15 Ocak 1902’de Selanik’te başlayan bir hayat, sonrasında oldukça fırtınalı yıllar ve 3 Haziran 1963 de Moskova’da 62 yaşında sona eren çileli bir yaşam…
62 yıla sığan hayatında kader ağlarını daha çocuk yıllarında yazdığı şiirlerle örmeye başlar ve bir şiiri onu 1915’te Bahriye Mektebi ile tanıştırır, 3 yıl sonrasında ise Hamidiye Gemisinde stajyer Güverte Subayıdır.
1921’ de ise hayatının dönüm noktası olarak adlandırılacak olayla karşılaşır ve ordu ile ilişiği kesilir. Savaş ve emperyalizm karşıtı örgütsel faaliyetleri, orduyu ve donanmayı isyana teşvik suçlamaları, vatana ihanet ile toplam on iki yıl yedi ay süren dört hapishane dönemi, başka bir ifadeyle hayatının dörtte birini hapishanede geçireceği süreç başlar.
Sonrasında Türkiye’den kaçış…
1951 yılında vatandaşlıktan çıkarılma, Moskova’da sürgünde yeni bir yaşam. Bu süreçte hayatın her bölümü yaşam, adalet, barış, hapishane, aşk, kadın, çocuk, vatan sevgisi, kuruluştan kurtuluşa giden destan, özlem, özgürlük, bağımsızlık yazıları, şiirleri ve mektupları. Kimisi yasaklı, kimisi mahkemede tutsak, kimisi kadına aşkı, kimisi memlekete aşkı, kimisi hapishaneyi, kimisi direnişi anlatan dizeler…
«Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan,
Bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
Bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu,
Bu dâvet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine,
Bu hasret bizim…»
Dizeleri “Kuvayı Milliye Destanında” Milli Mücadeleyi anlatır.
***
Ve bu destanı yazan, memleketine aşık şair siyasi düşüncelerinden dolayı vatan hainliği ile suçlanır. Yanıtı vardır bu suçlamaya;
“Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
Ben vatan hainiyim.”
***
Vatan hainliği suçlamasıyla 12 yıl 7 aylık hapishane günleri direnişini ise şu dizelerinde dile
getirir.
“Dünyadan, memleketinden, insandan umudum kesik değil diye
İpe çekilmeyip de atılırsan içeriye,
Yatarsan on yıl, on beş yıl daha da yatacağından başka,
Sallansaydım ipin ucunda bir bayrak gibi keşke demiyeceksin,
Yaşamakta ayak direyeceksin…”
***
Bu vatana kıyanlara ise gün olur, devran döner demektedir sanki bu günleri görmüşçesine;
“Günü gelir çarh düzüne çevrilir, günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur: Beyler bu vatana nasıl kıydınız?”
***
Daha başka ne diyordu?
"Ben bir insan,
Ben bir Türk şairi Nazım Hikmet
Ben tepeden tırnağa insan
Tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret…"
***
Mavi Gözlü Dev’di o!
Şiirleri şarkı olmuş, türkü olmuş, adı dünya halklarının dilinde bayraklaşmış Nazım'ın
Ölümünün 58’nci yılında yine onun sözleriyle bir veda koca şaire;
“Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa."