Ajans Bakırçay
2022-09-11 12:55:09

Bendeki 9 Eylül!

Çağdaş Güneş Gündüz

11 Eylül 2022, 12:55

Anılarla yoğrulan yaşanmışlıkları elime kâğıt kalemi alıp da dile getirmeye çalışsam bilmem sığdırabilir miyim yüzlerce sayfalı bir kitap dosyasına…

Tozlu yollar, karlı/ yağmurlu günler, hiç tükenmeyen telaşlı yıllarım…

Kökleri 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanmış olan Sivas Kongresi’ne dayandırılsa da 9 Eylül 1923’te kurulan Cumhuriyet Halk Partisi değil miydi gençlik sevdam?

 Söze "… diyalektik olarak" diye başlayıp "eleştiri ve özeleştiri mekanizması" diye devam eden bir babanın oğlu olmanın doğal kazanımıydı sormak/sorgulamak…

Annemden ve babamdan öğrendim sorup sorgulamayı… Nedeni, niçini, nasılı…

Belki de henüz lise son sınıf öğrencisiyken tüm önceliklerimi bir kenara bırakıp 18 Nisan 1999 seçimlerinden sonra gençlik sevdam olan partimin meclis dışında kalışına karşı gösterdiğim refleks ve sevgili Hüseyin Mutlu Akpınar’ın başkanlığında ki gençlik kollarına katılmamın nedeni yine aynı sevdaydı.

Yılların partisi bu duruma düşmemeliydi. Üzüntüm anlatılacak gibi değildi.

Sanırım 2001 yılı 1 Mayıs’ıydı.

Çok yoğun bir katılımın olduğu mitingin ardından Cumhuriyet Meydanından ayrılırken 6 oklu bayrakları bana verip "İl binasına gidiyorsun değil mi?" diye soran büyüğüme, "Hayır dershanede sınavım var, oraya gidiyorum" demeye çekindiğim daha dün gibi aklımda.

1 Mayıs da dershanem de benim için aynı önemdeydi. İkisini de ihmal etmemeliydim.

Ailenin üç numarası olarak, benden öncekilerin izini sürüyordum aslında.

Annemin / babamın…

Aydın Erten, Yüksel Çakmur, Alaattin Yüksel, Feridun Gökkan gibi çok değerli siyasetçilerle birlikte olmak, onlara kulak vermek, sevgi dolu ilişkiler kurmaktı tüm dünyam.

İlk öğütleri; Kimsenin adamı olma! Atatürkçü, sosyal demokrat bir birey ol, emeğe- emekçiye değer ver, yeter!" oldu bana.

O öğüdü nasıl unutabilirim ki…

O büyüklerimi nasıl hep gururla anmam ki…

***

Derin hafızası olan bir partinin geçmişten gelen deneyimlerini gençlere aktarması aynı zamanda akademik bir ortam yaratıyordu. Parti disiplini / parti kültürü denilen anlamlı kavramlar o günlerde zihnime kazınmıştı. Öyle ya partimizin; Ortanın Solu, ardından Demokratik Sol derken 9 Eylül 1992’de yeniden siyasal ortama dahil olması, 1995’teki 27. Kurultayında kabul edilen tüzüğe göre programındaki "6" ilkeye bağlı olmanın yanında, evrensel sosyal demokrasinin özgürlük, eşitlik, dayanışma, barış, emeğin yüceliği, hukukun üstünlüğü, dengeli kalkınma, gönenç, doğanın ve çevrenin korunması, çoğulcu ve katılımcı demokrasi değerlerine ve insan haklarına dayanan, çağdaş, demokratik sol bir kuruluş olarak Türk siyasal yaşamındaki yerini almış olup kendini yenilemeye devam ediyordu.

CHP, var olan tüm partiler arasında Türkiye’yi yeniden düze çıkarabilecek, dünyanın büyük devletlerinden biri yapma potansiyeli en güçlü partidir. Çünkü Atatürk’ün birikimine sahiptir, temeli sağlamdır ve “Atatürkçü Düşünce” bugün de geleceğe ışık tutan değerdedir.

Çağa ters düşmek CHP’nin işi olamaz!

CHP, sadece vitrini yenilemek değil onun çok ötesinde çağdaş ve gerçekçi, doyurucu yeni bir söylem, yeni bir felsefe sunmak zorundadır bugün.

Ondan beklenen budur!

9 Eylül sabahı güne başlarken 1984 yılında yitirdiğimiz Yılmaz Güney’i anımsayarak hüzünlendim.

Öte yandan Güzel İzmir’imin düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yılı nedeniyle İzmir’de yaşanan görkemli kutlamalara tanık olmanın coşkusuyla da büyük bir mutluluk yaşadım.

Devlet kuran partimin 99. Yaşını kutlamanın keyfine ise doyamadım.

2022’nin 9 Eylül’ü benim için unutulmazdı.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.