Ajans Bakırçay
2022-02-25 13:11:47

Neoliberalizm Salgın Aşk ve Devrim

N. Kazım Öztürk

25 Şubat 2022, 13:11

Bu satırlar; pandeminin sonsuzluğa uçurduğu kadına yazılmış bir aşk mektubunun kişiye özel satırları olarak doğaçlama, tümcelerin başına buyruk yolunu çizdiği, kendini beğendirmek, okutmak kaygusu taşımadan, yitirilen sevgiliye özlem mektubu olarak başlamıştı. Yazıyı bitirdiğimde satırların beni çok uzak kıyılara sürüklediğinin farkına vardım. Ayrımına varmadan sürüklendiğim bu ırak yollardan geri dönmektense, mektubu sizlerle paylaşmak istedim. Eminim paylaşma fikrimi o'da desteklerdi. Ne de olsa bizim gibi sorgulayan, eşitsizliklere, haksızlıklara başkaldıran insanların başlangıç noktası, her zaman aşk değil miydi zaten?

Var olanın inkârı

Yaşamı şekillendirmek, anlamlandırmak, bizden bağımsız devameden sürece bakıp ben bu akışın neresindeyim sorusuna yanıt arayışı; zor, zor olduğu ölçüde içinde heyecanlar, hayal kırıklıkları, Türkiye özelinde tehlikeler içeren bir süreç. Bu yıpratıcı uğraşta hem kendinle, hem de, ayrımına varmadan; dayatılmış kabuller, ahlaki, duygusal ve metafiziksel “toplumsal değerlerle” boğuşursun.

Soru sormak; var olanın dışında ”başka”nın arayışıdır aslında.

Bu zor yolculukta benim gibi şanslı insanlar ayrıcalıklı çıkar yola; sevdikleri kadın vardır yanlarında.

Sen; yaşamı sorgulamanın zor uğraşında; birlikte yürüdüğüm, imkânsızın arandığı karanlıkta, elimi omzuna attığım kadın, seni özledim.

Sorgulamanın seyri, kendini, var olandan soyutlayıp, farklılaştırarak inkâr etme çabasıdır aslında. Başlangıcı çok zor ve acımasız olan bu süreç, yanıtların oluşturulması, kuramsal alternatiflerin şekillendiği gelişim aşamasında, başınızı döndüren hazza ve değiştirme mücadelesinin pratiğinde kendine inancın olgunluğuna ulaştırır.

Sen olgunlaşmamın, gönül yoldaşı, duygusal birlikteliğin ortağı, seni özledim.

Bulduğun çözümler, oluşturduğun yanıtlar, var olanın inkârı, reddi ve sonucunda yıkımını gerektirir. Yıkıcı olabilmek için; güçlü, güçlü olmak için, âşık olmalısın.

Sen, acımasız, işkenceci sorgulamaları, korkusuz direnişlere, kuru soğukları bahar esintisine çeviren âşık olduğum kadın. Seninle yalnızlıklar, yoksulluklar ikiye bölünür, kolaylaşır, yalnız omuzların taşıyamayacağı ağırlıklar hafifler, mücadele azmi, yenidünyalar oluşturma özlemi ikiye çarpılır.

Neoliberalizm

Neoliberalizm “modern dünya” bugüne değin inkâr ettiği, yetersizliğini, çözümsüzlüğünü pandemi sürecinde acı sonuçlarıyla kabullenmek zorunda kaldı. Herkesin bildiği sır ortaya döküldü.

Dünyamızın ikilemi; var olan çözümsüzlüğün kendinden başkası olmayan, farklı tonla boyanmış eskinin "çözüm" olarak sunulması ya da geleceği şekillendirecek yıkıcı evrensel unsurların, yerel dinamiklerle harmanlanmış örgütlülüğü, onun için;

“Normale dönemeyiz, çünkü eski normalimiz sorunun ta kendisiydi”(1)

Neolıberalızmin sefaletini, süreklilik arz eden can çekişmesini, sonlandırmalıyız.

“Bir çelişkinin kısmi çözülüşü salt bir yeniden uyumun sağlanmasından fazla bir şeydir. Çünkü bu çözülüşle birlikte eski çelişkinin yeni ve daha ileri bir safhaya ulaştığını söylemek mümkündür”(2)

Dolambaçlı yollara başvurmadan tane tane anlatmalı; “senin varlığın, aslında sorunun kendisi”, masken düştü. Biriken pisliği altına süpüreceğin halın da artık yok.

