17 Aralık 2021 günü Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’’nde şef Nesrin Bayramoğulları yönetimindeki İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın konserlerinden biri daha vardı. Sihirli Flütçümüz Şefika Kutluer, kendisi için özel yapıtlar bestelenen dünya çapında ki gurur kaynağımız. Kendisi birbirinden güzel parçalar icra ederek bizleri büyüledi. Ona eşlik eden orkestra tamamen yaylı çalgılardan oluşuyordu: Birinci kemanlar, ikinci kemanlar, viyolalar, çellolar ve kontrabaslar. Bach’ın çok sevilen Arya’sı ile başlayan konser yine Bach’ın si minör tonunda 2. Orkestra Süiti ile devam etti. Süit, üç güzel dans formundaydı: Polonaise, Menuetto ve Badinerie. Schubert’in Ave Maria’sında yaylılar pizzikato yani telleri parmakla çekerek icra ettiler. Sanatçımız üç latin yapıtla programını tamamladı: Özellikle Jose Elizondo’nun “Autumn in Buenos Aires” ( Buenos Aires’te Sonbahar ), çağdaş tangonun yaratıcısı Astor Pantaleon Piazzola’nın Libertango’su kendisini kabul ettirmiş parçalardı. Sanatçımızla etkileyici, duygusal dakikalar geçirdik. Hiç bitmesin istedik. İkinci bölümde Franz Joseph Haydn’ın mi minör tonda 44. Senfonisi çalındı. Bestecinin senfoni ve yaylı dörtlünün babası olarak tanımlandığını belirtelim. Orkestra iki obua ve iki korno eklenmiş olarak sahnede yer aldı. İki hızlı bölüm ve bir dans çeşidi olan menuetto yerleştirilmiş olan yapıt otuz dakika sürdü. Genel olarak sakin ve huzur veren yapıtlarla gecemizi noktaladık…
***
24 Ocak 2022 günü “Adalet ve Demokrasi Haftası” nda, bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren gazeteci, yazarımız Uğur Mumcu’yu, adının verildiği parkta andık. Aynı zamanda heykeltraş Ahmet Uzun tarafından yenilenen Uğur Mumcu heykelinin de sembolik açılışı yapıldı. Karşıyaka Belediyesi’nin ev sahipliğinde yapılan etkinlikte İzmir Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Mehlika Gökmen yaptığı konuşmasında, Uğur Mumcu’nun 29 yıl önceden bugün geldiğimiz durumlar için uyarıda bulunduğunu, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte olmaları gerektiğini belirterek bu karanlık günlerin son bulması dileğinde bulundu. Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay; başta Uğur Mumcu olmak üzere demokrasi, insan hakları, laiklik ve ülkemizin aydınlık günleri uğruna yaşamını yitiren şehitlerimizi saygıyla andığı sözleriyle konuşmasına başladı. Devamla, 24 Ocak’larda aynı zamanda acı gerçeklerle yüzleşip sorumluluklarımızı anımsamak ve adalet, demokrasi, emek, barış ve ülkemizin kuruluş felsefesi çevresinde toplanmak gerektiğini vurguladı. Tören heykele karanfil konarak sona erdi. Çok duygulanıp bir şiir yazamadığım için kendimden utandığımı belirtsem de eve döndüğümde, Cumhuriyet Gazetesinin ona ayırdığı sayfalarını okurken dizeler gelmeye başlamıştı bile. “Bomba, hey bomba! Senin gibi korkanlar tonla” diye başlayan… Bu anmanın bir anlamı daha olması gerektiğini düşünüp Mumcu’nun birkaç kitabını da alıp okumaya karar verdim. Aldığım kitaplardan biri de “Devrimci ve Demokrat” adını taşıyordu. Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan konu başlığıyla ilgili yazılardan oluşuyordu. Özellikle Turgut Özal zamanı ülkenin geldiği noktayı araştırma gazeteciliğine yakışır bir şekilde anlatıyordu. Ticari ilişkilerin politik ilişkilerle bağlantısı, bir dedektif ustalığıyla araştırılıp gerçekler ortaya dökülüyordu. Güncel sorunlar ideolojik, kuramsal açılardan da irdeleniyordu. İnsanı sarsan gerçeklerin ışığı altında halkımızı uyarıyordu. En büyük gazeteci kahramanımızdandı. Işıklarla…
***
Doğum gününde Türkan Saylan birçok etkinlikte anıldı. Çağdaş Yaşam TV’deki (zoom) sunum da bunlardan biriydi. Genç kolaylaştırıcı; Saylan’ı akıl yoluyla her şeye verilecek cevabı olan, iyileştirme gücüne sahip, sorunları sorun olarak değil çözüm odaklı olarak ele alan ve konuyu kamu düzeni ve hukuk çerçevesinde değerlendiren bir kişi olarak tanındığına dikkat çekti. Çağdaş yaşamı Destekleme Derneği’nin genel başkanı Ayşe Yüksel; sözüne Saylan anılmamalı, yanımızda olmalı diyerek başladı. Onun küçükken bile toplumu düşündüğünü, yatılı okuyan öğrencilerine yiyecek giyecek götürdüğünü öğreniyoruz. Her gün yeni bir şey öğrenmeli, ülkeye katkıda bulunmalı ve ben ne yapabilirim sorusunu sormalı diye yaşama bakıyordu. Paylaşmayı seviyordu. Sebatkar ol, vazgeçme öğüdü var. 2009 ölüm yılına dek güzel yaşadı. Sonuca odaklanır, krizleri çok güzel yönetirdi. Emek hiçbir zaman boşa gitmez, derdi. Oğlu Çınar da annesi gibi dermatolog olup Almanya’da yaşıyor. Annesinin lepra hastalarına dokunma gibi o zaman herkesi şaşırtan davranışı olduğunu vurguladı. Onun sayesinde hastalar mutluydu. Kapısı her zaman herkese açıktı. Sorunları proje bazında çözerdi. Politikti ama politikayı sevmezdi. Onun için olmaz diye bir şey yoktu, mutlaka çözüm bulurdu. Çok romantikti ve romantik olarak aldığı kararlar her zaman doğruydu. Arkadaşları çok gelir, en az üç kişi yatılı kalabilirdi. Vatanı, insanı, gençleri, genç kızları çok sever ve insanların iyi yanlarını ortaya çıkarırdı. Her sorunu iletişime odaklanarak çözerdi. Beymen, Tusiad gibi iş insanlarını motive edip çalışmalarına kattı. Genç gazeteci Şükran Pakkan ise, Saylan’ın hayatın hakkını verdiğini, mutlu olmanın özünü sevmek ve çalışmakta bulduğunu, hayat felsefesini o açken sen tok yatmayacaksın sloganıyla belirlediğini açıkladı. Devamla onun; çok hızlı düşündüğünü, çok hızlı karar verdiğini, bitmeyen enerjisini hiç tükenmeyen, hiç azalmayan umudundan aldığına dikkat çekti. Yardım ettiği öğrenci çocukların karşılamasını, mutluluktan kalbinin duracağını söyleyecek kadar büyük bir insan sevgisi, çocuk sevgisine sahip olduğunu belirtti. Son olarak da onu anmaya bile kızabileceğini heyecanla duyurdu…
***
Son şiirlerimden bir örnek: KALEM
Terden doğmuş bir kalem / Naftalin anılar çizer / İncelik dolu bir ezgi / Yürekle şimdiye çıkar // Sessizlik kalmaz çok / Terk edilir siyah oda // Güneş akar saçlarına / Parlar durur kızıllarıyla // Her zaman yenidir dönüşüm / Başlayıp bitmez yolculuğu / Arayışın heyecanı / Bitmeyen tatlarla… (Aralık 2021)