdi. CHP 4.268, AP ise 3.556 oy aldı.
Cumhuriyet döneminin ne temel yasalar, ne de uygulanan seçim sistemi anlamında yeniliğe sahip olmayan bu 15. seçiminde yine hiçbir parti çoğunluğu sağlayamamıştır. 1977 Milletvekili seçimlerinde seçime katılma oranı da %66,8 gibi düşük bir oranda gerçekleşmiştir. Bu sistemle yapılan seçim sonucunda %41,3 gibi bir oy alan CHP, yine tek başına iktidarı kuramamış, ülke koalisyonlarla yönetilmiş ve siyasal ve sosyal bunalımlara dur diyememiştir. (10) Hükümet bunalımı Milliyetçi Cephe hükümetinin kurulmasıyla kısmen sonuçlandı. üleyman Demirel başkanlığında kurulan hükûmet 12 Kasım 1979 - 12 Eylül 1980 tarihleri arası görev yaptı. Altıncı Demirel Hükûmeti olarak kuruldu. Ülke bu dönemde iyice kaosa sürüklendi. Sağ ve sol silahlı grupların sayısı artmış, ülke adeta kamplara bölünmüştü. Ekonomik darboğaz bu siyasi gerginlik ortamını körüklüyordu.
12 Eylül 1980 günü Türk Silahlı Kuvvetleri, Demokrasi tarihimize yeni bir darbe vurdu. Kenan Evren’in Genel Kurmay Başkanlığı’nda yapılan bu darbenin sonrasında siyasi partiler kapatıldı. Ülkede binlerce kişi gözaltına alındı, işinden uzaklaştırıldı, işgenceler ve idamlar peşi sıra geldi. Ülke tarihimizde belki de hiç unutamayacağımız tranvaları barındırdı. 1982 Anayasası baskı ortamında kabul edildi. Ülke yeniden seçim ortamına hazırlanıyordu ancak darbeci generallerin gölgesinde demokrasiye geçişin mümkün olması tartışmalıydı.
1983 Genel Seçimleri
Türkiye, 1983’te birçok politik parti ve lider seçime sokulmaksızın; küçük anti-sistem partilerin kritik bir rol oynamasını olanaksız hale getirmek için uygulanan bir % 10’luk ulusal baraj ve seçmenin zorunlu oy vermesi mükellefiyeti getirilmek suretiyle yapılan bir genel seçimle çok partili hayata yeniden adım atmıştı ve bunun sonucunda yapılan bir geçiş seçiminde kazanan ANAP, iktidarı tek başına ele geçiriyordu.
ANAP seçimin sonucunda %45.14, Halkçı Parti % 30.46, MDP ise %23.7 alarak sıralandılar. Dikili’de bu seçim sonucundan çok farklı bir sonuç çıktı. Dikili’nin merkez sağ seçmeni belki de ANAP’a ısınamamıştı. Sağ seçmen kitlesi oyunu darbeci generallerin desteklediği MDP’ye vererek Dikili’de 3.727 oy almasını sağladı.
1987 Genel Seçimleri
Bu seçimlere gidilirken 17 Mayıs 1987íde Anayasa’da yapılan değişiklikle seçmen yaşı 20’ye indirilmiş, milletvekili sayısı 450’ye çıkarılmış ve siyasal yasak getiren geçici 4. madde halkoyuna sunularak kaldırılmıştır. 1987 seçimlerine gidilirken AP’nin siyasi vizyonunu sahiplenen DYP, CHP’nin seçmen tabanında hitap edecek HP ve SODEP’in birleşmesiyle kurulan SHP siyaset meydanındaydı. Siyasi yasağı kalkan Bülent Ecevit, DSP’yi, Necmettin Erbakan, Refah Partisi’ni, Alparslan Türkeş MÇP’yi kurarak seçimlere katılıyordu.
