Kitabın önsözünden aldığım, yazar Sait Nadir Güven’in şu satırları kitap hakkında açık ve net bilgi veriyor “Kıymetli okurlar, bu kitap üstat bir yazarın eseri gibi kaleme alınmış değildir. Bu kitap 21. yüzyılın başında iktidara gelmiş Hükümet’in siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal alanda yaptıkları yanlışlıkların bir kısmına karşı sert tepki mektuplarımın bir araya getirilişidir.
Unutulmamalıdır ki, her olay kendi zamanına ve şartlarına göre değerlendirilir ve anlam kazanır. Okurken mektup / dilekçe tarihine dikkat edilmelidir. Ben bir yazar değilim, yazdığım mektuplar bir iktidar mensubunun gazetede okuduğum yanlış beyanatına veya televizyonda duyduklarıma Cumhuriyet’e ve onun kurumlarına saldırılara karşı, hiçbir araştırmaya veya dokümana müracaat etmeden, bilgisayar başına geçip bir solukta sonlandırdığım tepki mektuplarıdır. Ama uzun yaşam tecrübelerim ve yeterli bilgimle doğruluğuna inancım tamdır.
Bu mektupları gruplandırmak ihtiyacı duydum. Ama bir mektubun içeriğinden, bir kısmı zamanın ruhuna göre, diğer mektuplarda yer almıştır, yani tekrar çoktur, bu benim için bir zorunluk olmuştur…”
Mektuplar dün, evvelsi gün yazılmış değil 2004 yılından bu yana devletin çeşitli kademelerine, gazetecilere yazılmış sadece tepkileri içeren yazılar da değil hakkını arayan, hesap soran tepkiler yanında yılların tecrübesi ile ortaya çıkan tavsiyeleri ve devlet kademesinden gelen bazı cevapları da içeriyor.
10 bölüm halinde (Türban, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Suriye siyaseti, Burhan Kuzu ile fikri çatışmalar, Zafer Bayramı Kutlamaları, Genel Askeri Konular, Askeri Okullar ve Askeri Sağlık Sistemi, Yüksek Askeri Şura, Genel İç ve Dış siyaset, Atatürk’ün Harp Okuluna Giriş Törenleri) gruplandırılan mektuplar okuyucuya konuya vakıf olma açısından kolaylık sağlarken, tarihleri ise Türkiye Cumhuriyet’inin 19 yıllık bir iktidar tarafından unutulan bazı uygulamalarını hatırlamamızı sağlıyor.
Mektuplar da vatandaşa da hitap ediliyor ve onlara Cumhuriyete sahip çıkmaları için yol gösteriliyor. Resepsiyon ve Türban başlıklı yazıdan alıntı ile…
“…Ey milletim, vatandaşım! Bu istek ve sorularımı derinlemesine düşün, sakin ve salim kararlar vererek, beyninin yıkanmasına müsamaha ve müsaade etme!
Senin ordun okyanuslarda bayrak dalgalandıran, göklerde yıldızlaşan, dağlarda kem gözlere korku salan gerçek güçlü bir ordudur. Peygamber ocağını, silahlı kuvvetlerini kara zihniyetten safsata ve dedikodudan koru.
Laikliği de iyi anla Atatürk’ün oluşturduğu tek vücut devletini yanlış siyasetle parçalatma! Parçalatırsan yok oluruz. Gelecek senin için çocuklarımız için müemmen olsun! Gerçekten en iyi dileklerimi sizlere sunuyorum…”
Yazar Sait Nadir Güven 1931 doğumlu, 1948 yılında başlayan askerlik hayatı 1985 de emekli Tuğgeneral olarak son bulmuş. İşte bu 37 yıllık süreç içerisinde iki yılı Kara Harp Okulunda benim Tabur Komutanım olarak görev yaptı. O günler de bizlere çizdiği Cumhuriyete ve kazanımlarına sahip çıkma yolunu emekli olduktan sonra da sivil hayatta devam etmesini kitabı okuduktan sonra büyük bir takdir ve saygıyla karşılıyor ve kendisine teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun komutanım…
Favori Yayınları 2021
SİYASİ İSTİKAMET
Recai Şeyhoğlu’nun 35nci kitabı Ajans Bakırçay’da yayımlanmış yazılarından derlenmiş “Siyasi İstikamet” Türkiye’de yaşanan ama çok kimsenin umurunda olmadığı gerçeklere parmak basıyor. Bunu da şöyle açıklıyor emekli öğretmen, kütüphaneciler kralı, yazar Şeyhoğlu “…Ülkemde yaşananları gördükçe, çevreme kulak verdikçe, haberleri izleyip gazeteleri okudukça, önce her şey abartı gibi geliyor ama hiç de öyle değil… Maalesef! O gerçeklere bakmaya ne dersiniz…”
Kitabın önsözünü yazan Bergama eski Belediye Başkanı Mehmet Gönenç yazarın kişiliği ve bunun yazılarına yansıması hakkında ipuçlarını veriyor yukarı da ki açıklamaya hak verircesine “…Kitapları, muhalif duruşu, cesareti hep bir yol gösterme üzerinedir. Yazılarında ele aldığı konuları ustalıkla işler ve hiçbir zaman bıkıp usanmaz, otoriteden çekinmez… Haksızlıklara tahammülü olmayan yapısıyla toplumun fotoğrafını çeken, yaşadığımız dünyada olup bitenleri bazen mizah ile bazen de şair ustalığıyla sözcüklere döken Recai Şeyhoğlu’nun bu kitabının ilgiyle okunacağını düşünüyorum.”
