Devlet Büyüklerim Çiğnediğiniz Yasaları Yere Atmayın, Sonra Halk Onları Adalet Sanıp Yiyor.
Sayın büyüklerimiz karar verdiler.
Osman Kavala, "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” etmiş. Üstelik bunu, ülkenin en barışçıl eyleminde yapmış.
Mücella Yapıcı ve diğer altı kişi de "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” etmişler.
O yüzden, Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve Tayfun Kahraman'a 18 yıl hapis cezası verdiler pek sayın büyüklerimiz.
Cebir ve şiddet…
Cebir zorlayış demek.
Şiddet ise kaba güce verilen ad. Aynı zamanda bir hareketin, bir gücün derecesi anlamına da geliyor. Depremin şiddeti gibi. TDK, “rüzgarın şiddeti”ni örnek vermiş.
Ben de sizler gibi Gezi’yi düşünüyorum bunun üstüne şimdi, hemen. Gezi’de “zorlayış” ve “şiddet” arıyorum ve elbette buluyorum.
Şöyle: İktidarın zorlayışlarına hayır diyen Gezi kitlesinde zorlayışa karşı sağlam, sıkı bir duruş var. Bu sıkı duruş bir tür zorlayış sayılabilir. Mesela içlerinden biri çıkıp ellerini iki yana açıyor ve TOMA’nın sıktığı suyun karşısında heykel gibi dikiliyor. TOMA’nın işini zorlaştırıyor. Ellerini iki yana açıp dikilmek suretiyle TOMA’ya karşı zor kullanmış oluyor. Zor kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni devirmek istediği sabit.
Şiddet de var, çok var. Örneğin, polisin attığı gaz fişeğiyle gözü çıkan gencin arkadaşları duvara, “Polis simit sat, onurlu yaşa!” bombası bırakıyorlar. Bu şiddet değil de nedir Allah aşkına? Polisin onursuz yaşadığını ima eden bir şiddet bombası bu.
Bunun bir de “Polis yaktı, halk söndürdü.”sü var. Ne yani, şiddet uygulayan polistir mi demek istiyorlar bunlar? Yoksa otobüsleri polis yaktı mı diyorlar? Pis iftiracılar! Burada da resmen şiddet uygulamışlar.
Hele “Biz orospular, falancanın bizim çocuğumuz olmadığından eminiz.” bombası vardı ya, işte o çok çok fena şiddet içeriyordu. Emin olun bundan. Yenilir yutulur olmadığı gibi affedilir gibi de değil. Üstünden bin yıl geçse etkisi geçmez. Radyasyon gibi. O derece şiddetli. Atom bombası şiddetinde.
“Gece gündüz kafası faşist bir başbakan istemiyoruz.” bombası da çok şiddetli bir başka eylem.
“Bu ülke Tomokrasiyle yönetilmektedir. Not: Tomokrasi halkın kendi vergisiyle kendisini sulatmasıdır.” bombası peki? Kim burada şiddet yok diyebilir?
Var efendim var. Çok yoğun şiddet var Gezi’de. Bu Geziciler sekiz gencin canını aldılar. Biri çocuktu, ekmek almaya gidiyordu. Polis kılığına girip onu öldürdüler. Adı Berkin’di. (Dün annesi mahkemedeymiş. Karar açıklanırken, “Oğlumun, çocuklarımızın katillerini yargılamayanlar... Hepiniz hesap vereceksiniz..." diye bağırmış. Şiddete bak şiddete!)
Gençlerden birini, ara sokakların birinde kıstırıp it sürüsü gibi üstüne yüklenerek döve döve öldürdü ismi lazım değil birtakım şeyler. Gezi’ye şiddet karıştı, işte bu da ispatlarından sadece biri!
Birini, başkentin göbeğinde nişan alıp vurarak öldürdüler.
Gezi’de şiddet vardı dedik, vardı efendim! Cebir ve şiddetle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni devirmeye kalkıştılar. Tam sekiz kişiyi öldürdüler. Onlarcasını gözsüz bıraktılar.
Bu kadar zırvalık yeter! Sadede gelelim:
Gezi’de şiddet vardı evet. Ancak şiddet uygulayan Geziciler değil, devletin polisiydi.
Araya provokatör sokup sağa sola zarar verdiren, otobüs vesaire yaktıran da aynı güçtü.