Seçimlerden galip çıkan Anavatan Partisi, yürürlüğe giren yeni seçim sistemi sayesinde, 1983 seçimlerine göre oy oranı yaklaşık 9 puan gerilemesine rağmen %36. 9 oy oranıyla milletvekili sayısını 292’ye çıkartarak yeniden tek başına iktidara geldi. Anavatan Partisi dışında seçim barajını aşan diğer iki partiden Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) %24.74 ile 99 ve Doğru Yol Partisi (DYP) %19.14 ile 59 milletvekilliği kazandı.
Dikili’de 1980 Askeri darbesinin izleri tüm yurtta olduğu gibi hissediliyordu. 1984 Yerel Seçimleri ile belediye başkanlığını kazanan Osman Özgüven, ikinci dönem belediye başkanlığını da SHP ile kazanıyordu. Özellikle 1985-1989 yılları arasında düzenlenen emek ve demokrasi festivallerinde ülkenin aydın isimleri, gazetecileri ve siyasetçileri Dikili’den sesini duyuruyordu. SHP genel başkanı Erdal İnönü, düzenlenen festivallerin onur konuğuydu.
Dikili’de 1987 seçimleri SHP ile ANAP arasında geçti. 33 oy farkla SHP Dikili’de ipi göğüslüyordu.
1991 Genel Seçimleri
20 Ekim 1991 yılında gerçekleştirilen seçimler öncesinde seçim sisteminde iki değişiklik yapıldı. Birinci değişiklik; çıkarılacak milletvekili sayısı 6'ya kadar her il bir seçim çevresi sayılmış, altıdan fazla milletvekili çıkaracak iller ise birden fazla seçim çevresine bölünmüştür. İkinci değişiklik ise bu seçimlerde ilk kez uygulanan tercihli liste uygulamasıdır. Partiler katıldıkları her seçim çevresinin o bölgede varsa, kontenjanı çıktıktan sonra çıkaracağı milletvekili sayısının iki katı kadar aday göstermeleri yönünde değişiklik yapılmıştır. Seçmen bu adaylar arasından yalnızca bir tanesini işaretleyecektir. Seçimde ülke barajını aşamama endişesiyle MÇP, IDP ve RP, Refah Partisi çatısı altında aday bölüşümüne giderek ittifak yapmışlardır. SHP ile HEP de benzer şekilde bir ittifak yapmışlardır. Seçim öncesinde siyasi parti liderlerinin TRT’de oldukça nazik bir üslupla programlarını anlatmaları dönemin en ilgi çeken seçim kareleri arasındaydı.
20 Ekim 1991’deki seçimlerde, yüzde 27,03 oranında oy alan DYP kazandığı 178 milletvekilliğiyle TBMM'nin yaklaşık yüzde 40'ını elde ederken, iktidar partisi ANAP yüzde 24,01 oy oranı ve kazandığı 115 milletvekilliğiyle ikinci parti durumuna geriledi ve 8 yıldır bulunduğu iktidardan düştü. Diğer partilerden Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) 88, Refah Partisi (RP) 62 milletvekilliği kazanırken, Demokratik Sol Parti (DSP) yüzde 10,74'lük oy oranına karşın seçim çevresi barajları yüzünden yalnızca 7 milletvekilliği kazanabildi. Seçimlerin ardından, ittifakla seçime giren partilerin ayrılmasıyla mecliste 8 siyasi parti ortaya çıktı. Baraj altında kalarak meclis dışında kalanlar, Doğu Perinçek’in genel başkanı olduğu Sosyalist Parti ve bağımsız adaylar oldu. DYP ve SHP Koalisyon hükümetini oluşturdu.
Seçim sonrası meclisin açılış ve yemin töreninde HEP’li milletvekilleri Kürtçe yemin etmek isteyince, gözaltına alındılar. Yaşanan bu olay Türk siyasi tarihinde uzun yıllar unutulmayanlar arasında yerini aldı.
91 seçimleri Dikili’de de oldukça farklı bir sonuç doğurdu. 3 parti birbirine çok yakın oy alarak sıralandı. DYP çok az bir farkla birinci parti oldu. SHP ve ANAP ardından sıralandı.
