Rize’nin İkizdere ilçesinde bulunan İşkence dere Vadisindeki taş ocağı işletmesi adına yapılan doğa katliamına karşı yöre halkı ve çevreci grupların direnişi haftalardır devam ediyor… Başta AKP yerel yönetimi ve AKP genel başkan yardımcısı Rize Milletvekili Hayati Yazıcı tarafından desteklenen Cengiz İnşaatın yaptığı çalışmalar devletin güvenlik güçlerince de korunuyor ve kollanıyor.
Doktorum, konuya değişik bir açıdan bakmış. Direnişçilere doğa katliamına dur demeleri açısından destek veriyor ancak onları siyasi ve diğer aynı olaylara bakış açıları yönünden de değerlendiriyor.
Yazısında ki değerlendirmelerine hak verirken aklıma iki konu geliyor.
İlki, aynı doğa katliamını yaşayan yöre insanları İkizdere’ye desteğe, katliama dur demeye geldiler mi? Diğeri, 2014 yılında Soma’da 301 kişinin ölümü ile sonuçlanan maden kazasından sonra maden sahiplerinin iktidar tarafından korunup kollanması, Soma’ya gelen Başbakanın ekibindekiler tarafından dövülen ve tekmelenen madencilerle, 2018 genel seçim sonucunda AKP'ye verilen %60 oy …
“Günlerdir Rize’nin İkizdere ilçesinde yapılan ve yapılacak doğa tahribatını engellemeye çalışan insanlara dair haberler yayınlanıyor.
Tabii ki o güzel coğrafyanın Cengiz İnşaat gibi bu dönemin yağmacılarınca yağmalanması, doğanın tahrip edilmesi, rant uğruna çevre katliamı hiç kabul edilebilir bir şey değil ve ülkesini, çevreyi ve doğayı korumak için çaba sarf eden her bir bireyin bu projeye karşı çıkması bir hak, buraya kadar bir sıkıntı yok, ama bu, madalyonun bir yüzü…
Gelelim madalyonun ikinci yüzüne;
Cumhuriyetin ilk yıllarında Karadeniz ikliminde tarım yapılabilmesi, bölgenin yoksul insanına ve aynı zamanda ülkeye gelir sağlanması için çalışmalar yapılmış ve bölgede özellikle çay ve fındık üretimi yapılabileceği sonucuna varılmış, o zamana kadar çay üretimi hemen hemen yokmuş.
Devlet buna yönelik destek projeleri ile bölgenin orta ve batısında (özellikle Ordu-Giresun) daha çok fındık, Rize’nin de içinde bulunduğu doğusunda da çay üretimine ağırlık vermiş.
Tabii bu dönemde (hatta hala) bölgenin bir tapu ve kadastro sistemi yokmuş, o dönemdeki yoksulluk göz önüne alınırsa, devlet hazine arazilerinin köylüler tarafından kullanılmasına göz yummuş.
Ve kimi zorbalıkla, kimi başka yollarla köylerde birilerinin ele geçirdiği ve sonrasında işlediği fındık bahçeleri ve çaylıklar oluşmuş.
Yani bu arazilerin hiçbiri (ya da büyük kısmı) emekle, alın teri ile çalışıp parası devlete ödenip satın alınmış araziler değil.
Zaten İkizdere videolarını izlerseniz hiç kimse “benim babam buranın parasını ödedi, tapusunu aldı, işte tapum” diyemiyor. Yani aslında işgal edilmiş araziler.
İşte böyle bir yere bir gün Rize’li Cumhurbaşkanına yakın, Rize'li bir müteahhit olan Cengiz taş ocağı açmaya kalktı ve kıyamet koptu.
Karadeniz’de yaşayanlar bilir, bölgenin özellikle doğusunda kırsal kesiminde yaşayan halkın büyük çoğunluğu ileri derecede bencildir, onu ilgilendiren sadece ve sadece kendi çıkarlarıdır.
Belki istisna olarak Artvin halkı farklıdır, onlar daha toplumcu yaklaşırlar zira Artvin Türkiye’de Tunceli’den sonra eğitime en çok önem veren illerden biridir.
Şimdi, İkizdere’de doğa katliamına karşı köylüler harekete geçmiş, eylem yapmış, tüm ülkeden yardım istiyorlarmış öyle mi?
Köylülerin savunduğu sadece derenin suyu (zira köy ve çaylıklar için bedava su lazım) ve kendi çaylıklarıdır, gerisi onları ilgilendirmez, neden mi bunu söylüyorum?
Aynı köylüler Artvin Cerattepe’de doğa katliamı yapılırken, Fatsa’da maden için doğa katledilirken, her yere HES’ler yapılırken, doğayı katleden Karadeniz sahil yolu yapılırken, Yeşil yol projesi hayata geçirilirken, Gezi’de gencecik insanlar ölürken, hatta kendi memleketleri Rize’de doğa yok edilirken hiç bir şey yapmadılar.
Onların ağaç, doğa falan derdi yok, dertleri kendi çaylıkları. Öyle olmasa videolarda kadınlar jandarmaya “gidin yan köyde açın taş ocağınızı, burası benim babamdan kalan çaylık, buraya olmaz” derler miydi?
Yan köylüsünü bile umursamayan bir kafa, doğayı umursar mı hiç? (muhtemelen yan köylüsü de “iyi ki bizim köye değil de onların köylerine gittiler” diye sevinmiştir)
Peki, bu ilçenin halkının siyasi tercihleri ne olmuş dersiniz?
2019 belediye seçimlerin % 97,65 Cumhur ittifakına oy vermişler (bu oy oranına zamanında Hitler’de ulaşamadı, Kenan Evren’de) sonuçlar burada: https://www.sozcu.com.tr/secim2019/rize/ikizdere
Sol grupta herhangi bir partiye tek bir oy bile yok yaklaşık 7000 nüfuslu ilçede, 1537 oy kullanılmış ama tek bir oy bile yok.
Peki, 2018 CB ve milletvekili seçimlerinde ne olmuş? Her ikisinde de %88 ile malum sonuç çıkmış,
Sonuçlar burada: https://secim.haberler.com/2018/rize-ikizdere-secim-sonuclari/ isterseniz geriye doğru diğer seçimlere de bakabilirsiniz.
Bu da madalyonun ikinci yüzü ne yazık ki!
Şimdi TV’lerde ya da sosyal medyada “pize testek olun, pizum çayliklarumuzu yok edeyiler” feryatlarını duyunca bir yandan doğa katliamına üzülürken, diğer yandan “başınızın çaresine bakın” demek geliyor içimden…
Onlar bizi hiç ama hiç umursamadılar, biz onları neden umursayalım ki? Bizim tek umursayacağımız doğa olmalı.
Ama galiba, bu konuda söylenebilecek en doğru sözü George Orwell söylemiş; tam da bu konuyla ilgili; “Rüşvetçi politikaları, düzenbazları, hırsızları ve hainleri seçen halk kurban değil, suç ortağıdır. Suç ortağı, sonuçlarına katlanır.”