1900'lü yılların ilk yarısı 4 önemli müzik akımının doğuşuna tanıklık etti: İzlenimcilik, Anlatımcılık ya da Dışavurumculuk, İlkelcilik ve Yeni Klasikçilik.
İzlenimcilik:
İzlenimci müziğin başlatıcısı Wagner’in müziğine Fransa’da bir alternatif yaratma çabası içinde olan (Fransız besteci) CLAUDE DEBUSSY’dir (1862-1918).
Claude Monet - “İzlenim, gün doğumu”
İzlenimcilik resim sanatında kesin ifadeye değil belirsiz ve incelikli çizgilere yöneliyordu. Müzikte de bu belirsizliği sağlayan büyük ölçüde Debussy’nin kullandığı tam ton dizisiydi. Birbirine eşit uzaklıkta 6 aralıktan oluşan bu dizide I. derece korunurken geleneksel anlamdaki IV. ve V. dereceler değişmiş oluyordu. Böylelikle Rameau’dan beri gelen dereceler arasındaki fonksiyonel bağlantı ortadan kalktı. Müzik parçası deyim yerindeyse belirsiz bir ortamda yüzmeye başladı. Ancak I. derece olan karar sesi dolayısıyla tonalite hissi hala devam ediyordu. Bir diğer önemli İzlenimci besteci Fransız Maurice Ravel’dir. Fakat onun eserleri ezgi, armoni ve ritim bakımından Debussy’e göre daha belirgin çizgilerden oluşur. Fransa dışındaki İzlenimci besteciler arasında İtalyan Respighi, İngiliz Delius, kısmen Polonyalı Szymanowski ve kısmen İspanyol De Falla sayılabilir. Çalma listemizde Debussy’nin Deniz eserinden Dalgaların oyunu bölümüne yer verdik.
https://www.youtube.com/watch?v=6k9tVGNb_kA
Anlatımcılık:
-Anlatımcı müziğin başka bir deyişle Dışavurumcu müziğin başlatıcısı ilk yıllarında Wagner’in yolunda ürünler veren daha sonradan kendi yolunu bulan (Yahudi asıllı Avusturyalı besteci) ARNOLD SCHÖNBERG’tir (1874-1951).
Edvard Munch – “Çığlık”
Anlatımcı sanat bir soyutlamaya başvurarak insanın iç görüntüsünü anlatmaya ve zihinsel kategorileri çarpıtmaya çalışır. Schönberg de bu çarpıtmayı müzikte gerçekleştirmek için Wagner’in son dönemlerinde kullandığı kromatik armoniden yola çıktı. 1900’lerin başında da İzlenimcilerin tamamen ortadan kaldırmadıkları tonalite hissini de yok ederek “atonal” müziği yarattı. Buna göre armoni seslerin sadece rastlaşmasından doğar oldu. Ezgi çarpıtılarak biçim dışına çıkarıldı. Bu ezgi türünü seslendirme sanatına konuşmaya çok yakın şarkı söyleme tavrına dayanan Sprechstimme deniyordu. Anlatımcı müzikte Schönberg’in en önemli takipçileri öğrencileri Alban Berg ve Anton Webern’dir. Webern’in müziğinin etkisinin kendi dönemini aştığını ve 1950 sonrasındaki müzik akımları için neredeyse bir kılavuz niteliği taşıdığını da belirtelim. Çalma listemizde Schönberg’in sprechstimme uygulamasına örnek olarak Pierrot Lunaire eserinden Serenade bölümü yer alıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=qZo_CJWlZBw
İlkelcilik:
İlkelcilik 20. yüzyılın başında İzlenimcilerin incelmiş duygular içeren yazısına ve Anlatımcıların soyutlaştırma çabalarına karşı ortaya çıktı. Resim sanatında İlkelciliği deneyen ressamlar Avrupa dışındaki kaynaklara başvurdular. Bunlardan Picasso Afrika sanatıyla ilgilendi, Gauguin Tahiti sanatına ilgi duydu.
Pablo Picasso – “Erkek Başı”
Müzikte de (Rus besteci) İGOR STRAVİNSKİ (1882-1971) Rusya’nın ilkel pagan dönemini konu alan Bahar Ayini balesini yazdı. Bu balenin müziğinde sürekli tekrarlanan, inatçı akorlarla ve yüksek ses gürlüğüyle ilkel tınılar elde ediliyordu. Listemize Stravinski’nin Bahar Ayini’nden Baharın müjdecileri genç kızların dansı bölümünü koyduk.
https://www.youtube.com/watch?v=dYvc7oNlbEg
Yeni Klasikçilik:
1920li yılların başında Anlatımcı müziğin ve İlkelci müziğin abartılı deyişlerine tepki olarak Yeni Klasikçilik akımı doğdu. Bu akımdaki bestecilerin aradıkları daha az duygulu, daha az kişisel, biçim bakımından daha sıkı bir müzikti. Bu amaçla Romantik dönemin öncesindeki türlere ve formlara yönelerek bunları 20. yüzyılın müzik diline uyarladılar. Bazı örnekler dışında Yeni Klasikçiliğin yüzünü döndüğü asıl dönem Klasik dönem değil Barok dönemdi. O yüzden esas olarak Barok’un tür ve formları yeni bir deyişle canlandırılıyordu. Bu tarzda ürün veren başlıca besteciler arasında Busoni, Hindemith, Poulenc sayılabilir. İlkelci tavrı terk edip 1920 ile 1950li yıllar arasında Yeni Klasikçiliği benimseyen Stravinski’nin bir kontrpuan kullanımına örnek olarak listemizde onun Oktet eserinin III. bölümüne yer verdik.