1995 Genel Seçimleri
1991-1995 yılları arası Türkiye’nin adeta sınandığı yıllardı. Sınırlarımızın yanı başında ABD-Irak arasında yaşanan Körfez Savaşı’nın ekonomik, sosyal ve siyasi yönden birçok olumsuz etkisi oldu. Bu dönem PKK terörü ile en yoğun mücadele edildiği yıllardı. Uğur Mumcu cinayeti, Sivas Katliamı gibi karanlık güçlerin parmak izlerini taşıyan olaylar dönemin ne kadar sancılı olduğunu gösteriyordu. 1993’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatı ile siyasi tablo değişti. Başbakan Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı seçildi. DYP’nin başında ise Türkiye’nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller vardı. Hükümetin ortağı SHP, 18 Şubat 1995’de CHP ile birleşti. CHP bu birleşme ile siyasi hayata daha güçlü girdi. Bu tablo içinde 1995 seçimlerine gidildi.
DYP- CHP Koalisyon Hükümeti, 27 Ekim 1995 tarihinde seçim kararı aldı. 24 Aralık 1995’te gerçekleştirilen seçimlere 12 siyasal parti katılmıştır. Seçimlerde Anavatan Partisi ile Büyük Birlik Partisi ittifak yapmışlardır.
Seçimlerden birinci parti olarak Refah Partisi çıktı, oyların yüzde 21,4’ünü alan RP 158 milletvekili kazandı. Anavatan Partisi 132, Doğru Yol Partisi 135, Demokratik Sol Parti 76, Cumhuriyet Halk Partisi de 49 milletvekilliğine sahip oldular.
Seçimlerin sonucunda 1.olan Refah Partisi koalisyon çalışmalarına başladı. İlk öncelikle ANAP ile görüşüldü, fakat sonuç alınamadı. Daha sonra seçimlerden iki ay sonra ANAYOL hükümeti kuruldu. Fakat genel başkanların anlaşamaması sonrası bu koalisyon da dağıldı. 28 Haziran 1996'da, Necmettin Erbakan'ın başkanlığında, RP ile DYP arasında REFAH-YOL hükümeti kuruldu. Fakat 28 Şubat süreci sonrası bu koalisyonda 1 yıl sonucunda 1997 Haziranında dağıldı. Bozuldu. ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın başbakan olduğu, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti ve Demokrat Türkiye Partisi'ın katıldığı ANASOL-D Hükümeti kuruldu. (11)
Dikili’de 1995 seçimlerinde gerek merkez sağda gerekse sol partilerde bariz görülen bir oy bölünmesi görüldü. DYP Dikili’de birinci parti oldu.
1999 Genel Seçimleri
TBMM’de 158 milletvekili ile temsil edilen ve DYP ile yaptığı koalisyon ortaklığı sonucu kısa bir süre iktidarda bulunan RP, dini ideolojiye dayandığı ve laik Cumhuriyet’e karşı köktendinci eylem ve söylemleri gerekçesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Anayasa Mahkemesi’ne açtığı dava sonucu Ocak 1998’de kapatılmıştır. Kapatılan RP’nin bağımsız kalan milletvekillerinin büyük çoğunluğu yeni kurulan Fazilet Partisi’ne (FP) katılmışlardır. 1999 Seçimleri, Mahalli İdareler Seçimleri ile birleştirilmiştir ve sonuçlanması uzun sürmüştür. Sistem ve yöntem olarak; 1999 seçimleri, 1995 seçimlerinden hiçbir farklılık içermemiştir. Seçimler, 1995’te olduğu gibi, % 10 ülke barajlı, d’Hondt usul¸ Nispi Temsil Sistemi’ne uygun olarak yapılmıştır. (12)
Seçimden hemen önce ANASOL-D Hükümeti, Suriye’den kaçan, Rusya, İtalya, Yunanistan üzerinden Kenya’ya giden PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ın yakalanması için büyük çaba gösterdi. Abdullah Öcalan’ın yakalanıp ülkeye getirilmesi, Bülent Ecevit’e seçim öncesi güveni daha çok artırdı.