“Bir şeylerin yoluna girmesi için, her şeyin raydan çıkması lazım bazen”(3)

1.5 milyar insanın facebook ta yalnızlığını kandırmacasının göstergesi; var olmanın, tek “somut ispatı”, sanal âlemde, soyut beğeni modern insanlığın zavallılığını saklayamıyor artık.

Neoliberealizm; elde edemediklerini, sanal âlemlerde arayan yığınlara temel insanı gereksinimleri sunamayan aldatmaca, pandemi sürecinde parası olan ülkelerin (azınlığın) sağlık hizmetlerini (aşı)satın almada sorun yaşamadığı, yoksul çoğunluğun (ülkelerin) mahrum kaldığı acımasızlıktır.

Çözülme (neoliberaliz açmazı); çelişkileri önceden oldukları biçimiyle devam edemeyecekleri eşiğin ötesine geçirmiştir ve artık günümüz (gelecek) önceki biçimleriyle yeniden inşa edilemeyecek kadar farklıdır.

Neolıberalizm, imkânsızlığa rağmen becerirsin aldatmacasını ”fırsat eşitliği” olarak pompalayan, bağımsızlaşma (başıboş bırakma) savı altında, finans sermayesinin devletle oynaşmasını (kaynaşma) “özgürlük diye sunmuş, eğitim, sağlık gibi insani en doğal gereksinimleri metalaştırarak piyasa ekonomisi adı altında pazarlayan kapitalizmin; ilkelinden emperyalizm aşamasına uzanan sonuçsuz kandırmasıdır aslında.

Neolıberalizm; vatandaş (kişi) ve devleti yeniden inşa etme sürecinde Avrupa modernleşmesinin iki yüzyıldır oluşturduğu, demokrasiye ait alışılmış, değer ve yapıları kendi geçmişini yadsıyarak olumsuzdan yeniden şekillendirmekte çıkmazında.

Piyasa için üretilen günlük “kültür” metaları, yoz küreselleşmenin, kişiselleşememiş bireyselliğin kullan ve at densizliği, her şeyi ama her şeyi sayıya indiren sözde bilimsel çözümler ne kadarda zavallı, insana uzak.

Ne yapmalı

Merkeze toplumsal dayanışma, adilce bölüşüm içeren insani değerleri koyduğumuzda “yeni ”ana hatlarıyla belirlenmiş olur.

Neoliberalizde “başarı, kişisel kazanma”; başkalarının kişisel başarısızlığı üzerinden yapılan tanımlamadır. Kazanma ve kaybetme, insan onuruna yaraşır değerlerle yeniden şekillendirilmelidir.

Sınıflar arasında antagonizmanın ulusal boyutu yanında, pandemi bize bir kez daha ispatladı ki; milletlerarası derinleşerek büyüyen eşitsizlik, mücadele ve dayanışma boyutlarının uluslararası ölçekte haksızlıklarla savaşımın gerçeğidir. Bu utanca sessiz kalarak ortak olmak insanlık suçu.

“Utancı bilerek yaşamak korkunç

Daha korkuncu da var, utancı bilerek yaratmak”(4)

Dünyanın birçok yerinde, etnik, bölgesel gericilik, şovenizm kurtuluş reçetesi ve alternatifi olarak kitlelere, ezilenlere sunulmakta. Çözüm, Brexit, Trump,Putın Hindistan’da Narandra Modi liberal politikaların doğal sonucu olan açık ve gizli faşizan politikalar ve politikacılar olamaz. Sorunun kendisi, soruna yanıt üretemez.

Gelecek geriye dönerek değil, geçmiş analiz edilerek oluşturulur. Gelecekte ortaya çıkabilecek bütün olgular, temellerini bugünde, bugünün bir bütün olarak mevcut biçimlerinde görülebilir.

Bugünden farklı gelecek isteği ve arayışı, isyankâr bir duygu temelinde hareket eden yığınlar tarafından sıkça kendini gösteriyor. Fransa sarı yakalılar Gezi parkı eylemleri gibi. Bu yığınların çıkmazı, “Olmuyor” isyanını, sadece söylem bazında dillendirmeleri. Bunun sonucunda, özellikle neolibereal politikaların uygulandığı Avrupa demokrasilerinde hoşnutsuz ama çözümsüz yığınların varlığı karşımıza çıkıyor.

