Bir okul düşünün. Cevat Şakir Kabağaçlı ya da nam-ı diğer Halikarnas Balıkçısı, Halide Edip Adıvar, Abidin Dino, Mina Urgan, Ahmet İsvan, Bülent Ecevit, İsmail Cem, Zeki Alasya, Haldun Dormen, Şakir Eczacıbaşı, Halit Refiğ gibi isimler bu okulun sıralarında yetişmiş. Tevfik Fikret, Filozof Rıza Tevfik, Refik Halid Karay, Cahit Arf, Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi efsane hocalar, hatta bir dönem Necip Fazıl Kısakürek bile, bu okulda ders vermiş.
Bahsettiğimiz kurum, 1863'te eğitimci Cyrus Hamlin ve Amerikalı işadamı Christopher Robert tarafından İstanbul'da kurulan; İmparatorluk'tan Cumhuriyet'e Türkiye tarihine tanıklık eden Robert Kolej.
Araştırmacı, eğitimci Önder Kaya'nın bir kurum biyografisi olan ''Robert Kolej'' başlıklı yeni kitabı (Kronik Kitap, 2022), Asya, Avrupa ve hatta Afrika'nın buluştuğu ''Dünyanın tam orta yerinde'' mevzilenen Türkiye'yi, Türkiye yapanların hikayesini bir eğitim kurumunun aynasından anlatıyor.
OSMANLI'DAN CUMHURİYET'E TOPLUM YAPISINA AYNA TUTUYOR
Kitapta Osmanlı'nın son yüzyılı ve Cumhuriyet'in kuruluş yıllarına dair detaylı bir sosyo-kültürel manzara söz konusu; Ermeni, Rum, Bulgar ve küçük bir grup Türk öğrenciyle yaklaşık 160 yıl önce İstanbul'da eğitime başlayan Robert Kolej'in hikayesiyle birlikte dönemin toplumsal yapısı; öğrencilerin geldikleri aileler, genel sosyo-ekonomik durum, Saray ile Kolej ilişkisi, 1. Dünya Savaşı, Milli Mücadele yılları ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında okuldaki atmosfer, gibi dönemin politik ortamını ve sosyolojisini yansıtan detaylar da var.
Kırım Savaşı, 1. Dünya Harbi, Milli Mücadele, Cumhuriyet Dönemi, 2. Dünya Harbi, 27 Mayıs İhtilali, 68 Olayları, 12 Mart ve 12 Eylül Darbesi gibi bir dizi dönemin içinden geçerek bugüne gelen Kolej'in kuruluşunu hızlandıran en önemli gelişme, Osmanlı'nın Rusya ve Batı'yla ilişkilerinde adeta ip cambazlığı yaptığı bir dönemde, Kırım Savaşı'nın patlak vermesi oluyor.
Bu savaş Osmanlı'yı Batı ile yakınlaştırıyor. İngiltere ve Fransa'nın verdiği destek, İstanbul halkında Batı'ya yönelik sempatiye yol açıyor. Öte yandan savaş borçları nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu Batı'ya bağımlı hale gelmiş vaziyette. Tanzimat döneminde ise mecburi bir dizi iyileştirmeler eğitim alanına da yansıyor. İmparatorluk topraklarında Tıbbiye, Harbiye, Baytar Mektebi gibi yüksekokullar açılıyor. American Board'un İmparatorluk topraklarında yaşayan azınlıkların eğitim düzeylerinin iyileştirilmesi konusunda başlattığı girişimler de bu gelişmelere eklenince, Osmanlı coğrafyasının başkentinde bir Amerikan okulunun açılması için uygun şartlar oluşuyor.
Kolej'e dair en önemli merak konusu ise, kuruluşunda ve izleyen yıllarda neden az sayıda Türk öğrenci aldığı. II. Abdülhamid'in yabancı okullara Türk-Müslüman öğrenci gönderilmemesi için koyduğu yasak bu durumu açıklıyor görünse de, yasağa rağmen üst düzey Osmanlı bürokrasisinden bazı isimlerin çocuklarını Kolej'e yazdırdığı da bilinen bir gerçek.
BAŞBAKANLAR YETİŞTİREN OKUL
Kolej, mezun ettiği öğrencileriyle yıllar içinde sınırları aşan üne sahip oluyor. Mezunlar, Osmanlı İmparatorluğu ve ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel hayatın önde gelen şahsiyetleri arasına giriyor. Bu isimler arasında Konstantin Stoiloff, Todor Ivantchoff gibi Bulgaristan başbakanlarının yanı sıra, Mihri Belli, Behice Boran, İsmail Cem, Tansu Çiller ve Bülent Ecevit gibi Türkiye siyasetinin önemli isimleri var.