18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimler sonucunda; DSP %22.18, MHP % 17.98, FP % 15.41, ANAP % 13.22, DYP % 12.01 oy oranlarıyla sıralandılar. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, DSP-MHP-ANAP Koalisyon hükümetinin kurulmasını onayladı.
Dikili’de 1999 seçimlerinde oyların çok büyük bir bölümü DSP’de toplandı. ANAP, CHP, MHP ve DYP binli oyları alarak sıralandılar. CHP, ülke genelinde baraj altında kalırken Dikili’de oldukça yüksek bir oy oranına ulaşmıştı.
Hükümet çalışmalarına hızlı başladı. Ancak tüm ülkemizi acılara boğan 17 Ağustos 1999 depremi ve ardından başlayan ekonomik kriz, hükümeti oldukça zorladı. Mayıs 2002'de Başbakan Bülent Ecevit'in rahatsızlanması ve ilerleyen yaşının etkisiyle sağlık durumunun düzelememesi iddiası ile görevine devam edip edemeyeceği yönünde tartışmalar başladı. Tartışmaların Demokratik Sol Partinin (DSP) içine de yansımasıyla temmuz ayı içinde DSP grubunun sayısı, Ecevit'in görevden çekilmemesine tepki gösteren milletvekillerinin istifasıyla yarı yarıya düştü. Bu gelişmeler sırasında koalisyon hükûmetinin ikinci büyük ortağı Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 7 Temmuz 2002 günü erken seçime gidilmesi konusunda kararını açıkladı.
2002 Genel Seçimleri
2002 seçimleri öncesinde Siirt’de okuduğu bir şiirden dolayı hapis cezası yatmış, siyasi yasağı devam eden Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki ekip ‘Milli Görüş Gömleğimizi çıkarıyoruz’ diyerek Fazilet Partisi’nden ayrılarak yeni bir parti kurdular. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak 2002 seçimlerine hazırlandılar. Aynı tarihlerde medya patronu Cem Uzan, kurduğu Genç Parti ile siyaset arenasına çıktı.
Recep Tayyip Erdoğan, 14 Ağustos 2001'de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı ve partinin genel başkanlığına seçildi. Parti, girdiği ilk seçimler olan 2002 genel seçimlerinde %34,43'lük oy oranı ile Abdullah Gül'ün başbakanlığında 58. hükûmeti kurarken, siyasi yasağı süren Erdoğan seçimlere girememişti. Siyasi yasağının kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan yasa değişikliği talebinin uygulamaya girmesiyle siyasî yasağı kalktı. Meclisteki bu oylamada Deniz Baykal’ın genel başkanlığını yaptığı CHP milletvekilleri olumlu oy kullandığı için parti tabanında eleştirilere neden olmuştu. Siirt bağımsız milletvekili Fadıl Akgündüz’ün dolandırıcılık suçu nedeni ile adaylığı düşürüldü. Böylece Siirt’de yeniden seçim yapılması kararlaştırıldı. 9 Mart 2003'te gerçekleştirilen ara seçimlerde Siirt milletvekili olarak R. Tayyip Erdoğan meclise girdi. Başbakan Gül'ün istifasını sunmasıyla, 14 Mart 2003'te başbakanlık görevine geldi.
3 Kasım 2002 tarihinde 81 ildeki 85 seçim çevresinde düzenlenen seçimlere katılım oranı yüzde 79,13 olarak gerçekleşti. Yüzde 10'luk ülke barajı nedeniyle geçerli oyların yaklaşık yüzde 45'i TBMM'ye yansıyamadı; seçimlere katılan 18 siyasi partiden yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 10'luk ülke barajını aşarak TBMM'de temsil edilmeyi başardı. AKP %34.4 oranıyla tek başına hükümeti oluştururken, CHP % 19.4 oy oranıyla ikinci oldu.
Dikili’de 84 seçimlerinde ANAP’ın yaşadığı benzer bir tabloyu AKP yaşadı. CHP 5696 oy alırken, Genç Parti sürpriz yaparak 2610 oyla ikinci oldu. DYP 2150 oy alırken, AKP ancak 1963 oy alarak dördüncü olmuştur.
