İki Mustafa Kemal Atatürk’ün var olduğu bilinir; Sonsuzluğa varan bedeninin yanında esas olan kazandığı Kurtuluş Savaşı’nın ardından devrimlerle millete uygarlık yolunu açan ölümsüz Atatürk…
İşte bu Atatürk manen dün, bugün, yarın kısaca her zaman yaşamaya devam edecek olan fikirleri ve devrimleriyle ışık saçarak yurttaşları aydınlatmaya devam ediyor. Tabii ki bu aydınlıktan rahatsız olan kesimler, gericiler, bölücüler, hilafet yanlıları O’na ve eseri Cumhuriyet’e her dönem olduğu gibi bugün de haysiyetsizce saldırıyor. Bu bazen ilkelerine karşı bazen de son günlerde karşılaştığımız gibi büstüne zarar vererek yapılmaya çalışılıyor.
Bu tür girişimlere gerçek anlamda tepkisel bir duruşla karşılık verilmesinin yanında, bir bütün halinde ilkesel olarak varlığını koruması gereken CHP’nin doğru konumlanması daha fazla önem arz etmektedir.
CHP İstanbul milletvekili Turan Aydoğan’ın kese kağıdından matbuatla laikliği bir tutup “Tekke ve zaviyeleri kaldıran kanun kadük oldu” açıklaması, 22 CHP’li vekilin oylarıyla diyanet akademisi yasası’nın genel kurulda kabul edilişi, halkın bir kesimine şirin görünmek için “tarikatlar kalsın ama denetlensin” diyen, arka planı yıllardır bilinen dinci, siyasal islamcı sağcılara özgürlükçülük adı altında hoşgörülü yaklaşılması, anayasaya aykırı bir şekilde türbana anayasal güvence sağlamak için yasa teklifi verilmesi ve seçimlerde nasıl olsa Atatürkçüler bize her durumda oy verir anlayışıyla listeler yapılırken tabanın hassasiyetlerinin dikkate alınmaması, parti omurgasını zedelemekle birlikte en az Atatürk büstüne zarar verenler kadar sorgulanması ve acilen düzeltilmesi gereken yaklaşımlardır.
M. Kemal Atatürk’ün iki büyük eserimden biri dediği partimizin 1931 yılında yapılan 3. Olağan Kurultayında ki kendime rehber edindiğim sözlerinden birini anımsatmak isterim; “Partide bir yanlışlığı, bir eksikliği gördüğünüz zaman kayıtsız, şartsız eleştireceksiniz. Yapılan herhangi bir yanlışa müsamaha göstermek son derece yanlıştır, mahsuru faydasından büyük olur.”
Bu bağlamda laikliğin sadece dinin devlet işlerine müdahale etmemesi olarak değil, aynı zamanda dinin siyaset, hukuk ve eğitim işlerine de müdahale etmemesi olarak tanımlandığını yurttaşlara anlatmalıyız. Devletin dindar yurttaşın inanç ve ibadet özgürlüğünü güvence altına almasının yanında dinsiz yurttaşın da felsefi görüşlerini ve yaşam tarzını güvence altına alması gerektiğini ifade etmeliyiz. Eğer laikliği tam anlamıyla savunuyorsak bunu zihinlerde herhangi bir soru işareti bırakmadan tutarlı bir şekilde hayata geçirmeliyiz. Ancak böyle toplumda bir karşılık bulabilir, kabul görebiliriz.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü
Başkan yardımcısı olma gururunu yaşadığım Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği İzmir Şubesi olarak 4 Ekim çarşamba akşamı Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlediğimiz geniş katılımlı etkinliğin “Öğretmen” isimli söyleşi bölümünde kolaylaştırıcı yönetim kurulu üyemiz Nimet Haytabay, katılımcılar ise Eğitimci Necati Akpınar, Eğitim-İş İzmir 3 No’lu şube başkanı Sevda Ketenci ve TÖB-DER İzmir Şube’nin son başkanı Muammer Toprakçı’ydı.
Dünya öğretmen hareketinde Türkiye öğretmen örgütlenmesinin yerinden bahsettiler. Emperyalizme karşı yürütülen ilk bağımsızlık savaşı olan Ulusal Kurtuluş Savaşımızda öğretmenlerin canlarını ortaya koyarak nasıl etkili olduklarını anlattılar. Gerici ayaklanmalara karşı halkın uyarılmasında ve karşı konulmasında oynadıkları role dikkat çektiler. Özellikle değerli hocam Muammer Toprakçı salonda bulunan herkesi yaptığı etkili konuşma ile silkeledi diyebilirim. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın en kızgın anında 1921’de Maarif Kongresi’nin toplanmasının önemine vurgu yapıp ön saflarda hep öğretmenlerin olduğunu anlattı. TÖS ve TÖB-DER’in öğretmenlerin çoğunluğunu nasıl büyük bir özveri ile örgütlü mücadelede bir araya getirmeyi başardığından bahsetti. Soruşturma, sürgün, meslekten atılma baskılarına rağmen yokluk ve yoksulluk içinde faşizme karşı yapılan onurlu mücadeleyi gururla anlattı ve tabii örgütü kapatan 12 Mart faşizmine kızgınlıkla, sitemle…
Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir…
Fakir Baykurt’a selam olsun!