Emeğin yarattığı değere yabancılaşması, emekçin kendini yadsıyıp, ürettiği ürünü ulaşılamayan bir seviyede değerlendirip fetiş bir sapkınlıkla idealize etmesi emek-değer ilişkisinin olumsuzdan bilinen çıkarımıdır. Yabancılaşmanın pek, belki de hemen hemen hiç işlenmemiş bir çıkarımı daha vardır ki o da yabancılaşmanın olumlaması olarak, kurulu düzenin ferdi olarak yaşarken, onu(düzen) inkâr etmek şeklinde kendini göstermesidir. Emek (işçi sınıfı) kendini üretim sürecinde, düzenin eleştiri üzerinden ‘ben, kurulu düzen karşısında bir yabancıyım, ona katılmak katkı vermek zorunda değilim’ şeklinde koordinatlarını saptıyorsa, burada olumlusundan bir yabancılaşma ve inkâr söz konusudur. Düşünsel saltık bilinç ‘ben, bu rezilliğin, bu adaletsizliğin, bu hukuksuzluğun, bu yoksulluğun var olmasında pay sahibi, katkı vericisi değilim diyerek, bireysel bilinçlenmenin göstergesi fısıltıları mırıldanır ve devamında sizin gibi fısıldayanların bir araya geldiği örgütlü zeminlerde diğerleriyle birleşir.
Kabullenmeyip inkâr ettikçe, yadsıyıcı düşünsel boyut; öncelikle kuramsal alternatifi devreye sokar, sonrasında; toplu inkarın örgütlü paydası olarak inkarcılığı üst seviyeye yükseltir ve yabancılaşmanın yabancılaşmasını olumlayan yığınlar fısıltıları haykırışlara çevirir. Seslerin volüm değeri yıkıcılığa ulaştığında, inkâr edilen kendini güvende hissetmez toplumsal sıçrama ileriye atlamak için gerilir.
Günceli okuma; kendini güvende hissetmeyenler faşist uygulamaları dayatarak saldırırken, antagonizm anti faşist unsurlar ileri atılmak için geriliyor.
Ablan 2 Hafta Önce
Yanibana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın gibimi,?