2007 Genel Seçimleri
23.Dönem TBMM milletvekilliği genel seçimleri görev süresi dolan 10.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yerine TBMM’de 11.Cumhurbaşkanın seçim sürecinde 27 Nisan e-muhtırası ve sonrası 367 krizleri ile TBMM’nin Cumhurbaşkanını seçememesi üzerine hükümet erken seçim kararı almıştır.
Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi (DYP) 6 Mayıs'ta birleşme kararı aldıklarını ve seçime Demokrat Parti (DP) adıyla gireceklerini açıkladı. DYP'nin 27 Mayıs 2007 tarihinde düzenlediği 2. Olağanüstü Genel Kongresi'nde adını ve logosunu değiştirmesiyle Demokrat Parti kuruldu. Fakat daha sonra bu birleşme ve birleşmenin başarısızlığa uğramasından sonra seçim ittifakının da gerçekleşememesi nedeniyle DP seçime tek başına girdi. ANAVATAN aday listelerini geç verdiği gerekçesiyle genel seçimlere de katılamadı. Demokratik Sol Parti, CHP çatısı altında seçime girme kararı aldı.2002 seçimlerine DEHAP olarak katılan ve seçim barajını geçememiş olan Demokratik Toplum Partisi (DTP), bu seçimlerde Bin Umut Adayları adlı bağımsız aday blokuyla seçime katıldı. 22 Temmuz 2007'de düzenlenen erken genel seçimlerde AK Parti yüzde 46,58 ile 341 milletvekili, CHP yüzde 20,88 ile 112 milletvekili, MHP ise yüzde 14,27 ile 71 milletvekili çıkarttı. DTP'nin desteklediği Bin Umut Adayları 22 milletvekilliği kazanırken, 4 bağımsız aday da meclise seçildi.
Dikili’de 2007 seçimlerinde tüm Ege ve Akdeniz kıyı il ve ilçelerinde ortaya çıkan sonuç gibi CHP ipi göğüslüyordu. Dikili özelinde CHP diğer partiler ile arasındaki fark açısından bir rekora imza atıyordu.
2011 Genel Seçimleri
2011 seçimlerine yaklaşırken Recep Tayyip Erdoğan yönetimi Cumhurbaşkanlığı’nın da AKP’li Abdullah Gül olmasıyla daha rahat bir siyasi ortam bulmuştu. Seçim öncesinde aralarında üst düzey parti yöneticileri de bulunan toplam 10 MHP'li milletvekili adayının evlilik dışı ilişkilerini ifşa eden görüntülerin İnternet'te yayımlanması veya yayımlanacağı tehdidi üzerine adaylıktan istifa etti. Bir kaset skandalı da CHP genel başkanı Deniz Baykal’ın başına geldi. Deniz Baykal ile CHP 23. dönem milletvekili Nesrin Baytok'un gizli çekim seks kaseti olduğu iddia edilen bir videonun internette yayınlanmasının ardından meydana gelmiş skandal sonucunda Deniz Baykal istifa etmiş yerine Kemal Kılıçdaroğlu partinin başına geçmişti.
2008 yılında başlayan Ergenekon ve Balyoz davaları ile birçok muhalif isim terör örgütü kurmak suçuyla tutuklandı. Ayrıca KCK Davası ile birçok milletvekili ve belediye başkanı tutuklandı.
Bu seçimde Kürtçe propaganda yapılması serbest bırakılmış, tahta oy sandıkları yerine şeffaf, ısıya ve kırılmaya dayanıklı sert plastikten yapılan sandıklar kullanıldı. Bu seçimlerde ilk kez 25 yaşındakiler milletvekili adayı olabilmişlerdir.
Seçim öncesinde Dikili’de oldukça renkli seçim kampanyaları oldu. İlçe parti bayraklarıyla süslenirken partilerin oldukça gürültülü seçim arabaları tüm sokak ve mahalleri turluyordu. Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’nin seçim öncesi Dikili ziyaretleri hafızalardaki yerini aldı.