Gezi pasif bir direnişti. Duran adamlarıyla, gaz fişeğini geldiği yere geri gönderenleriyle, parkta kütüphane açan, ilkyardım kursu veren, hiç tanımadıkları insanlarla ekmeğini bölüşenleriyle, şarkı türkü söyleyenleri, piyano çalanlarıyla gerçek bir pasif direniş. Bu direnişe şiddet karıştıran biri vardıysa o biri, asla eylemcilerden herhangi birisi değildi.
Bütün bunları herkes biliyor. Cezayı verenler de biliyor fakat bilmek istemiyorlar. Milyonlarca insan içinden sekiz kişi seçip onları cezalandırıyorlar. Böyle cezalarla topluma gözdağı vererek, bu saltanatın sonsuza kadar sürmesini sağlayabileceklerini sanıyorlar. Yanıldıklarını görmüyorlar.
Osman Kavala’nın asıl suçu, zenginliğini arttırmak için para üstüne para istifleme iştahı taşımayışı ve bu iştah yokluğu yüzünden güç karşısında el pençe divan durmaması. Aksine parasını, kendisiyle ilgisi olmayan organizasyonlara destek için kullanması. Nene lazım senin be Osman Kavala? Her zengin gibi yapsana, oturup paranı saysana! Sonra üç beş daha kazanmak için birtakım yüksek kapıları aşındırsana! El pençe divan dursana! Of yaa!
Osman Kavala’nın cezalandırılması, Gezicilere açılan Divan Oteli’nin sahiplerini de cezalandırmak biraz. Onlara ve ileride çıkabilecek olası benzerlerine gözdağı vermek.
Mücella Yapıcı’ya verilen ceza ile de güçlü kadını cezalandırmak. “Bak kırarım burnunu ha!” diyerek kadınların gözünü korkutmak. Ama bunun tutacağını hiç sanmıyorum. Aksine, bu karar, güçlü kadını daha çok bileyecektir, biline. Güçlü kadını tanımadıkları için yaptılar bu hatayı. “Höt!” dediklerinde sinen kadına alışık olunca başka türlüsünü düşünebilmeleri zor tabii.
Diğer altı arkadaş hakkında bilgi sahibi değilim ama içimden bir ses, onların da belli başlı hedefleri korkutmak amacıyla cezalandırıldıklarını söylüyor. Yanılıyor olabilir miyim? Hiç sanmam.
Hukukçular, bu davada olup bitenleri ayrıntılarıyla açıklayacaklardır mutlaka.
Ancak sıradan bir vatandaş olan bana, Gezi Davası’nda verilen cezaların Gezi ile bir ilişkisi varmış gibi görünmüyor. Bu cezaların, İnsan Hakları ihlali olduğunu düşündürüyor. Suçsuz insanlara böyle ilgisiz cezalar verebilmek için başka hangi yasalar çiğnenmiştir bilmiyorum ama bir gün öğreneceğiz elbet. Bu yüzden de konumuza çok uygun düşen bir duvar yazısını başlığa aldım: “Devlet büyüklerim, çiğnediğiniz yasaları yere atmayın, sonra halk onları adalet sanıp yiyor.”
Biz yemedik.
Bu adalet değil!
Sadece göz korkutma çabası.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner. Bu da dönecektir.
Mafya babalarından birisi iki mahkeme arasında, elini kolunu sallayarak Amerika'ya gitmişken, yüzlerce kadın katili toplumda serbest dolaşıyorken, Şenyaşar Ailesi’nden üç kişiyi öldürenler daha dün, göstermelik tutuklanmış, yarın salıverilecekken… pasif direnen, ağırlaştırılmış müebbete mahkûm ediliyor.
Bu adalet değil!
Alev Subaşı 3 Yıl Önce
Şu an 22 yaşında olan oğlumun ömrü boyunca ( şimdilik ) hiç başka iktidar görmediğine yakındığım her seferinde oğlum " Olsun Anne ben de Gezi ' yi gördüm ." der. Çok haklı .iktidarlar gelip geçecek ama " Gezi' nin Görkemli Hatırası " tarihten silinmeyecek Kaleminize Sağlık Sayın Hocam
LÜTFİ Uzunkala 3 Yıl Önce
Kendi diktatörlüklerini sürdürmek için hukuku çiğneyerek bu cezayı verdiler. Baskıyla zorla insan haklarını çiyniyenleri kınıyorum.