Ajans Bakırçay
2020-07-25 17:18:13

Özgürlük Neydi?... Neydi Özgürlük?...

Arzu Pek

25 Temmuz 2020, 17:18

Efendim. Bendeniz 71’li cenaptan bağımsız feminist, sendikal geçmişi olan, erkeksiz, erksiz, özgürlüğün ne olduğunu daha minicik bir kız çocuğu iken anlamış, tanımını değiştirmeye çalışanları çözmeye çalışan, empati kurabilmek adına da kendini bir hayli zorlayan, hümanist, çevreci bir kadınım.

Sokrates’in "Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir" sözünü düstur edindim... Diyaloğu severim. Tavrımı maiotik (doğurtma) yönteminden yana belirlerim. Descartes’in "Düşünüyorum, öyleyse varım" sözünün kıymetinin farkındayım. Kant’ın "ödev ahlakı"’na da pek bir hayranım. "Tabula rosa"’mı (boş levha, bknz jhon lock) doldurup doldurup boşalttım. Her yıkıldığımda Camus’un "Başkaldıran İnsanı"na sarıldım. İyi geldi...

Dün Ayasofya da kılınan namaza kadar, eğri büğrü, çatlak patlak ama az çok demokratik bir ülkede yaşıyorum diyebilirdim. Zorlayınca oluyordu yani...

Özgürlüğün sınırının başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bittiğini öğrettiler bize. Öyle de inandık.

Ayasofya ile anladım ki, öyle değilmiş… Onların özgürlüğü bizimki bitmeden ya da bizimkini bitirmedikleri sürece başlayamıyormuş.

Katledilen kardeşimiz Pınar Gültekin i anmamıza, kadın cinayetlerini protesto etmemize, katilleri kınamamıza, kadınları koruyan ve imzacılarınca 5 Ağustos’ta fesih edileceği söylenen İstanbul Sözleşmesi, 6284 ve TCK 103 için basın açıklaması yapmamıza engel oldular ve eylem hakkımızı gasp ettiler. Özgürlüklerimizi yok saydılar

24.07.2020 Cuma günü tarihin sayfalarına, demokratik hak ve özgürlüklerini kullanmak isteyen kadınlar için, hatta Ayasofya da namaz kılmak istemeyen erkekler için, katledilen Pınar Gültekin için ailesi ve yakınları için özgürlüklerimizin bitirildiği kara, lekeli bir gün olarak yerini alacak.

 Biri bir parmak şaklattı ve Ayasofya’nın özgürlüğü halkın özgürlüğünün önüne geçti. Halkın özgürlüğünün bittiği o yerde Ayasofya’nın ki başladı.

İnsan, ister istemez merak ediyor. Demokratik özgürlüklere ket vurulmasaydı eski; Rum Ortodoks Kilisesi, yeni: Cami, boş mu kalacaktı... Deprem olur sel olur, savaş olur yas olur... Ülke gidişatı ancak olağanüstü durumlarda olağanüstü seyredebilir. İlan etmeye dahi gerek kalmaz. Yediden yetmişe, herkes bilir ne yapılacağını. Düğün, dernek, toplantıları iptal ederiz. Etkinlikleri erteleriz. Ayıp olur komşuya der,; TV’nin sesini kısarız. Cami açılışlarında doğal afet planı uygulayanlar kavramların içini boşaltıp boş olanlarınkini doldurmaya çalışırlarken BAŞKALDIRAN O KADINA sarılıyorum bu kez. O kadın yaşamak istiyor. Çalışmak istiyor. Kimsenin hiçbir erkeğin eline bakmak istemiyor. Babasının kucağına oturan kızların nefsinin uyanmasını hoş gören sapıklarla dolu bir ülkede nefes almakta zorlanıyor. Özgürce saçlarını savura savura gecenin üçünde tek basına sokaklarda gezmek kumsala uzanıp yıldızları seyretmek. Gece denize girmek, istediği saatte eve dönüp istediğini giymek yemek ve içmek istiyor. Kız çocukları okusun, güçlü olsunlar tacize tecavüze uğramasınlar, ŞİDDETE maruz kalmasınlar istiyor…

O gün orada Ayasofya da bütün özgürlüklerimizi elimizden aldığınızda, bizde oradaydık. Özgecan ile Rabia ile Fatma ile Işıkla, Zümrütle, Pınar Gültekin’le, nice katledilen kız kardeşlerimizle birlikte... O gün, oradaydık. Kıldığınız namazı SESSİZCE, çıt çıkarmadan izledik ve sonunda her zaman olduğu gibi, gösteriyi beğenmesek bile emeğe olan saygımızdan alkışladık... Kutlamaya kalamadık kusura bakmayın. Yapacak daha çok işimiz var. Kendimiz için, çocuklarımız için, çevre için, ezilenler için, adalet için eşitlik için, dünya için, insanlık için. Velhasıl; zamanımız çok değerli bizim...

Yorumlar (2)

Zeliha Dağlı 4 Yıl Önce

Çok yerinde duyarlı bir feministen düşündüren bir makale olmuş kalemine emeğine sağlık

Harika Õzmen 4 Yıl Önce

Kalemine,emeğini sağlık ....

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.