12 Haziran 2011’de yapılan seçimler sonucunda AKP % 49.83 oy oranı ile birinci partiydi. CHP % 25.98, MHP % 13.01 alırken BTP’nin desteklediği bağımsızlar 35 milletvekili elde etti.
Dikili 2011 Seçimlerinde CHP’nin en çok oy aldığı yerler arasında yer aldı. CHP, Dikili’de aldığı oyla diğer 14 partinin toplam oyundan bile fazlaydı.
2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi
Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanını belirlemek için 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan seçim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde cumhurbaşkanının doğrudan halkoyuyla seçildiği ilk seçimdir. 2007 anayasa değişikliği referandumu sonucu gerçekleşen değişiklikle, Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi'nde ilk kez bir cumhurbaşkanı doğrudan halk oylaması ile seçilecekti. Adayların ilki Recep Tayyip Erdoğan oldu. CHP, MHP başta olmak üzere birçok parti Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında güçlü bir aday çıkarma çalışmasında bulundu. 16 Haziran 2014 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli TBMM'de düzenledikleri ortak basın toplantısıyla Ekmeleddin İhsanoğlu'nu çatı aday olarak göstereceklerini açıkladılar. HDP ise Selahattin Demirtaş’ın adaylığını açıkladı.
Yapılan seçimde aldığı 21.000.143 oyla geçerli oyların %51,79'unu elde eden Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Diğer adaylardan Ekmeleddin İhsanoğlu 15.587.720 oyla %38,44, Selahattin Demirtaş ise 3.958.048 oyla %9,76 oranında oy aldı.
Dikili’de ise Ekmelleddin İhsanoğlu en çok oyu alan adaydı.
Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Recep Tayyip Erdoğan’ın boşalttığı başbakanlık koltuğuna dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oturdu.
2015 Genel Seçimleri
7 Haziran 2015 tarihinde yapılan genel seçimlerde AKP %40,87 ile 1. oldu ve 258 milletvekili kazandı. AKP 13 seneden sonra ilk defa tek başına hükûmet kurabilme gücünü kaybetti. Oyu %8,96 oranında, milletvekili sayısı ise 69 sandalye azaldı. CHP %25 ile 132 milletvekili çıkardı. MHP %16.2, HDP ise %13 oy ile meclisteki yerini aldı.
Dikili sonuçları ise önceki 2 seçimden farklı değildi. CHP aldığı 17.047 oyla arayı daha da açmıştı.
Seçim sonucunda ortaya çıkan tabloda, 2002 sonrası Türk siyasi hayatı üçüncü kritik gelişmeyi tecrübe etti. 2011’den itibaren dönüşüme uğrayarak yeni bir hal alan AKP-CHP (muhafazakâr-Kemalist) ve AKP -MHP (muhafazakâr-milliyetçi) ayrışmalarına, muhafazakârlık ile etnik milliyetçilik temelinde yeni bir ayrışma (AKP-HDP) daha eklendi. (13) Hatırlanacağı gibi AKP Hükümeti 16 Temmuz 2014'te Resmî Gazete'de Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun adıyla yayımlanarak kanunlaştırdığı Çözüm Sürecini başlatmıştı. Bu süreç terörü veya Kürt Sorununu bitirme amacıyla mı başlatıldı bilinmez ama AKP’nin Güneydoğu oylarına talip olduğu bir gerçekti. Çözüm Sürecinin sona ermesi AKP’nin stratejisini de değiştirdi.
7 Haziran seçimleri sonrası oluşan tabloya geri dönecek olursak 13 yıl aradan sonra ilk defa koalisyon hükümeti ihtimali doğdu. Ahmet Davutoğlu hükümeti kurmakla görevlendirilmişti ancak bu konuda başarısız oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan yetkisini kullanarak seçimin yeniden yapılmasına karar verdi. Yeni seçim tarihi 1 Kasım 2015’ti. Haziran-Kasım ayları arasında eski hükümet görevini sürdürürken Türkiye tarihinde yaşanmış en kanlı saldırılar peşi sıra geldi. Suruç ve Ankara Garı önündeki mitinglere intihar saldırıları gerçekleştirildi. Yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti.
