Anlaşılan o ki sahteciliğe son derece yatkın, dürüstlükten bihaber zihinler, ülkemizin geleceğini çıkarlarına uygun biçimde belirlemek için, hileyle hurdayla, zorla şerle de olsa seçimi alma niyetindeler.
Bunun için, kaç milyon olduklarını bilmediğimiz yabancıya vatandaşlık ve oy kullanma hakkı verdiler. Bu yabancılardan istedikleri sonucu alabilmek için, yurtdışı sandık sayılarını arttırdılar. Daha önce hiç seçim yapılmamış, özellikle de Taliban’ın, IŞİD’in, Boko Haram’ın etkin olduğu ülkelerde sandıklar kurdular. Muhalefet o yeni ülkelerdeki sandık başları için ne yaptı, bunu hiç bilmedik. Çünkü yeni katılan ülkelerdeki sandıkların güvenliği konusunda hiçbir açıklama yapılmadı.
Sandıklar, ne çıkarsa bahtımıza olarak geri dönecek sanki. İlk turda ne kadar eksik olduğunu tespit ederek o ülkelere yeni ve bedava vatandaşlık dağıttılarsa şaşırır mısınız? Ben şaşırmam doğrusu. Bu konuda muhalefet partilerinin her birinden ayrı ayrı açıklama isteme hakkımız var ve o açıklamayı, kendi adıma ben hâlâ bekliyorum.
Yurt içinde ne olduğu hakkındaki tahminlerini, Selahattin Demirtaş Twitter’dan yazılı olarak açıkladı. Söylediklerinden bir kısmını buraya alıyorum; belki okumayanlar vardır. Şöyle:
“Peki sandık kuruluna üye yazılanların hepsi gerçekte AKP-MHP taraftarı ise ve kendini muhalif partilerin temsilcisi olarak yazdırmışsa ne olur? İşte o zaman sandık başkanı dahil olmak üzere tüm sandık kurulu iktidar yanlılarından oluşmuş olur.
Oylar sayılırken gözlemci de yoksa sayım tutanağını istedikleri gibi düzenleyip altına da Yeşil Sol Parti, CHP, İYİ Parti adına imza atarlar, itiraz etmezler ve bir örneğini muhalefet partilerinin ilçe binasına teslim ederler.
Muhalif partiler de kendilerine gelen bu tutanağa güvendikleri için itiraz etmezler, sisteme kaydederler. Böylece YSK verileri ile ıslak imzalı tutanaklar uyumlu görünür, hilenin nerede olduğu bir türlü bulunamaz.
Anadolu Ajansı açılışı yüksek orandan yapar ve Erdoğan’ın kesin kazandığı algısını yaratır. Hileli tutanaklar ilk etapta sisteme girilmez, birkaç saat veri akışı yavaşlatılır ve muhalefetin elinde sahteliğe ilişkin bir delil olup olmadığı, itiraz edip etmeyecekleri gözlenir.”
Bu açıklamaya bakınca insan, seçime bir gün kala müşahitlerin neden gözaltına aldırıldığını daha iyi anlayabiliyor değil mi?
Ayrıca benim de bir tahminim var. O da tutanakların sisteme yanlış işlenmesi… Bunun, müşahit değiştirmekten daha fazla kullanıldığını tahmin ediyorum.
Sonra aklımda bir de polis, jandarma zoruyla oy kullandırma veya oyları sisteme öyle girme şüphesi var ki bu yenir yutulur bir şüphe değil. Üstelik, çürümenin bizlere yansıyan etkilerinden sadece biri.
O helal süt emmiş ama niyeyse, özbeöz kendi vatandaşına düşman olmuş polis ve jandarma (Yok mu öyle görevliler?) oyların yerini değiştiriyor olsa, mesela A’nın aldığı oyları B’ye yazıyor, yazdırıyor olsa. Hem de bunu kim bilir kaç seçimdir yapıyor, yaptırıyor olsa...
Bunları yapıyorlarsa, amirleri tarafından görev diye dayatıldığı için yaptıkları düşünülebilir ancak ben onların kendilerinin de sahteciliğe yatkın olduklarına inanırım. Çünkü özü dürüst olan hiçbir polis ve jandarmaya böyle çirkin bir sahtekarlık, görev diye yaptırılamaz.
Oyların yerini değiştiren her kimse, işte o kişilerin, anneleri, kız kardeşleri yok ve yarın kız evlatları da olmayacak belki de. Aksi halde kadın düşmanlarını seçmek için öyle çirkin şeylere alet olmayı reddederlerdi. Kadının yüzünü afişte bile karartan anlayışın iktidar ortağı olması için böyle şeyler yapmazlardı.
