Başlığın çoğu okur için yadırgatıcı olduğunun farkındayım. Bunu bilerek adım atıyorum bu mayınlı alana.
Güncel örnekle anlatmaya çalışayım düşüncemi.
Çoğumuzu sevince boğan yerel seçimler geride kaldı. Yeni başkanlar koltuklarına oturdular. Takımlarını oluşturmaya başladılar bile. Zaman zaman sancılı olsa da bu aşamanın da geçileceği kuşkusuzdur.
Yalnızca kişiler ve takımlar değil düşüncelerin de değişmekte olduğunu gözlemliyoruz.
Örneğin, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay koltuğa oturur oturmaz halk ekmek üretimi ekmeğin ederini 5 TL’ye düşürdü. Su faturalarında da % 25 indirim uygulamasının başlatıldığını duyurdu.
Göze ve kulağa hoş gelen bu kararları eleştirmek söz konusu olamaz. Ama sürdürülebilirliklerini izlemek elbette en doğal haktır.
Bir başka kararla eskiye dönüldüğünü gördük.
Uzun mesafeli otobüs hatlarının canlandırıldığını öğrendik.
Bu uygulama doğru ve gerekli idiyse geçtiğimiz dönem boyunca neden rafa kaldırıldı?
Yanlıştan dönmek için mutlaka bir kişi değişikliği mi gerekirdi diye de sormuş olalım.
Belediye başkanlığı hiç kuşkusuz kişilerin etki bıraktığı, bırakacağı görevlerdir. Bu konuda "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır" özdeyişimizi anımsamaktan alamayız kendimizi.
Diğer yandan ise, bir şeyleri sorgulamayı da göz ardı edemeyiz.
Her ne kadar yerel yönetimlere kişilerin katkısı ve etkisi önemliyse de kent dediğimiz olgunun sorunlarına ve gereksinimlerine yaklaşımın akılcı ve bilimsel çerçevede olması gereği de gün gibi ortadadır. Başka deyişle "aklın yolu birdir". Bilgi çağına adım attığımız şu dönemde en değerli olguların akıl ve bilim olduğunu yadsıyabilir miyiz?
Seçim başarısı ortaya çıkar çıkmaz kendimce dilekte bulunmuştum.
Her ne kadar kentlerimizi, beldelerimizi doğru, dürüst ve bilgili insanlara teslim etmiş olsak da kent sorunlarını belirleyecek, onları öncelik sırasına koyacak ve çözüm yolları konusunda akılcılığı rehber edinmeyi sağlayacak kurullar oluşturulsa iyi olmaz mıydı?
Böylelikle yerel yönetimdeki hata payı en aza indirilirken öncelik ve gereklilik sıralaması bozulmamış olur muydu?
Eski Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen başkanlığında böylesi bir kurulun oluşturulması düşüncesi tam da aklımdan geçenlerin karşılığıydı.
Örneğimize dönersek uzun mesafeli otobüs hatlarının işletilmesine önceki dönemde son verilmesi raylı sistemlerle deniz ulaşımını öne çıkartma ve kitleleri bu taşıtlara yönlendirme yaklaşımının bir parçasıydı. İlk uygulandığında gösterilen tepkiler zamanla sönümlenmişti.
Kent yaşamının zahmetsiz ve konforlu olması arzulanan bir hedef olabilir. Ancak, bu ilkeyi her alana uygulamak zaman ve para savurganlığı anlamına da gelebilir. Kentlinin (kötü) alışkanlıklarını değiştirmek pahasına kimi sevimli görünmeyen uygulamalara yönelmekten kaçınmayanlar doğruyu yapmış olurlar.
Bu konuda kente ilişkin bir bilimsel kurulun görüşüne başvurulmuş olsaydı ne yanıt alınırdı diye de sormaktan alamıyorum kendimi.
Yazının sonunda özgüven kazanmış olarak biraz daha ileri giderek "biraz vesayet iyi olmanın ötesinde gereklidir" diyorum.
Aklın, bilginin ve bilimin vesayetinden zarar gelmez.