Hoş gel yeni yıl, hoş gel!.. Sağlıkla gel!.. Özlemle gel!.. Sevinçle gel!.. Keşkelerimiz yaşanmasın. Vazgeçmelerimiz çoğalmasın. Dünya emeklerimizle güzelleşmeyi sürdürsün. Bilimin desteği hep var olsun. Sanat, duygu ve düşüncelerimizde her zaman yaşasın… İyinin o ılık kolları hep sarsın bizi. Açlık ve yetersiz beslenme son bulsun, hastalıklar kader olmasın. Sadece güzelliklere kucak açalım. Yurtta Barış, Dünyada Barış’a inananlar çoğalsın. Barış yok olmasın diye uğraşlarımız da sürsün… Silah fabrikalarının yıkıldığı rüyalarımıza girsin. Girsin ki önce hayal sonra gerçek olsun. Savaşarak kahraman olmak, silah üreterek ve satarak varsıllaşmak isteyenler yapayalnız kalsın…Sevgimiz de saygımız da içten olsun, gerçek olsun…Herkesin yeni yıl beklentileri de gerçekleşsin…Sağlıklı ve huzurlu yıllar dileğiyle!..
***
Geçen aylarda Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’de dinlediğimiz konserlerden birinde orkestrayı Orhun Orhon yönetti. Konser parçalarıyla ilgili açıklama yapan şefler arasına Orhun Orhon da girdi. Birinci parça Richard Wagner’in Siegfried Idyll adı orkestra parçasıydı. Besteci bu parçayı oğlu Siegfried’e armağan etmiş. İkinci parça olan Stabat Mater ise sadece 26 yıl yaşayan Pergolesi’nin bestelediği bir ilahidir. İsa Peygamber çarmıha gerildiği zaman annesi Meryem’in çektiği acı anlatılmaktadır. Parçada çok değerli iki sanatçı; soprano (Görkem Ezgi Yıldırım) ve mezzo soprano (Ezgi Karakaya) kah tek kah ikili olarak yer aldı. Besteci koroya gerek görmemiştir.
***
24.10.2021 günü İzmir Sanat’ta Alman-Japonya ortak yapımı “Kiraz Çiçekleri” adlı bir sinematek filmi izledik. Olgun yaştaki bir karıkocanın taşradaki sıradan yaşamı. Yılların alışkanlığıyla konuşmaları bile minimumdur. Ama kocanın ömrünün azaldığını öğrenen kadın eşinden bunu saklar. Son günlerini onunla güzel yaşamaya yönelmeye çalışır. Kentteki çocuklarını ziyarete giderler. Ancak onlar çok meşguldurlar. Bekledikleri ilgiyi göremezler. Koca her gün doktordan uzak durmayı sağladığına inandığı bir elma yemeyi hâlâ salık vermektedir. Kadın Japon kültürü hayranıdır. Kendisini Doğu ile anlamlandırmaktadır. Ancak kocası seyahatten nefret ettiği için gidememektedir. Bu arada filme adını veren kiraz çiçekleri yaşamın geçiciliği ile özdeşleşmektedir. Çocuklarının yanındayken sürpriz bir durumla karşılaşılır. Kocanın ölümünü beklerken kadın bir sabah uyanmamış, ölüme kucak açmıştır. Çocukların babalarına bakmanın zor olduğu tartışmalarına rast gelir. Tek başına kasabaya, evine döner. Eşinin hatıralarıyla baş başa kalır. Sonunda eşinin hayran olduğu Japonya’ya gider. Bir oğlu da orada yaşamaktadır. Bu oğlu da çok meşguldür, iletişim sorunu yaşarlar. Japonların en son teknolojik kültürüne uyum sağlamakta zorlanır. Zamanla kendi kendine dolaşmaya başlar. Sokakta, naylon çadırda yaşayan bir genç kız ile tanışıp arkadaş olur. Kendisi Butou (gölge) dansı yapmaktadır. Ölen annesiyle, annesinin ruhuyla elinde eski tip telefon aracılığıyla iletişime geçtiğine inanmaktadır. Birlikte Fuji yanardağını izlemeye bile giderler. Adam artık eşinin hatıraları ve Japon genç kızdan oluşan yeni bir dünya kurar… Sonra ülkesine döner. Daha sonra o da eşinin yanına göçer…
***
“Hayırsız Peygamber” Bob Dylan’ı ayrıntılarıyla anlatan bir kitap. Bu kentli ozan emekçilerden esinlenerek şarkılarını besteledi. Biyografik kitap; 1960’ların Amerika’sında çalkantılı yıllar, politik ortamın gerilimleri, düzen karşıtlarının eylemleri, örgütsel çalışmalar hakkında çeşitli bilgileri içeriyor. 1960’lardaki coşkularla dolu olaylara koşut “Blowing in the Wind” (Yanıt, rüzgârlarda), “We Shall Overcome” (Yeneceğiz) âdeta marş olmuş şarkılardan. Müzisyen, zamanla yaşlanmasına da paralel olarak keskin tavırlarının yumuşamasına karşın efsane olarak kalmayı başarmıştır. Öteki şarkılarda olduğu gibi; “My Tambourine Men”i doğuran çevre, kültürler ve duygular da ayrıntılı olarak sergilenir. Elbette zencilerin ve yoksulların yaşadıkları en önemli şarkı malzemesidir. Benzer duygu ve düşüncelerle yaratılmış şarkılarından bir demet: Memphis Blues Again, karaya vurmuşluk düşüncesiyle “Visions of Johanna”, patlayan bilinçle dolu “Maggie’nin Farm”, dengesini yitiren birini izlemenin çaresizliğiyle “Tombstone Blues”, üstü kapalı dokundurmalar ve tekrarlarla dolu “Pledging My Time” ve “Obviously Five Believers”…Ve daha ne şarkılar, neler neler… Meraklısının doya doya okuyacağı bir kitap…
***
“Atatürk’ün yazdığı Tarih: Söylev” adlı kitap Paul Dumont tarafından yazılmış. Emperyalist ülke politikacı ve yazarları bile, deha Atatürk’ün “Nutuk”unu inceleyip değerlendirmeden kendilerini alamamışlar. Yazar; Ankara Hükümeti ile Sovyetler Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler hakkında neredeyse hiçbir bilgi verilmediği, yine Fransa ile ilişkilerde de pek büyük bilgiye rastlanmadığı gibi bazı eleştiriler getiriyor. Alıntılar parça parça gösterilip yorumlarda bulunmuş. Örneğin Erzurum Kongresi’nin ana ilkesinin, yurdun ve bağımsızlığın korunması olduğuna dikkat çekilmiş. İstanbul’daki yabancı devlet temsilcileri de Kongre’yi, Osmanlı Devletine karşı kısa ömürlü bir başkaldırma hareketi olarak görmüşler. Sonra da devlet biçiminde büyük ve tarihi değişiklik yapmaya yöneldiklerini kabul etmek zorunda kalmışlar. Atatürk’ün “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım” cümlesiyle başlayan Nutuk’un, Ceyhun Atuf Kansu tarafından Ulusal Kurtuluş Savaşımızın dramatik akışını anlattığı belirtilir. Atatürk ise amacının; Devrimlerinin incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamak olduğunu vurgular…Yabancılar deha Atatürk’ün bir çok özelliğinin yanında, yazarlığının da olduğunu gayet iyi biliyor…Bu kitap okunmalı!..