Kim bilir belki de olmadık bir yerde mantar gibi büyümüşlerdir. Haliyle kız kardeşleri, ablaları falan da olmamıştır. Bir kız çocukları da yoktur ve hiç olmayacaktır. Bunların arasına, sözde milliyetçi, davranışta tam tersi siyasetçileri de dahil edelim. Vatan Kılıçdaroğlu’nun vatanıymış gibi davranıyorlar. Tek kelimeyle ayıp! Vatanın ticari bir mal olmadığını bu beylerin öğrenmeleri şart.
Bunlar neyse ney de bizlerin bu duruma bir çare bulmamız lazım. Aklımızı katıştıralım, çarpıştıralım, birleştirelim ve bir çözüm yolu bulalım.
Benim aklıma ilk gelen şey, önce oyların değiştirildiği o sandıkların listesini çıkarmak olmalı. O sandıklara bir değil, iki değil, üç görevli ile birkaç gözlemci gönderilmeli.
Bunu en iyi yapabilecek olan HDP kitlesidir kanımca. Çünkü bu değiştirme olayları Doğu ve Güneydoğu’dan çıkıp haber oldu ve yayıldı her seçimde. Oralarda da HDP örgütlü ve güçlü. Olsa olsa HDP bu işe çare olabilir, oylara sahip çıkabilir. Ya da varsa “Ben yaparım bunu!” diyen, elini taşın altına koymalı bir zahmet. Ve ıslak imzalı tutanakları sisteme işlemeli.
Sistem söz konusu olunca, her seçim öncesi çok iyi işlediği ilan edilen sistemin her seçimde çökmesi de bir rastlantı olamaz. Partiler, pahalı bilişimciler ve suyun başını tutmuş ve niyetleri şaibeli kişiler yerine samimi ve yetkin öğrencilerle çalışılsa sonuç daha iyi olabilirmiş gibi geliyor bana. Öncelikle CHP bunu denemeli diye önermek istiyorum. Deva öyle bir çalışma yapmış sanki. Öyle bir şey görür gibi olmuştum. Bunu diğer partiler de yapabilirler.
Türkiye sandıklarının yönetiminin, Canan Kaftancıoğlu’na verilmesi en iyisi olurdu. Ancak İstanbul’la yetinildi. Dilerim iş başına getirilmiş kişiler (tanımıyorum, bilmiyorum) öncekileri aratır kişiler değillerdir ve yine sistem çöktü denmez. Ve dilerim İmamoğlu ve Yavaş, ilk seçimde başladıkları ve çok da iyi yaptıkları sonuç verme işini, bu seçimde de yaparlar ve bu kez yarım kalmazlar. O yarım kalışın daha sonra konuşulacağı unutulmaz umarım ama şimdi ayrılabilecek zaman yok galiba. Ayrıca seçmen bu konuda çok hassas, özellikle de gençler çok öfkeli. Çok da haklılar.
Bir konu daha var üzerinde durulması gereken. O da Yüksek Seçim Kurulu. YSK’nın sitesinde sandık sorgulamaya kalktığımızda karşımıza şu yazı çıkıyor: “14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinin sonuçları resmi olarak açıklandığında sayfamız aktif olacaktır.”
Ben de diyorum ki 14 Mayıs Seçim sonuçları resmi olarak açıklanmadıysa 28 Mayıs'taki ikinci tur neye dayanılarak yapılıyor? Açıklandıysa bu sayfa neden açılmıyor? Açıklanmadıysa milletvekilleri neye göre belirlendi? Altılı masanın bu konuyla ilgilenmesinin aciliyetini belirtmeye gerek var mı bilmiyorum. Belki de sık sık anımsatmak gereklidir. Öyleyse soralım: Sayfayı neden açmıyorlar? Neden korkuyorlar? Yoksa söyleyip durduğum gibi, “İspat edemem ama bu seçim ilk turda kazanıldı.” mı? Sayfayı açarlarsa bu mu ortaya çıkacak?
***
Bir de Altılı Masa’nın CHP hariç ortakları da artık misafir olmayı bıraksalar da onlar da taşın altına ellerini koysalar nasıl olurdu acaba demesek olmaz. Artı bir özel bir çaba gördüm sayılmaz. Tek tük bir şeyler ‘yapılıyor gibi’ yapılıyor sanki. Pek çok insanın da aynı şeyden yakındığını görüyoruz. Deprem konutlarının bedava yapılacağı yeterince duyuruldu mu o bölgelerde mesela? Sadece bunu duyurmak için çaba harcansa bile sonuçlar değişebilir bölgede. İnternetin oralara ulaşıp ulaşmadığı belli değil. Bu düşünülünce, kendileri için yapılmak istenenleri duymamış olmaları çok mümkün. Ya afişleme ya da her bir lider miting, toplantı vb. yapsa olmaz mı? Ne de olsa hepsine Kılıçdaroğlu yetişemez ki…
Tam da burada deprem bölgelerini konuşmadan olmayacak. Az önce anlattığımıza benzer sandık sorunlarının oralarda da yaşandığı hissi içindeyim. Altılı Masa’nın ortakları, oralarda çok etkin olabilirlerdi kanımca ama etkin olmuş görünmüyorlar. Olsalardı sonuç böyle olmazdı diye düşünüyorum. Ve herkesin, üstüne düşen sorumluğun farkında olduğunu umuyorum.
Ancak deprem bölgelerinde çok çok farklı bir psikolojinin hâkim olduğu da bir gerçek. Seçimle birlikte -eğer oylar oralarda da değiştirilmemişse tabii- bu psikoloji daha görünür oldu. (Ne acı değil mi oylarımızı koruması gerekenlerin bunu yapıp yapmadıklarını bilememek ve sonuçlara şüpheyle yaklaşmak.) Fakat bir de depremde ölenlerin adına oy kullanılıp kullanılmadığı şüpheleri de var. Bütün bu şüpheler giderilebilse ne iyi olurdu.
Umut Tümay Aslan’ın şu Twitter notu, deprem bölgelerini anlamak ve oradaki yarışa 1-0 geride başladığımızı bilmek konusunda hepimiz için yararlı olabilir diye düşündüm ve paylaşıyorum:
"Ekonomik kriz ve insan yapımı bir felakete dönüşen depreme rağmen nasıl oluyor da muhalefet geride kalıyor, diye düşünenlerin, şuradan bakmalarında fayda olabilir:
İnsanların ayaklarının altından zeminin kayması hem fiziksel hem ruhsal olarak daha fazla otorite ve istikrar arzusunu tetikliyor.
Yaşanan çaresizliği, hissedilen belirsizliği çözecek, hem benliği hem dünyayı istikrara kavuşturacak güçlü baba figürlerine muhtaçlık hali, ruhları daha çok ele geçiriyor.
Korku nesneleri, günah keçileri böyle dönemlerde tutunulan nesneler. Hissedilen çaresizliğin onların yüzünden olduğu duygusu kolay ve rahatlatıcı.
Bu yüzden muhalefet ya da daha yatay, eşitlikçi, dünyevi siyasi vaatler, 'zaten gidecekler demek’ bir yana, zaten 1-0 geride başladıklarını bilmeliler kanımca.
Ve elbette bu çaresizlik hissini anlayarak, bu hissi yatıştırmanın, güçlü, cezalandırıcı bir baba hayaline tutunma isteğini tanıyarak dönüştürmenin yollarını bulmalılar.
‘Siz kötüsünüz’, ‘siz gericisiniz’, ‘bu mücadele iyiler-kötüler mücadelesi’ üzerine oturan her siyasi söylem, fanatik babacılığı daha da tetikler.
Hem iyi siyaset hem de iyi kurmaca için güzel bir formülü var Emily Dickinson’ın:
'Hakikati söyle ama eğip bükerek söyle.
Hakikat yavaş yavaş göz kamaştırmalı.
Yoksa herkes kör olabilir.'”
Selahattin Demirtaş, sözünü ettiğim açıklamasının sonunda, “Bunu önlemenin tek yolu” diyerek şunları paylaşmış, okumakta mutlak yarar var:
A) Sandık görevlilerini belirleyen ilçe yönetimleri tanımadıkları, emin olmadıkları hiç kimseye yetki vermemelidir.
B) Her sandıkta resmi sandık görevlisi dışında en az iki gözlemci görevlendirilmelidir.
C) Herkes sayım saatinde sandığın başına dönmeli, sayımı izlemeli, not almalı, sonuçların tutanağa doğru yazıldığından emin olmalı, tüm sayım sürecini ve son tutanağı videoya çekmeli, sayım tutanağının fotoğrafları bir web sitesine yüklenmeli ve site herkese açık olmalı.”
***
Bu yazıyı artık bitirmeli. Öyleyse son olarak şunlar gelsin:
Önce eşeği sağlam kazığa bağlayalım, sonra Allah’a dua edelim!
Bu seçim zaten kazanıldı ama ispat edemiyorum.
O yüzden oyları daha iyi koruyalım, seçmeni sandığa kadar boşuna yormayalım!
Sahteciliğe yatkın ve dürüstlükten bihaber zihinlerin şeytani oyunlarına geçit vermeyelim!
Oyları korumak şimdi oy toplamak kadar önemli görünüyor, öyleyse sen de sandık görevi al!
Ve sen küskün kardeş, oy vermek için kıpırda, çünkü bu vatan senin de vatanın ve başka vatan yok!
Birtakım ilkesiz politikacılara kızıp da sandığa gitmekten vazgeçme sakın! Oyunu kullan ve geleceğin hakkında söz sahibi ol! Aksi halde geleceğini, o kızdığın ilkesiz fırıldaklar belirler.
Muhammet Çekiç 2 Yıl Önce
Teşekkür ediyorum. Kslaminize yüreğinize sağlık.