“Direniş teriminin günümüzde yeğlenmesinin sebebi kısmen, alternatif oluşturmaktan ziyade tepki biçiminde eyleme imkân sağlıyor olmasıdır”(5) Bu çıkmaz sokak durumu, “solun siyasi özne olmasıyla çözülür. Sol siyasi özne olmazsa, gezeğen yok olacak”(6)

Günümüz pandemi ortamında dünyayı ontolojik olarak algılama, salgın öncesi dönemle kıyaslanamayacak şekilde ortaklık gösteriyor. Bu aşama büyük bir sıçrama. Sorunun saptanmasında ortaklığı yakalamak, evrensel boyutun oluşması büyük bir gelişim. Sorun metodolojinin ikinci ayağında. Somut çözüm geliştirilmesi. Evrensel sorun, dünyanın her yerinde aynı çelişkileri yaşayan insanların birlikte yanıt geliştirmesi ve örgütlü mücadelesiyle kesin anlamda çözümlenebilir. Çözüm oluşturulmasında Neoliberal rasyonalitenin içini boşaltmış olduğu bir demokrasiye bel bağlanması mümkün değildir.(7)

Sevgilim

Biz yola insanların daha iyiye laik olduğu şiarıyla çıktık. Evet, sevgilim, seni severken, bütün insanlığı sevmenin sorumluluğu ve hazzını duyuyorum.

Biz, “doğa dışında bulunan gibi doğaya egemen değiliz, tersine etimiz, kanımız ve beynimizle ondan bir parçayız, onun tam ortasındayız, onun üzerinde kurduğumuz bütün egemenlik, başka bütün yaratıklardan önce onun yasalarını tanıma ve doğru olarak uygulayabilme üstünlüğünü sahip olmamızdan öte gitmez”(8)

"Olduğu yerde donup kalmış koşulları, kendi şartları eşliğinde dans etmeye zorlamalıyız"(9) demiş usta, haddimi aşarak, ustanın kibar üslubunu “olduğu yerde donup kalmış koşulları; yazdığımız ve bestelediğimiz şarkılar eşliğinde dans etmeye zorlayıp, yıkmalıyız” olarak ustanın affına sığınarak değiştiriyorum, sevgilim.

Nasılda isterdim kendine iyi bak temennisiyle bu satırları bitirmek. Birlikte çıktığımız yolda, sen sonsuzluğa hiç gitmemiş, hep yanımda var gibisin.

Karanlık sokaklarında yürürken bu çirkin şehrin, elimi omuzuna atıp ”iyi ki varsın” mutluluğunu ve güvenini duymaya devam edeceğim.

En uzun sevdalar

Yarım kalanlardır(10)

-------------------------

Hong Kong da bir duvar yazısı Bertell Ollman Diyalektiğin Dansı T.S Eliet Edip Cansever Wendy Brown Halkın Çözülüşü Sahan Savaş 16 Agustos 2020 Birgün Wendy Brown age F.Engels Doğanın Diyalektiği K.Marx Hegel in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Giriş Cemal Süreyya

Yorumlar (1)

Bekir Hoca 3 Yıl Önce

Sevgili öğretmenim; her satırını büyük bir zevk ile, tekrar tekrar okuduğum yazınız harika... Neo liberalizm ile ilgili görüşlerinize tamamen katılıyorum... Sevgiliye mektup paragraflarının her birini okurken ayrı ayrı ağladım... Gerçek aşkı, sevgiyi yaşayamadığım için özlemini çektiğimi, ama unuttuğumu fark ettim. Sonra o paragrafların, kendim için hayallerini kurdum. O Hayaller içerisinde çok mutlu oldum. Sonra gerçeğime döndüğümde, boş hayal olduğunu görünce; işte o zaman hep ağladım. Keşke omuzuna elimi koyduğumda, tek başıma omuzumda taşıyamayacağım yaşamın bazı ağırlıklarını paylaşacağını zannettiğim ama tam tersine, bir ağırlık da kendilerinin yaptığı; sahte, yalancı, iki yüzlü sevgililer yerine gerçek aşk ve sevgi dolu, unutamadığım bir sevgilim, bir aşkım olsaymış diye sana gıpta ettim öğretmenim... Meğer gerçek aşka, sevdaya, sevgiliye ne kadar çok hasret kalmışız... Ömürden geriye de zaten ne kaldı ki... Sen gerçek bir dostum olarak, arkadaşım olarak; "İyi ki varsın" öğretmenim... Sevgi ve saygılarımla...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.