22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde PKK tarafından 2 polis memuru şehit edildi. Bu olay hükümetin yürüttüğü ve giderek zayıflamış olan Çözüm Süreci’ni bitirmiş oldu. 5 ay boyunca ölüm ve katliam haberleriyle yaşayan toplumda güvenlik kaygısı ön plana çıkmıştı. ‘Terörle (IŞID-PKK) ve Suriye’de oluşan otorite boşluğu ile güçlü merkezi bir hükümet ancak baş edebilir’ vurgusu Hükümet yanlısı medya başta olmak üzere kamuoyunda dillendirildi. Bu ortamda 1 Kasım 2015 seçimlerine gidildi.
Yapılan genel seçimler sonucunda AKP %49.5 oy oranına ulaşarak Haziran’da aldığı oyları artırdı. 317 milletvekili ile meclisteki çoğunluğu yeniden sağladı. CHP %25.35, MHP % 11.9 ve HDP ise 3 puan kaybederek % 10.7 aldı.
Dikili’de yenilenen 2015 seçimleri ise Türkiye genelinde gözlemlenen, partilere göre oy artışları ve oy kayıpları ile aynı sonucu verdi.
Seçim zaferi ve bir yıl sonra yaşanan 15 Temmuz 2016’daki Fettullahçı yapılanmanın darbe girişimi, Tayyip Erdoğan’ı destekleyen tabanın daha çok kenetlenmesini sağladı. R.Tayyip Erdoğan’ın hedefi bu sefer Başkanlık Sistemini kabul ettirmekti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adını verdikleri dünyada benzeri görülmeyen bu yönetim şeklini 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra ani bir kararla MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’de destekledi. Böylece mecliste çoğunluğun sağlanmasıyla referandum kararı alındı. 16 Nisan 2017’de Anayasa değişikliği referandumunda Büyük Birlik Partisinin de desteğiyle %51,41 oy oranıyla halk tarafından bu Anayasa değişiklikleri kabul edildi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Cumhurbaşkanı seçimi ile geniş yetkilere sahip devlet başkanı seçilirken aynı seçimde halk milletvekillerini de seçerek yasama organını belirliyordu. Bu yeni sistemin ilk seçimi 2018 yılında gerçekleşti.
2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi
Referandumdan sonra AKP ile yakınlaşmadan rahatsız olan MHP’liler partilerinden ayrılarak Meral Akşener liderliğinde İYİ Parti’yi kurdu. AKP böyle bir gelişme yaşanırken MHP ile birlikte Cumhur İttifakını kurdu. Buna karşılık CHP, İYİ Parti, SP ve DP’de Millet İttifakını kurdu. İttifak kurulmuştu ve partiler cumhurbaşkanlığı için kendi adaylarını gösteriyordu. Millet İttifakı’nda hangi aday ikinci tura kalırsa diğer adaylar birinci çıkan adaya destek verecekti. İttifakların oluşmasında seçim sistemi olarak %10 barajını geçebilmekte amaçlanmıştı. Hangi parti olursa olsun bir ittifak içindeyse milletvekili seçimlerinde %1 bile alsa ittifak ortağı olarak mecliste temsil edilebilecekti.
24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP, Erdoğan’ın karşı Muharrem İnce’yi, HDP Selahattin Demirtaş’ı, SP Temel Karamollaoğlu’nu, İyi Parti Meral Akşener’i, Vatan Partisi Doğu Perinçek’i aday gösterdi. İkinci tur beklentisine rağmen R.Tayyip Erdoğan seçimi birinci turda % 52.4 oy oranıyla kazandı. Muharrem İnce % 30.6, S.Demirtaş %8.4, Akşener % 7.3, Karamollaoğlu %0.9, Doğu Perinçek ise %0.2 oy oranında kaldı.
Dikili’de Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarında Muharrem İnce açık ara önde seçimi tamamlamıştı.
