Ajans Bakırçay
2024-01-22 21:52:18

Yerel seçimlere doğru…

Dr. Ceyhun Balcı

22 Ocak 2024, 21:52

Yerel seçimlere geri sayım başladı. Adayların tümünün belirlenmediği süreçte adlara yönelik tartışmalar ve beklentiler olanca hızıyla sürüyor. Adların tamamlanması sonrasında sıranın ilkelere ve kavramlara gelmesi öncelikli dileğimiz.

Bir yandan görevdeki başkanların yaptıklarını sergilemesine tanık olurken diğer yandan da göreve gelmek için kendisini gösterenlerin yapacaklarını sıraladığını görüyoruz.

Sapla samanın karıştığı, ilkelerden çok adların konuşulduğu ortamdaki doğruları süzmek olanaksız değilse de oldukça zor.

İzmir’in Konak ilçesinde yaşayan bir kimse olarak kendimce gözlemler yaparak, çıkarımlarda bulunmaya çalışıyorum.

Geçen yerel seçimlerden önce de benzer şekilde davrandığımı anımsıyorum.

Büyükşehir düzenlemesiyle birlikte çoğu belediye gibi İzmir belediyesi de kırsaldaki görevlerle baş başa kaldı. Buna merkezi yönetimin “olmayan” tarım ve hayvancılık politikaları eklendiğinde belediyenin enerjisini önemli ölçüde tüketmesi de kaçınılmaz oldu.

Unutulan tarım ve hayvancılık İzmir, Ankara ve Eskişehir gibi illerimizde belediyelerin katkılarından azımsanmaz yararlar da gördü.

Türkiye genelinde % 10’lara düşen kırsal nüfusun İzmir’de % 25’lerde olması hem ilimiz hem de ülkemiz için büyük şanstır.

Kente dönersek!

Bir belediye yönetimini sınamak için kendimce birkaç başlık türettim.

Kaldırımlar

Otobüs durakları

Çöp

Açmakta yarar var!

Kaldırımlar hemen her an ayağımızı bastığımız önde gelen kamusal alanlar. Adı üstünde yaya kaldırımı, yayalar için mi? Yoksa, yayalar dışındaki her nesne ve özne için mi? Kaldırımda yürüyebilmek bile başlı başına olumluluk sayılmalı.

Kazılıp da kapatılmayan çukurlar, bir yolunu bulup kaldırıma çıkmış motorlu taşıtlar. Ardınızdan ya da önünüzden her an ortaya çıkıveren bisiklet, motosiklet, bingit vb araçlar.

Diğer yandan işyerlerinin kullanım alanına kaldırımları eklemekte sakınca görmeyen esnaf.

İkide bir de bozulup yapılmalarına karşın bir türlü istenen niteliğe kavuşturulamayan, bırakınız engellileri ve yaşlıları engelsizleri bile zorlayan kaldırımlar.

Kaldırımlar bağlamında belediyelerimizin başarılı olduğunu söyleyemiyorum. Daha da kötüsü, bu olumsuzluğu giderme doğrultusunda bir çaba da göremedim geçtiğimiz dönem boyunca.

Otobüs durakları da sınır ve kural tanımaz taşıt sürücülerinin kolayca üzerine çökebildiği bir başka kamusal alan olarak çıkıyor karşımıza. Durak ceplerinin 7/24 taşıtlarla dolu olduğuna hemen hepimiz yakından tanık olmaktayız.

Çöp güvenliği bir başka önemli sorun. Bu önemli sorunun çevre ve toplum sağlığı sorunlarına yol açabilme olasılığı konunun önemini algılamamıza yardımcı olacaktır. Dönüştürülebilir çöplerin toplanmasına ilişkin sorunların giderilmesinde yol alınamazken evsel atıkların toplandığı çöp kutularının çöp toplayıcıların erişiminden kurtarılamamış olması da bir başka önemli sorun. Çöp toplayıcılığı o denli yerleşikleşme yolunda ki, söz konusu kişilerin kooperatifleştiği ve örgütlendiği görülür oldu. Geçen mayıstaki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde adaylardan birisinin çöp toplayıcılarla bir araya gelerek birlikte fotoğraf verdiğini bile gördük.

Hakkını yememek bakımından belediyenin İzmir’de kırsaldaki yararlı çalışmalarına ek olarak hem İZSU hem de metro bağlamında başarılı olduğunu görmezden gelmemek gerekir. Bu ve benzeri çalışmalara merkezi yönetim bütçe katkısının hiçe yakın düzeyde olduğunu unutmaksızın.

Sokaktaki vatandaşın yaşadığı her türlü olumsuzluğu yönetimden bilme alışkanlığı ve kolaycılığı bir bilinmeyen değildir. Kaldırım taşının kırık olmasından belediye sorumludur elbette. Ya o kaldırıma taşıt aracını çıkartanın sorumluluğu?

Yerel ve genel yönetimin odaklanması gereken iki anahtar sözcükle sonlandırmış olayım!

“Kamu yararı” ve “kamusal hakkın korunması”!

Bu iki kavrama yaklaşım başarının da anahtarı olacaktır kanımca.

Kentte yaşamak kentli olmaya yetmiyor.

Kurallarla, sınırlamalarla ve ortakyaşarlıkla barışık olmayan bir kent yaşayanının da ortaya çıkan olumsuzluklarda önemli payı olduğunu aşağıdaki görselle anlatmış olayım.

İzmir Karantina, 15 Temmuz Demokrasi Meydanı

Görsel yakın zamanda tarafımdan çekildi. Bizim graffiticilerimiz kirletmezden önce bir duvar resmi vardı. Kolombiyalı sanatçılarca yapılarak İzmir’e armağan edilmişti. Graffitiyi de küçümsemiyorum ama sanatçı duyarlılığı olan birilerinin bir başka sanatçıdan saygıyı esirgemeleri aklın alacağı davranış olabilir mi?

Büyük usta Nazım’dan ödünç aldığım dizeyle seslenirsem : “…. kabahatin çoğu senin canım kardeşim”

En büyük hatamız kentleşmeyi yığışmaya, üşüşmeye ve doluşmaya eşdeğer saymış olmamızdır.

Bu üçlemenin olduğu yerde işlerin düzelmesi, iki yakamızın bir araya gelmesi kolay değil elbette.

Hiçbir gerekçe iyiyi, doğruyu, güzeli aramamızın önüne geçemez diyerek çabalamayı sürdürelim.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.