https://www.youtube.com/watch?v=_PIDphGBvt0
-20. yüzyılın ilk yarısında dünya, burjuvazinin emperyal gücünün zirveye ulaştığına tanıklık ediyordu. İki dünya savaşının yaşandığı bu ortamda dünyanın bazı bölgelerinde emperyalizme karşı hareketler güç kazandı. Avrupa’da toplumcu ya da sosyalist diyebileceğimiz hareketler ortaya çıktı. 1917 yılında Rusya’da sosyalist bir rejim kuruldu. 1923 yılında da Atatürk’ün önderliğinde Cumhuriyetimiz kuruldu. Müziğin bu gelişmelerden etkilenmemesi mümkün değildi.
Almanya’da toplumcu müzisyenler sanatlarını ortaya koydular. Hans Henze ve oyun yazarı Bertolt Brecht’in oyunlarına müzikler yazan Kurt Weill bunlara örnek verilebilir. Müzikte sosyalist kimliğini en çok ön plana çıkaran kişi ise (Rus besteci) DİMİTRİ ŞOSTAKOVİÇ’ti (1906-1975). 1917 devrimi ve Sovyetler Birliği’ndeki başka gelişmelerle ilgili müzikler besteledi. Onun ikinci dünya savaşının yaşattığı acıyı ve savaşın sona ermesinden sonra yaşanan sevinci konu aldığı 9. Senfonisinin IV. bölümünü -Largo çalma listemize koyduk.
https://www.youtube.com/watch?v=Dnnjy8Qy0eo
Bu devirde Amerika Birleşik Devletleri’nde de azımsanmayacak gelişmeler yaşanıyordu. Ciddi bir işçi hareketi vardı. Bu dönem ayrıca ABD’de kadın hakları hareketinin ve siyahi hakları hareketinin yükseldiği bir zaman dilimiydi. 1935 yılında (Amerikalı besteci) GEORGE GERSHWIN (1898-1937) beklenmeyecek bir şekilde konusu siyahi Amerikalılar arasında geçen Porgy ve Bess operasını yazdı. İçinde Caz Müziği unsurlarının bulunduğu bu operadan Oh, I can’t sit down parçası listemizde bulunuyor. https://www.youtube.com/watch?v=bFCOO1Mv_vs
lkemizde müzikte 19. yüzyılın ortalarından itibaren kendisini hissettiren Batı Müziğinin etkisi cumhuriyetin ilanıyla beraber ivme kazandı. Ağırlıklı olarak Fransız Devriminin idealleri doğrultusunda şekillenen cumhuriyetin eğitim ve kültür politikaları yüzünü esasen Batı Uygarlığına yöneltti. Müzikte Batı Müziğinin tekniklerini ciddi biçimde kullanarak ilk ürünler veren 5 besteci -C.R. Rey, A.A. Saygun, U.C. Erkin, H.F. Alnar, N.K. Akses- Türk Beşleri olarak anıldı. Bu besteciler Türk folklorunu, kültürünü ve tarihini yansıtacak eserler bestelediler. Bunlardan A. ADNAN SAYGUN’un (1907-1991) 1. Senfonisinin Karadeniz bölgesi müziği üzerine işlenmiş IV. bölümüne -Allegro assai çalma listemizde yer verdik.
https://www.youtube.com/watch?v=KVhnucD6s2Q
-6 oturum boyunca, kimi müzik uzmanlarının yanlış bulduğu “klasik” başlığını taşıyan Batı Müziğinin tarihini kısaca anlatmaya çalıştık. Batı Avrupa’da uzun çağlardan beri akıp gelen halk müzikleri varlığını sürdürürken, burjuvazinin ortaya çıkmasıyla beraber onun yanında ya da karşısında olarak şekillenen bu müziğin, Barok dönem boyunca belli bir standardizasyona uğradığını ve Klasik dönemde formlarının ve türlerinin tam bir standarda ulaştığını gördük. Ardından gelen Romantik dönemde ise türlerden ve formlardan bir uzaklaşma davranışının başladığına ve kişisel tarzların öne çıkmaya başladığına tanık olduk. 20. yüzyılda ise müziğin belli bir dönem içerisinde kısa aralıklarla veya aynı anda birbirinden farklı akımlarla değerlendirildiğini incelemeye çalıştık. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1920’li yıllarla birlikte burada ele almadığımız Caz Müziği gelişme kaydetti ve daha sonra diğer batı ülkelerinde de yaygınlık kazandı. İkinci dünya savaşından sonraki dönemde de Dizisellik, Rastlamsallık, Doku Müziği, Minimalizm gibi akımlar ortaya çıktı. Günümüzde ise yazım ve icra açısından daha yeni ve popüler müzik çeşitlerinin sanat hayatında sıklıkla yer aldığını görüyoruz. Bunlar arasında Etnik Müzik, Rock Müzik, New Age Müzik, Pop Müzik sayılabilir.
-Oturumlarımızın sonunda Batı Müziğine dair ilginizi ve sevginizi artırabilmişsek, çok mutlu olacağız. Vakit ayırdığınız için çok teşekkürler.