Yazının başlığı için sayısız tanım yapılabilse de "kamu yararını gözetmek" ya da "kamu hakkını her şeyin önüne koymak" kısa ve özlü olanıdır.
Yaşamımızdaki başka pek çok kavram gibi belediyecilik de bu tanıma uygun yapılmıyor.
Elbette nedensiz değil bu olumsuzluk.
Belediyeler de tıpkı merkezi yönetim gibi bir çıkar örgütüne dönüşmüş olabilir mi?
Bu karmaşık konu bir başka yazının ve araştırmanın konusu olacak denli oylumludur.
Ayağı yere basan bir kentli olarak örnekler üzerinden görüşlerimi paylaşmayı yararlı buluyorum.
Kaldırımların çok çeşitli biçimlerde işgal edilmekte oluşu neredeyse kanıksandı.
Yeni işgal ve kullanım biçimleri bile türedi.
Görsel her şeyi çok iyi anlatsa da kısaca açıklamamda yarar var. Yer altından gitmesi gereken internet kablosu bulduğu delikten yüzeye çıkmış ve havalanarak hemen önündeki yapıda hizmete dönüşmüş. Elbette alan da satan da hoşnut bu durumdan.
Ya kamunun hakkı ve yararı?
Bu durumu HİM üzerinden yetkililere ilettim. Aldığım yanıt bu olağandışılığın arıza kaynaklı ve dolayısı ile de geçici olduğu doğrultusundaydı. Aradan 5 hafta geçtiğine ve aksaklık sürdüğüne göre arızanın sürüyor olduğunu düşünmekten başka seçenek kalmıyor.
Bu durumun yaşandığı yerin Konak ilçesinin kentin sıfır noktasına birkaç kilometre uzaklıkta olduğunu eklemiş olayım.
Bir diğer aksaklık kentin sıfır noktasında. Konak vapur iskelesi önünde yaşanıyor. İnsan hareketinin özellikle belirli saatlerde çok daha yoğunlaştığı bu kamusal mekânın orta yerine kondurulan gecekondunun yetkililerce görülmemiş olması olası mı demekle yetinelim.
Henüz görüntülediğim kaldırım işgali de üzerinde durmaya değer. Sabancı Kültür Sarayı karşısında budamadan kaynaklı ağaç dalları kaldırımda bırakılınca oradan geçen yayalara düşen de taşıtların başlarına bir iş açmaması için yakarmak oluyor.
Yazacak şey de paylaşacak görüntü de çok!
Belediyecilikte başarılı olmak isteyenlerin ilk yapması gereken sokağa ayak basmaktır kanımca. Bunu yaptıklarında aksaklığa yakından tanık olurlar. Niyetleri varsa çözüm üretmekte zorlanmazlar.