“Metin Altıok Şiirlerinden Şarkılar” albümünün ikinci CD’sine devam ediyorum. Sekizinci parça “sarıl bana” müzik ve vokalde Ersel Serdarlı’ya ait. Nakaratı; “anamın bıraktığı yerden sarıl bana / sevgiden caydığım yerde darıl bana” naifliğiyle sevimli bir pop türüne örnek teşkil ediyor. Dokuzuncu parça; “evde yoklar”ın müziği Cihan Sezer’e ait. Güvenç Dağüstün temiz sesiyle felsefi sözlere kucak açıyor: “Bana karşı ben vardım / Çaldığım kapıların ardında / Ben açtım, ben girdim /Selamlaştık ilk defa” On birinci parça “izin verin de” opera dünyasından Türk hafif müziğine bir armağan. Baslar Tevfik Rodos, Zafer Erdaş, Tuncay Kurtoğlu ve aynı zamanda piyanoyla eşlik eden Ali Hoca’nın ortak ürünü. Albümün niteliğini, düzeyini yükselten parçalardan. On ikinci parça “Nihavent” yine aynı baslar ve Nedim Yıldız’ın ortak ürünü. Neşeli havasıyla ayrı bir renk katıyor. Bu arada dört parçanın ikişer kez bestelendiğine de dikkatinizi çekelim: Kimliksiz Ölüler (Vedat Yıldırım ve Mirady ), İzin Verin De ( Mehtap Meral ve 3 Bas ), Zor Zamanda Gazel ( Muhteber Cihaner ve Nevzat Karakış ), Evde Yoklar ( Kerem Doğrar ve Cihan Sezer ) Son iki parça destek amaçlı konulmuş. İlkinin sözleri; Zeynep Altıok Akatlı ve Murat Evgin’e ait. Besteleyip piyano ve elektro gitarı çalan da seslendiren de yine Murat Evgin. Son şiir Ataol Behramoğlu’nun. Zülfü Livaneli besteleyip seslendirmiş. Kitapçığın sonunda sanatçıların şairimiz Metin Altınok ile ilgili duygu ve düşüncelerini belirttiği yazılar var. Hepsinin de yüreklerine, emeklerine sağlık diyorum.
***
Tüm dünyada yüzlerce insanın ölümüne neden olan ve olmağa devam eden Corona Virüsü, güzel bir gelecek umudumuzu da en aza indiriyor. 65 yaş üstünün en riskli grup olduğu konusunda hem fikiriz. Bu nedenle özellikle huzurevlerinde bol kurallı, bol yasaklı bir yaşam zorunlu halde olmakta. Hatta lobilerde, kafelerde buluşulduğunda dinlediklerini artık özlemle anıyorlar. O zamanlar oldukça sık rastlanan bir anektoddan söz etmek istiyorum. Bu arada huzurevinin yaş ortalamasının 85 olduğunu da belirtelim. Bir gün bir huzurevi sakini başka bir sakinle yaşadığı bir olayı anlatmaya başlar. Çevredeki arkadaşları da hemen “nasıl biri” diye sorar. Sakin anlatıcı bir süre düşündükten sonra “ak saçlı”, deyince herkes kahkahayı basar. Hep bir ağızdan “ burada herkes ak saçlı” diyerek yanıt verir. Konu dağılır. Önemli olan hoşça vakit geçirmektir. Kendisi de ilk zamanlar; “ sen daha gençsin”, diyenlere karşı çıkıyordu. Yanıtıysa “hayır, ben de yaşlıyım, 66 yaşımdayım” olurdu. Kendinin de yaşlı olduğu hususunda onları ikna etmeye çalışıyordu…Neydi o günler!..Sağlıklarla…
***
Zehra İpşiroğlu “Hayal Satıcısı” adlı tek kişilik bir tiyatro oyunu yazmış. Şiddet gören bir kadın fal kafesi açıyor. Yine eril kültüre dayanarak saf kadınların üzerinden ekonomik özgürlüğüne kavuşuyor. Nitelikli, örnek bir kadın kimliğine kavuşmuş mu? Hayır! Kara mizah dolu bu oyun, genç oyuncu Berna Laçin tarafından başarıyla yorumlanmış. Kitabın sonunda Cumhuriyet Gazetesi tarafından yazarla yapılan söyleşi ve izleyici düşünceleri yer alıyor. Basından bu oyunun sahnelenmesinin, yöneticiler tarafından engellemelerle karşılaştığını da öğreniyoruz. Eleştirel gözle bakmak kaydıyla okunmaya ve izlenmeye değer bir oyun…
***
YİNE 9 EYLÜL’DE
Gösterdik yiğitliğimizi
Komşulara, dünyaya
Yenilmiş görünen halkımızla
*
Cephanemiz yetersiz olsa da
Askerlik en doğal görevimizdi
Hem de en ciddi, en hayati
Özveriyle el veren insanımızla
*
Kimseden yardım istemedik
Ne silah istedik, ne nakit
Kendimizden başka yoktu hayatta
Son zaferi yarattık İzmir’de
Gençlerimizle, kadınlarımızla
Akıl ve yüreğimizin örneği Ata’mızla
*
Yine buluştuk 9 Eylül’de
Hiç bitmeyen marşlarımızla
Tükenmeyen kahramanlarımızla
Biz de varız bu dünyada
Hep olacağız her ortamda