Türkiye'nin ilk kadın tıp doktoru Safiye Ali'nin yanı sıra, matematikçi Tosun Terzioğlu, arkeolog Halet Çambel, soyadı Atatürk tarafından kendisine verilen dilbilimci Agop Dilâçar, tarihçi Cemal Kafadar ve mimar Aptullah Kuran,Halide Edip Adıvar, Zeki Alasya, Abidin Dino, Haldun Dormen, Genco Erkal, Moris Farhi, Talat Sait Halman, Cem Karaca, Ayşe Kulin, Lale Müldür, Orhan Pamuk, Halit Refiğ ve Çiğdem Talu gibi tıp, edebiyat, tiyatro, sinema ve müzik dünyasından isimler de Kolej mezunu. Mükemmel İngilizcesi ve diplomasi bilgisiyle Lozan Konferansı'nda Türk heyetinin çevirmeni ve sekreteri olarak tarihi bir misyonu yerine getiren isim ise okulun ilk Türk mezunu Hüseyin Pektaş.
ABDİ İPEKÇİ SAVUNUYOR
Kuruluşundan günümüze çeşitli dönemlerde, milliyetçi muhafazakar çevrelerce ''Türklük şuurunu yok etmek'' veya ''Amerikan çıkarlarına hizmet etmek'' gibi eleştirilerle hedefe konulan Kolej'in millileştirilmesi için ilk hamleler 1950'lerde Demokrat Parti iktidarınca atılıyor. 1950-1971 dönemi Kolej'in en hareketli yılları. 60'ların sonunda Türkiye'de Amerikan karşıtlığını artması adına en önemli tarihi savunulardan birini 70'li yıllarda Milliyet yazarı Abdi İpekçi yapıyor.
İpekçi, o dönemki köşe yazılarında Türkkaya Ataöv, Behice Boran, Bülent Ecevit gibi Türk solunun önde gelen isimlerinin bu okulun mezunu olduğunu hatırlatıyor. Sosyalist, Dev-Genç üyesi pek çok öğrencinin burada okuduğunu, Marx'ın eserleri yasaklıyken Türkiye'deki en geniş Marx külliyatının Robert Kolej Kütüphanesi'nde yer aldığını vurguluyor. Mezunlar Ofisi verilerine göre ise 1958-1964 yılları arasında mezun olan 2000'den fazla öğrenciden 212'si yurtdışına gitse de bu mezunların 166'sı tekrar Türkiye'ye dönerek çalışma hayatına katılıyor. Robert Kolej öğrencilerinin zengin aile çocuklarına eğitim veren bir okul olduğu savı da zaman içinde çürütülen bir diğer önyargı. Halen giriş sınavı ile öğrenci alan Kolej, öğrencinin yeteneğinin öne çıktığı sistemiyle, başarılı olanlara çeşitli burslar sağlamaya devam ediyor.
LİYAKAT Mİ SADAKAT Mİ?
Boğaziçi Üniversitesi'nin eski rektörlerinden Prof. Dr. Üstün Erdüger'in, kurucu rektör Aptullah Kuran'dan aktardığı 70'li yıllara ait şu anekdot, ülkemizde 'liyakat mi sadakat mi?'' sarmalına sokulan eğitim sisteminde değişmeyen bir zihniyeti yansıtması bakımından oldukça manidar değil mi?
"Tam yılını hatırlamıyorum ama 1975 civarı olmalı. Robert Kolej Yüksekokulu 1971'de Boğaziçi Üniversitesi olmuş. Ancak kamuoyunun algısında genellikle Robert Kolej olarak biliniyor. Bebek kampüsünün artık bir devlet üniversitesi olduğu algısı tam olarak yerleşmemiş. Aptullah Kuran üniversiteye verilecek bütçe hakkında sorulacak soruları cevaplamak üzere TBMM Bütçe Komisyonu toplantısına katılıyor. Toplantı sırasında milliyetçi bir milletvekili İngilizce eğitimi ve dolayısıyla Boğaziçi Üniversitesi'ni yerden yere vuran bir konuşma yapıyor. Aptullah Bey'in canı sıkılıyor. Verilen arada milletvekiline bilgi vermeye çalışıyor. Aldığı cevap ise şaşırtıcı: Rektörüm, sen o konuşmayı unut. O politika. Sen şimdi bana torunlarımı nasıl üniversiteye sokarım, onu anlat."