Anket şirketlerinin seçim hakkındaki yanılma payı, tarihteki yanılgıların belki de çok azıyla kıyaslanabilir. İktisatçı bir dostumun fikrine göre muhalefet, bu kadar kirli oynayan bir iktidara karşı kendi manipülasyon ağını kurmak istedi. Anket şirketleri bu manipülasyon ağının bir parçasıydı ve bu meşruydu. Muhalefet, tamamen iyi niyetler ve dürüstlük sınırlarının içinden bir adım bile çıkmadan bu kadar kirli oynayan bir iktidara karşı şans yakalayamazdı. Ne de olsa cehenneme giden yollar, iyi niyet taşlarıyla döşelidir. Kullanacağınız silahlar yer yer değişmek zorunda kalabilir. Asıl olan temel amacınızdır. İşin sonunda amacınız adaleti sağlamaksa ve bunu gerçekten yapacaksanız, bunu sağlama yolunda atacağınız bazı adımlar adaletin dışına taşabilir. Etik değildir, fakat bir gerçektir ve ideolojisi fark etmeksizin bütün siyasetçilerin az çok kullandığı bir yoldur. Tabii Nietzsche; “bir canavarla savaşan biri, kendisi de bir canavara dönüşmemeye dikkat etmelidir” der. Dolayısıyla manipülasyon gibi olgular bir silah olarak kullanılırken, kırmızı çizginin ötesine geçmemeye dikkat etmeli. Cumhur ittifakı, bu kırmızıçizgiyi paramparça etti.
Ben, muhalefetin sistemli bir manipülasyon ağı kurduğu fikrini biraz komplo teorisi olarak gördüm. Elbette Millet İttifakı içinde dürüstlüğünden şüphe edeceğimiz (hatta dürüst olmadığını bildiğimiz) kişiler var, ancak bu ağın varlığına dair bir kanıt görmüyorum.
Öyle veya böyle, anket şirketlerinin fikirleri ile karşılaştığımız sonuç arasındaki fark, neredeyse bir su birikintisiyle bir göl arasındaki farka ulaşacaktı. Yani seçimlerle ilgili fikir sahibi olmamızı sağlayan temel dayanakların, aslında çok da bir “dayanak” olmadığını öğrendik. Dolayısıyla bu yazı, sayısal olarak bir dayanağa sahip değil. Bu seferlik; önceden okuduklarımıza, gözlem ve tahminlerimize dayanarak bir umut senaryosu yazacağız, ve bu senaryonun gerçekleşmesi için uğraşacak ve gerçekleşmesini umut edeceğiz.
Ülkücü camia içerisindeki biat kültürü (tıpkı İslamcı camiadakine benzer şekilde) alışkın olduğumuz bir şey. Ülkücülük tarihinde bir emir üzerine emri sorgulamadan işlenmiş cinayetler, suç örgütleriyle ortaklık (dikkat ederseniz yerel çeteleri saymazsak, Türkiye tarihindeki büyük mafyalar içerisinde, Dündar Kılıç, İskender Çolak gibi sadece 2 veya 3 kabadayı ülkücü değildir) gibi konulara burada girecek değiliz. 2014’te ‘’ne kadar Omo varsa, Tursil varsa, ne kadar Persil varsa alayını alacağım, Haliç’e dökeceğim, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni 3 defa değil 40 defa yıkayacağım’’ diyen Devlet Bahçeli’nin, sonraki iki seçime AKP’nin kolları altında girip oylarını korumuş (sonuncuda arttırmış) olması, diğer bazı faktörlerle beraber bu kültürün korunduğuna işaret ediyor. İYİP’te Meral Akşener’in Millet İttifakı’ndan çıktığı geçici süre içinde yaşanan üye kaybı, İYİP seçmeninin önemli oranda Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermediğinin düşünülmesi aksine örnek olarak gösterilebilir mi? İYİP’in tavanı ve tabanı arasındaki fark bu kadar ortada olmasaydı belki gösterilebilirdi.
Umut senaryosunun aşamalarından biri, Sinan Oğan’ın seçmeninin, İYİP’in tabanına kıyasla çok daha “ülkücü” olmasının gerekliliğidir. Oğan, seçim günü “Korsan balkon konuşması yapmaya kalkmayın” demişti ve kimileri bunu Millet İttifakı’na bir göz kırpma olarak yorumlamıştı. Devlet Bahçeli’nin baş danışmanının, Oğan’a “Pazarlık payın kalmadı başka kapıya. 1 turda biter bu iş Mezar soyguncuları sizi” demesi de cabası oldu. Eğer Oğan’ın tabanı, bu biat kültürünü devam ettiren ülkücülerden oluşuyorsa ve Oğan Millet İttifakı’nı desteklerse, tabanını oluşturan ülkücülerde “reisin bir bildiği vardır” düşüncesi ortaya çıkacaktır.
İlk aşamada durumun bu olacağını umalım. Bu gerçekleşmiş, Oğan’ın seçmeninden ciddi bir kitle Kılıçdaroğlu’na oy vermiş olsun. Yeterli mi? Ne yazık ki değil. Kılıçdaroğlu’nun bu şekilde devşireceği oyların üzerine bir miktar daha gerekiyor.
Anket şirketlerinin güvenilmezliğinin ortaya çıkmasından bir umut yaratabilir miyiz? Sosyal medyada en çok karşılaşılan anket sonuçlarına göre Kılıçdaroğlu, ilk turda, üstelik farkla seçimi kazanıyordu. Bazı Kılıçdaroğlu seçmenleri durumun rehavetine kapılıp, Kılıçdaroğlu’nun kazanması için oylarına gerek olmadığını düşünüp sandığa gitmemiş olabilirler. İkinci turda Kılıçdaroğlu’nun kazanması için, Oğan hakkında yazdığımız senaryonun gerçekleşmesinin üzerine böyle bir kitlenin var olması ve ikinci turda sandığa gidip Kılıçdaroğlu’na oy vermesi gerekir.
Senaryomuz fazla mı iyimser görünüyor? Belki; fakat durum tamamen umutsuz olmamızı gerektiriyorsa, AKP’li müşahitlerin seçim günü, sırf durumun analizinin yapılmasını geciktirmek veya türlü ayak oyunlarının yapılması için birilerine zaman kazandırmak için yaptığı sistematik itirazların sebebi neydi?
Belli ki bu senaryo fazla iyimserse bile AKP’nin çekincelerine kaynak olan başka senaryoların gerçekleşme ihtimali var.
Umut Senaryosu
Paylaş