Ben bu satırlara sadece şunu ilave etmek istiyorum Recai öğretmenim “Dertli” dir. Okuduğu, gözlemlediği “yanlışı, eksiği, haksızlığı, tutarsızlığı, dert edilmeyenleri, umursanmayanları, yalanları, dolanları, yasakları, sorgulamayanları, dini siyasete alet edenleri, siyaset cambazlarını, söz verip de cayanları…” Dert edinir kendine, sorgular, gözümüzün içine sokar, çözüm üretir, İşte bu kitap da dert edindiklerinden örnekler bulacaksınız, okudukça geçmişe dönüp düşüneceksiniz ve eminim şunu söyleyeceksiniz “haklı”…
Bir de isteğim var sevgili arkadaşım, hemşerim, dertli ustamdan yazılarının tarihlerini de yazıverse bir köşeye…
Favori Yayınları 2021
KUYUCAKLI YUSUF
Türk edebiyatının usta yazarlarından Sabahattin Ali’nin bu gün Türk edebiyatı klasikleri içinde yerini alan 1937 yılında yayımlanan ilk romanı. Sabahattin Ali, o yıllarda ki toplumsal yapıyı, egemen eşraf yapısını, bu yapının içinde ki bürokrasiyi, halkın durumunu Kuyucaklı Yusuf’un çocukluğundan, delikanlılığa geçişi ve haksızlıklara karşı olan tutumunu bir aşk hikâyesinin içerisinde harmanlıyor.
Yazar sol görüşlü bir ideolojik yapıya sahip olması onun dünya görüşü romanında toplumsal çatışmanın öne çıkan faktörü olarak gözler önüne seriliyor.
Adaleti sağlaması gerekenlerin zengin eşrafın yanında kanunsuzluğu nasıl kanun haline getirdiğini, ekonomik olarak güçlü olanın toplumsal değerleri, ahlak ve aile kavramlarını nasıl yok ettiğini gören ve bu düzene teslim olmayan çözüm için mücadele eden Yusuf’un hikâyesi…
1903 yılı sonbaharında. Kuyucak Köyü’nde Yusuf’un anne ve babasının eşkıyalar tarafından öldürülmesi, tahkikata gelen Kaymakam Selahattin Bey’in, Yusuf u evlâtlık olarak alması. Evde analık Şahinde ve küçük kız kardeş Muazzez, aklından çıkmayan Kuyucak. Edremit’e tayinle yeni başlayan bir hayat, ret edilen okul, yeni arkadaşlar, egemen güçlerle tanışma, eve sığınan Çineli Kübra ve anası ve onların ardından gelişen olaylar. Borçlandırılan kaymakam, egemen güçlere başkaldırış, çatışma, ölümler ve para ile alınıp satılan kadınlar galip gelen aşk ve beklenen sonuç ölüm ve kaçış…
Romanın en büyük özelliklerinden biri olayların geçtiği yerlerin çok açık ve ince ayrıntılarına kadar tasvir edilmesi, romanı okurken oralarda bir köşede bulunduğunuz hissini uyandırması. O yıllara göre oldukça duru bir Türkçe ile yazılmış olması da ayrı bir özellik.
Kitapla ilgili tek eleştirim günümüzde az karşılaşılan, kullanılmayan sözcükleri dip not olarak açıklamak yerine parantez içinde anlatımın devamında verselerdi daha akıcı bir okuma sağlanabilirdi…
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 2020