Mahkemece hapis cezasına çarptırılmış olanların ceza süresince içine kapatıldıkları, özel olarak bu iş için yapılmış olan yapı şeklinde tanımlansa da cezaevi, imge dünyamda farklı çağrışımları da barındırmakta.
1989 yılında beyaz perdede tanıştığım “Uçurtmayı Vurmasınlar” filminden Umut, bana en anlamlı miras olan sarı hamur kağıda basılı kalın kitapların ilk sayfasındaki “Görüldü Buca Cezaevi” ibaresi ve tabii TİP’in son genel başkanı Behice Boran…
Hamileliği nedeniyle geçici olarak tahliye edilir Boran ve 1953 başında bu kez Nevşehir cezaevine girer. Burada 1 Haziran 1953’e kadar kalacaktır. Hapishanede de sosyal ilişkiler konusunda ilginç gözlemleri vardır; “Mahkum adeta kapıdan girerken tasnif oluyor ve bir sınıfa oturtuluyor. Ve sanki konuşulup anlaşılmış gibi hemen herkesten ona göre muamele görüyor. Bu şaşmaz kural neye dayanıyor? Şüphesiz evvela ve her şeyden önce şahsın dışarıdaki sınıfına dayanıyor. Cemiyetteki tabakalaşma burada da kendini gösteriyor.”
TİP pratiğine ve anısı güzel Behice Boran’a selam olsun diyelim ve günümüze dönelim.
Birkaç gün önce tv’de 2022’de 18, 2023’te 7, 2024 yılında 15 yeni cezaevi yapılacak haberi yer aldı. Haberi dinlerken iki yıl önce okuduğum sevgili Çiğdem Toker’in “Kamu İhalelerinde Olağan İşler” kitabı aklıma geldi.
O günlerde şöyle diyordu Toker; “15 Temmuz darbe girişiminin ardından cezaevi yapım sürecinin OHAL KHK’siyle kolaylaştırıldığı ve Adalet Bakanlığı’na davet yöntemli cezaevi ihalesi yaptırma yolunun açıldığı yeni düzende, istenen hazine arazisi cezaevi için tahsis edilebiliyor. Mera alanları da dahil.
Bu kolaylıklar seti ile Adalet Bakanlığı kendi tarihinin rekorlarını kırarak örneğin sadece 2017 yılında mayıs’tan eylül’e kadar 20 il ve ilçede cezaevi pazarlığı yapıldığı, yaklaşık tutarın 3,5 milyar TL’ye ulaştığını ifade ediyor.”
Hatırlarsanız gene aynı dönemde Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, ihale aşamasına gelmiş 51 yeni cezaevi olduğunu açıklamıştı. Sanırım tekliflerin verilmesinin ardından genelde ihalelerin Cengiz İnşaat tarafından alındığını söylememe gerek yok. Hem de olağanüstü durumlar için getirilmiş davet yönteminin kullanıldığı cezaevi ihalelerinde hatırı sayılır indirim oranlarıyla…
Müteahhitlerin Adalet Bakanlığına verdikleri teklif tutarlarında birbirinden farklı indirim oranlarının hangi gerekçelere dayandığı önemli bir konu.
Dolaylı da olsa kopmaz bir bağ adaletin bozulması ile iktidara yakın müteahhitlerin zenginleşmesi…
İnsanları özgürlüğünden yoksun bırakacak mekanlar belirli firmaların servetlerini arttırırken, cezaevlerinin yapıldıkları yerde istihdam yaratacak, yerel ekonomiyi canlandıracak birer “yatırım” olarak görülmesi ise bu çok boyutlu meselenin bir başka yönünü gözler önüne seriyor.
Öte yandan günün sonunda yurttaşları vicdan terazisinde ikna edemediğiniz cezalar kapsamında örneğin dokuz ayı aşkın bir süredir yaşları 74 ile 90 arasında değişen 14 eski komutan sağlık durumları kötüleşse de cezaevinde tutulup yargılamanın yenilenmesi talebi reddedilebiliyor. Ne acıdır ki böyle davaların sayısı son yıllarda epey artış göstermiş durumda.
Ezcümle bir bina olarak cezaevlerinin çimentodan demire, nakliyeden akaryakıta dek farklı sektörleri harekete geçirdiği hatırlanırsa AKP iktidarının cezaevi yapımına sadece tutuklu ve hükümlüleri iyi koşullarda tutma saikiyle bakmadığı daha iyi anlaşılacaktır.