Ajans Bakırçay
2024-12-18 10:08:58

Bir hayalim var...

Dr. Ceyhun Balcı

18 Aralık 2024, 10:08

Geçtiğimiz günlerde TBMM’de yaşanan ardışık iki olay ne denli belleklerde kaldı?

Anımsatmış olayım!

Önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum elindeki şişeyle geldi bütçe komisyon toplantısına. Şişenin içindeki boz bulanık İzmir Körfezi suyu vardı. Körfez suyunun kirliliği konusunda kimsenin kuşkusu olmasa gerektir. Birkaç ay önce toplu balık ölümlerine yol açtığına göre bu konu tartışmasızdır.

Onu örnek alan muhalefetten bir milletvekili bu kez Ergene ırmağı suyunu getirdi TBMM’ye. Aynı Murat Kurum bu kez hiç olgun ve hoşgörülü davranmadı. Kendisine sunulan kirli suyun TBMM genel kuruluna dökülmesine yol açacak denli hırçındı.

Kirlilik bahaneydi.

Siyasi gösteri her zaman olduğu gibi şahane!

Her konu gibi çevre kirliliği de iktidar-muhalefet çekişmesinin aracı yapılmıştı.

Bakan, muhalif partiden belediyeyi çevre kirliliğini gerekçe göstererek hedefe koymayı denedi.

Muhalif vekil bakana kendi yöntemiyle yanıt verdi.

Her iki kirlilikten de hem belediyeler hem merkezi yönetim sorumluydu.

“Tencere dibin kara, …” tartışmasıyla hedef şaşırtma tiyatrosu sergilendi.

İzmir Körfezi neden bu denli kirlidir?

Kirlilik neden bir türlü önlenememektedir?

Kentlerimiz hızla azmanlaşıyor.

Bir yandan bir kentin taşıyamayacağı denli yerleşime yol verilirken sanayi kuruluşlarının havayı, suyu ve toprağı kirletmeleri karşısında gerekenlerin yapılmasından kaçınılıyor.

Ergene ırmağı için de benzer kirlilik nedenleri sıralanabilir!

İzmir Körfezi’nde yaşanan toplu balık ölümleri sonrasında kıyıda olta balıkçılığının yasaklandığı bildirildi. Oysa, toplu balık ölümlerinin üzerinden az zaman geçmesine karşın olta balıkçılığı ara vermeden sürdürüldü.

O günlerde dikkatimi çeken bu önemli konuda HİM’i (İzmir Büyükşehir Belediyesi Hemşehri İletişim Merkezi) aradım. Aramamı izleyerek bu bağlamdaki en kısa geri bildirimi aldım. Meğer olta balıkçılığını önleme ve yaptırıma uğratma konusunda polismiş yetkili kurum. Orayı aramam öğütlendi.

Üşenmedim!

Aradım!

Kısa süre sonra denetime çıkıldığını görerek duyarlılığımın karşılık bulmasına sevindim.

İzleyen günlerde denetimlerin seyrekleştiğini ve tümüyle ortadan kalktığını gördüm.

Elbette hafiye değildim. Her gün duruma bakıp yakınmada bulunacak zamanım da fırsatım da yoktu.

Hayalime gelince!

Sayın İzmir Valisi konutundan çıkıp Hükümet Konağı’na korumalı ve elbette yol açıcılı olarak gidiyor.

Hakkıdır!

Ama, bir gün olsun 2 kilometre kadar olan bu uzaklığı yürüyerek aşmayı düşünmez mi?

Böylelikle kıyıda olta balıkçılığı yapanları görmüş olmaz mı?

Tutulan balıkların, çehresi gözümün önünde olan birisince balık tutanlardan tartılarak toplandığına, insanlara yedirilmek üzere değerlendirildiğine de tanık olma olasılığı vardır sayın valinin ve oralarda yürümeye zaman ayırabilecek yetkililerin.

Özetle!

Kent yönetimlerini bir kuşun iki kanadına benzetmek yanlış olmaz.

Seçilmiş ve atanmış yöneticilerin uyumu ve işbirliği olmadan kentlerimizin yönetilebilmesi olası değil.

Geçenlerde İzmir Körfezi’ndeki kirlilik üzerine yapılan geniş kapsamlı ve katılımlı toplantıya İzmir’in en eski ve köklü devlet üniversitesinden katılım olmadığını öğrendik basından.

Daha fazla söze gerek bırakmayan bir gelişme değil midir?

Üniversitenin bilgisini ve bilimini toplumdan esirgemek bu değilse nedir?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.