2018 Genel Seçimleri
Başkanlık seçimlerinin gölgesinde ve aynı gün yapılan genel seçimlerden de AKP % 42.5 oy oranıyla birinci parti oldu. CHP %22.65 oy oranıyla ikinci oldu. HDP %11.70, MHP % 11.10, İYİ Parti ise % 9.96 oy alarak mecliste temsil hakkı kazandı. DP ise İYİ Parti listelerinden seçimlere girmişti.
Dikili yerelinde CHP oylarını artırmaya devam etti.
Erdoğan karşısında ancak ittifakı kuvvetlendirerek başarılı olacağını anlayan muhalefet liderleri Millet İttifakını güçlendirme yoluna gittiler. HDP’nin de 2019 yerel seçimlerinde büyük kentlerde seçime girmeyerek destek vermesi, partilerin güçlü olduğu illere göre CHP, İYİ Parti olarak tek aday kararı alması Millet İttifakı açısından sandığa olumlu yansıdı. CHP İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana, Antalya ve Bolu belediyelerinde seçimi kazandı. Gerek ekonomik kriz, gerekse tek adam rejiminin daha da hissedildiği baskıcı uygulamalar AKP’ye tepkileri artırıyordu.
Gelinen son nokta da 2023 itibariyle yeni bir seçim önümüzde. Millet İttifakı, ‘Altılı Masa’ adıyla anılarak 6 partinin işbirliğiyle Cumhur İttifakına karşı seçime hazırlanıyor. Cumhur İttifakı ise AKP, MHP, BBP’den oluşurken seçime 1 ay kala HÜDEPAR, Yeniden Refah Partisi ve DSP’de bu ittifaka katıldıklarını açıkladı.
Demokrasi tarihimiz sancılı birçok dönemi yaşadı. Yeni bir seçim yeni umutları getirir mi bilemiyoruz. Ancak araştırma konumuzun içeriğinde gördüğümüz hükümetleri zorlayan şartların dış müdahaleler, ekonomik krizler ve seçim sistemlerinin demokrasiyi tam karşılayamaması nedeniyle ortaya çıkan bunalımlarla sarmalandığıdır. Hangi hükümet gelirse gelsin insan haklarını, adaleti ve hoşgörüyü temel ilke olarak benimsemesi özlediğimiz ülke ortamına bir nebzede olsa kavuşacağımız anlamına gelir.
----------------------
KAYNAKÇA
1.Fevzi Çakmak, İzmir’in Siyasi Hayatında Seçimler (1908-1945), s.244, Atatürk Araştırma Merkezi Yay.
2.www.bianet.org., 1920’den Bugüne Nasıl Seçtik/Seçemedik
3.Bülent Özgül, Seçim ve Seçim Sistemleri, Türkiye’deki Seçim Sistemi Uygulamaları ve Bir Model Önerisi, s.104-105
4.B. Özgül, a.g.e, s.110
5.Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti, s.171, Phoenix Yay.
6.Aymelek Şenel, Demokrat Parti İzmir İl Örgütü (1945-1960) Muhalefetten İktidara Bir Siyasal Partinin Yerel Politikaları, s.382
7.B. Özgül, a.g.e., s.118
8.Şenay Savur, 1960-1970 Arasında İzmir’de Sosyal Yaşam, s.139
9.Mete Tunçay, Çağdaş Türkiye 4.cilt, s.226, Cem Yay.
10.B.Özgül, a.g.e., s.131
11.Kaan Akmaz, Geçmişten Günümüze Türkiye Genel Seçimleri, s.53
12.B. Özgül, a.g.e., s.145
13. Analiz Dergisi, ‘7 Haziran 2015 Seçimi ve Sonrası’, s.12
-----------------------------------------
YASAL UYARI:
© Copyrigth ajansbakircay.com tüm hakları saklıdır. ajansbakircay.com sitesinde yer alan bütün tasarım ve düzenlemelerin telif hakları; 5846 numaralı telif hakları yasası ile korunmaktadır. Bunlar ajansbakircay.com'un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz.