‘İdlib de ne işimiz var’ diyenlere cevabı Libya ve İdlib de işler lehimize döndü diyerek 3 şehidimiz olduğunu açıklayan Cumhurbaşkanı vermişti. Çok fazla gecikmedi işlerin öyle lehine dönmediği, aksine sarpa sardığının anlaşılması.
Açıklama Hatay Valisinden geldi önce 9 sonra 22 ve en son 33 olarak açıklanan şehitlerimizden sonra Ankara sessizliğe gömüldü. Güvenlik Kurulu toplandığı haberi verilir ve MSB ının harekâtı bizzat THM (Taktik Harekât Merkezi) nden yürüttüğü açıklanırken vatandaş da ki sessizlik ve umursamazlık nereye kadar sürecektir?
Bıçak kemiğe daha dayanmamış ki ortalık süt liman. Daha önce şehitlerimiz olduğunda evlere, alanlara, parklara bayraklar asılırdı. Asmayan utanır ve kınanırdı. Şimdi bir bakın etrafınıza ne görüyorsunuz hayat normal akışında gidiyor umursamazlık had safhada. Sabah TRT müzikte Kerimoğlu türküsü ile gülücükler dağıtıyordu solistimiz. Şehitlerimize Allahtan Rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyerek evimin penceresine astığım bayrağı görüp de bayrak asan sadece bir kişiydi bu yazı yazıldığı ana kadar…
Tepkisizliğin, umursamazlığın sebebi nedir neyi bekliyoruz?
Yarın Suriye’ye verilen süre doluyor neler olacağını mı, Suriye ile topyekûn bir savaşı mı bekliyoruz?
NATO nun nasıl bir adım atacağının hesaplarını mı yapıyoruz?
A planının uygulamasının sonuçları ortadayken B,C, D planlarının uygulanmasını ve onların sonuçlarını mı bekliyoruz? Anlayabilmiş değilim.
AA'sının açıkladığı 17 günde İdlib’de bin 709 Suriye ordusu unsuru vuruldu. Rejimin 55 tankı, 3 helikopter, 18 zırhlı araç, 29 obüs 21 askeri araç, 4 doçka, 6 mühimmat deposu ve 7 havan imha edildiği haberi yeterli mi geldi?
Kandil günü şehit oldular da şehitlik mertebeleri daha da yükseldi ne mutlu onlara düşüncesine mi geldik milletçe?
Ne oldu bize hepimiz için bu şehitlerimiz ‘birkaç şehit’ mi oldu?
Cumhurbaşkanının şehit cenazesinde söylediği “Şehitler tepesi inşallah boş kalmayacak. Ve şehitler tepesi boş kalmayacağı için de bizler de şehadete ürkerek korkarak değil adeta sevgili peygamberimizin ‘keşke ben de o makama ulaşsaydım’ dediği gibi o şekilde yürüyeceğiz” sözünden sonra bu şehitlerimizi o tepeye mi yolcu ettik?
Bu şehitlerimiz Arif Nihat Asya’nın “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” şiirinde ki ‘Şehitler Tepesinin’ yeni misafirlerimi oldu? Nerede o ‘Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez’ sloganları ile şehit cenaze törenlerini siyaset meydanı yapanlar? Nerede o “Reis bizi Afrin’e götür deyip de askerliğini bedelli yapanlar? Meydanlara çıkmak için daha ne bekliyorsunuz, şehitlerin musalla taşında saf saf dizilmesini mi?
Sormayacak mıyız, nereye kadar, ne zamana kadar şehitlerimiz siyasetin ve siyasetçinin elinden ve dilinden kurtulacak bizim şehidimiz olacak?
Sormayacak mıyız o şehidin orada ne işi vardı?
Sormayacak mıyız hani analar ağlamayacaktı?