Dosya 1
Orman yanıyor. Yangını söndürecek uçakların hepsi cezalı. Tek ayak üstünde dikile dikile canları çıkmış. Olsun, belki hâlâ işe yarayanı vardır. Olmaz. İhaleyi kazanamadı. Yok devenin nalı! Orman yangınını söndürmek için ihaleye mi giriliyor? Evet. Vay başımıza gelenler!
İhaleyi kim kazandı? Falanca. E, Falanca uçak filosunu göndersin o halde bize. Onun uçak filosu yok, helikopterleri var. Aynı şey mi? Aynı şey tabii, helikopter de orman yangınını söndürebilir. Emin misin? Evet. Gönder o halde.
On gün oldu ormanlarımız hâlâ yanıyor. İmdat!
Vay! Biz dururken başkalarından nasıl yardım istersin? Kaos çıkarmak istiyorsun sen. İşgalci çağırıyorsun. Terörist seni! Tövbe tövbe… Senin uçağın yoktu ya hani… Senin helikopterlerle uçak filosu da “aynı şey” değilmiş görmüyor musun? Hiçbir işe yaramadı. Yanıyoruz. Uçak lazım bize uçak. Orman yangınını söndürmek belediyelerin işi.
Wat dedin gUlüm? Ne zamandan beri? Bugün öyle. Uçak diyorum, uçak. Para yok. E Somali’ye yardım yaptın ya az önce. Paran yoktuysa nasıl yaptın? Yetişin teröristler geldi. Yakalayın şunu. Ormanlarımızı yakan bu, işte bu…
Dosya 2
Abi uçak lazım. Yanıyoruz.
Al sana çay. (Kafaların üstünde uçuşan çay torbaları…)
Dosya 3
Köyüm yandı. Evim yandı. Zeytinlerim yandı. Hayvanlarım yandı. Hiçbir şeyim kalmadı. Sana ev yaparız. Beşin üçünü veririz caaanım, kalan ikisini de bi zahmet sen ödersin. Her şeyim yandı. Geçim kapım kapandı. Neyle öderim? Ufak ufak ödersin canım benim. Neyle ufak ufak? Dur; dur, biz sana beyaz et, kırmızı et, neyin yandıysa artık onun parasını ödeyeceğiz, onunla ödersin. Onlar benim yoldaşlarımdı. Hepsinin bir adı vardı. Onlar benim için kırmızı et, beyaz et değildi. Vay, ukalalık ha! Alın bunu içeriye!
Dosya 4
Abi uçak lazım, yanıyoruz. Haluk Levent bulsun. Sen ne işe yararsın? Biz komşuya uçak göndereceğiz, meşgulüz. Komşu bize uçak göndermek istediğinde onun yardım teklifini kabul etmediniz de kendi ormanımız halen yanıyorken olmayan uçaklarımızı onlara gönderiyorsunuz demek, çok yüce gönüllüsünüz yani, acayip işler. Höt! Ne diyon lan sen, teröristsin sen. Ormanı da sen yaktın zaten. Alın alın, bunu da alın. Tiiz başı kesile!
Dosya 5
Termik santral yanıyor diye kahroluyorsun ama kahrolma, buna hiiiiç gerek yok. Otelin dibine kadar yanıp da otele gelince duran yangın gibi bu da. Duracak elbet. Otel de santral de okunmuş sularla yıkanmış. Oraya gelince yangın falan kalmaz. Duruverir.
Bir uyanıyorsun, termik santral civarında yanmayıp da sağ kalan ağaçları kesiyorlar. Kömür yığmak için yer açılacakmışmış. Arkadaş nedir bu? Siz karışmayın bizim işimize. Nereden sizin işiniz oluyor? Burası bizim yurdumuz. Atın şunları buradan! Ama, ama, ama… Atın dedim size! (Kadınları saçlarından, erkekleri ayaklarından sürüme görüntülerinin ardından, yanmadan az önce imar ruhsatı verilen orman alanlarına girmekte olan inşaat makineleri…)
Dosya 6
Hukuk yok, herkes kendi hukukunu kendisi yazıp uyguluyor. Yol kesenler türemiş…
Yok, yok, yok, altıncı kalsın. Daha fazlasına yürek dayanmayacak. Hele duragosun altıncı distopya dosyası bi gıyıcıkta.
Adı yok birisi, “Batıyoruz ama geminin kıçında olanlar yükseliyoruz sanıyor, durum bundan ibaret.” diye yazıp bırakmış bir yere. Yaz kardeşim yaz ister adınla yaz ister rumuzla, yeter ki yaz sen. Hem adınla ortaya atılmak da distopyalarda pek akıl işi değil zaten. Kendini, al beni de parala diye kötülüğün önüne atmaya gerek yok. Yaz sen çocuğum, yaz: “Batıyoruz ama geminin kıçında olanlar yükseliyoruz sanıyorlar…” diye yaz. Ses çıkar da nasıl çıkarırsan çıkar. Anti kahramanlara anti kahramanlar gerek.
Ha bu arada, “Türkiye, iklim değişikliğinin şiddetlendirdiği onlarca yıllık çevre tahribatının ceremesini çekiyor.” diye yazmış Economist.
Bir de bu var tabii… Çevre tahribatının ceremesi… Sanki İç Anadolu’dayız. Denizin kıyısında burun kuruluğu baş gösterdi. Bu, ceremelerin en ufağı. Ama dedik ya daha fazla üstünüze gelmeyelim, altıncısı, yedincisi, sekizincisi… kalsın. Bizde distopya çok, oh hooo hem de nasıl çok, itine dök, yesin! Bu distopyalar cehenneminde sağ kalmayı başarırsak daha çok yazarız nasıl olsa…
Ütopyalar yandı, bitti, kül oldu. Herkes ve her şey artık distopik... Şarkı sözü gibi.
Ütopik hayallerle distopik hayat çarpışıyor.
Bakalım kim galip gelecek…
Yanıtı duyar gibiyim:
Kimi beslersek o…
Kusur kalmasın, bu distopyaların yaratıcılarına da birkaç söz edelim:
Üstünüze güneş doğmasın… Burunlarınıza yanan ormanların külleri, yoluna ev yapılan sellerin tonlarca suyu, o sellerin çamurları ve her yere dökülen o -kirli- betonlar dolsun. Valla dolsun.
Aysel Korkut
Alev Subaşı 3 Yıl Önce
Dosya 7 Son on gunde orma yangınları merkezli kaosu , aklın vicdanın sınırlarını zorlayan yaşananları pek de güzel toparlayıp yazan ve milletin gözünün önünde cereyan eden saçmalıkları yine onların gözüne sokan bir köşe yazarı mı var ? Nasıl yani ? yöneticilerin ortaya koyduğu tüm beceriksizlikleri.ve basiretsizliği bir bir anlatmış mı ? Al al al kesin ocu bucu belki de öcü dür .Derhal al içeye :)))