Soft Rock müziğimizin baş temsilcilerinden Teoman artık müziğe ara verdiğini geçen yıllarda duyursa da tamamen kopamadı. Geçtiğimiz ay 11. stüdyo albümünü piyasaya sürdü. Bu albümünü daha çok “sanat formu” olarak gördüğünü açıklıyor. Sanatçının iyice olgunluk dönemine girdiğine tanık oluyoruz. Arkadaşlarıyla birlikte oluşturdukları 7 şarkıya, sırayla dikkat çeken dizelerden birer demetle değinelim: 1. Gecenin Sonuna Yolculuk (4.36) Evine bir daha dönmemeli / Bir yola çıkarsa insan / Bir daha hiç sevmemeli / Çöpe attıysa kalbini… Kadın vapurda / Çoktan sönmüş gençliği / Bazen inanıyor mucizeye / Bazen kıyamete…2. Efendi ve Kölesi (4.10) Soruyorum efendime, “Nedir arzunuz?” / Kulak veriyorum yıldızlarına / Dudaklarım kıvrıktır aşağıya / Boşuna değil, efendimi yaratan benim…3. Hayal Meyal (3.42) Şahidim, yalancıyım / Hakikat uçuşur rüzgârımda / Suç ortağınım / Vücudunun bütün kıvrımlarında…4. Koma Hali (4.25) Ritmine kaptırmamak olanaksız. Bi’ şey söyle beynim, bi’şey söyle / Söyle, bi’şey söyle / Vazgeçtim isyanımdan / bana bi’şey söyle…5. Kumarbaz (4.15) Bir ucumdan hayal, bir ucumdan hakikat / Koştum aklımdan dışarıya, kibrimden taşmaya… Adımı unuttum çoktan, irinim aktı benden yere / Artık tapmıyorum kendimden başka hiçbir şeye…6. Hızlı ve Acısız (6.58) Elektrogitar eşliğinde daha çok öykü okur gibi seslenmiş: Kalbime düz kontak yapmıştım / Sapmıştım planımdan / Beğenmeden yazgımı / Yürümüştüm suyun üzerinde… 7. Son şarkı “Viski ve Lazanya” ise elektrogitar eşliğinde dört dörtlük bir öykü okuması…
***
Rachel Corbett’in “Hayatını Değiştirebilirsin” kitabı, adına kapılarak çok tutulan kişisel gelişim kitaplarından biri olduğu sanılabilir. Ancak alt başlık “Rainer Maria Rilke ve Auguste Rodin’in Hikâyesi”ni görünce heyecana kapılabilirsiniz. Kitabı okurken ise ben kişisel olarak iyi ki almışım diyor ve başucu kitaplarımdan biri daha oluyor diye seviniyorum. Giriş bölümünde belirsizlik, üzüntü ve yalnızlığa yapılan övgüye şaşırabilirsiniz.
Bu kitapla iki sanatçının çarpıcı yaşamına, düşüncelerine, yaşama bakışlarına tanıklık edeceksiniz. Michelangelo’nun “Lorenzo de’Medici” yontusunun, heykeltraş Rodin’in “Düşünen Adam” yontusuna esin olduğunu biliyor muydunuz? Rodin, yontu yapımının aşamalarını da gözler önüne sergiliyor. Doğurgan düşüncenin ayrıntılara yönelerek düş severlikten yaratıcılığa dönüştüğünü vurguluyor. Rodin’in dikkatinin dağılmaması için çalıştığı salonda duvarlara tablo bile asmadığını öğreniyoruz. Mutlulukla sanat arasında seçimini yapmak gerektiğini belirtiyor. Şair Rilke ise; sanatçı arkadaşlarıyla kırsal bir yörede sanat tartışmalarının yoğunlaştığı üretken aylar geçirmesiyle dikkat çekiyor. O, sanatın askerlik kadar zorunlu bir görev olduğuna inanıyor. Daha sonra Rodin’e hayranlığı giderek büyüyor. Hayatı ve sanatı için Rodin’i örnek aldığını açıklıyor. Çalışmayı ise ölmeden yaşamak olarak tanımlıyor. Sanatın tercih değil ruhun ölmeyen eğilimi olduğuna inanıyor. İkisinin dostlukları o kadar ileriydi ki Rilke Rodin’in biyografisini yazar. Bir buçuk yıllık küslükten sonra tekrar görüşseler de eski sıcaklık yoktur. Sonra Rilke’nin üretken yılları, yazar Andre Gide ile arkadaşlıkları. Ayrıca katolik olduğundan ölümüne dek tamamlanamayan boşanma işlemleri. Rodin dahil bir çok sanatçının kiracı olduğu ünlü Hotel Biron’un devlet tarafından el konulması ve artık Paris’in anarşi, kaosa sürüklenmesi sıkıntıları vardır. Daha sonra da yaşamına Freud girer. Freud ve Jung’un çatışmasına da yer verilir. Salome de psikolog olarak Rilke’nin sıkıntılarına gönüllü olarak yardımcı olur. 1. Dünya Savaşı’na da 5 aylık kahramanlık yazılarıyla istemeden katkıda bulunur. Rodin ise 50 yıllık yaşam arkadaşıyla sonunda evlense de yeni gelin birkaç gün sonra zatürreden yaşamını yitirir. Rodin de çok uzun zaman geçmeden yaşamını yitirir. Rilke onun ölümünü duyunca çok sarsılır. Eşinin küçük oğlu Balthus’u, resim yeteneğini sanat dünyasına kabul ettirinceye dek desteklemiştir. Gülün dikeninin batmasıyla da kısa sürede bu dünyaya veda etmiştir. Bu arada Rodin Müzesi de açılır. Şair Rilke ile heykeltraş Rodin’in muhteşem sanat dünyasını kucaklamak çok güzeldi. İyi okumalar…
***
Ankara merkezli Çayyolu Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisi dosya konusu olarak şair, yazar Veysel Çolak’ı seçmiş. Derginin ilk 15 sayfası ilki Veysel Çolak’a ait olmak üzere, bol bol şiire ayrılmış. Sonra da Zerrin Saral’dan “O ve Mada”, Levent Seçer’den “Unutamadığım Kadın”, Fatma Türkdoğan’dan “İki kadın İki Hayat” ve Ahmet Rıfat İlhan”dan “Kuşku” adlı öykülere yer verilmiş. Daha sonra dosya konusuna Aslıhan Tüylüoğu’nun Veysel Çolak’ın kişilik ve huy yanını anlatan yazıyla başlanmış. Daha sonra Suzan Erol; “Şiir Diyalektik Değilse” (Şiir Üzerine Düşünce Uçları) ve “Som Şiiri Aramak” (Şiir Sanatı Üzerine Kronikler) adlı iki kitabı ile, şairin, şiirin düşünsel yanını anlatıyor ve şiire olan tutkusuna tanıklık ediyor. Hatice Emel Kaya şairin “Bay Z Üzerine Kronikler” kitabını tanıtıyor. Dizdar Karaduman çeşitli kitapları aracılığıyla, çeşitli şiirlerinden damlalarla şairin tutkusuna bir kez daha parmak basıyor. Nurdan Aladağ’ın şairle yaptığı röportaj dikkatle okumayı gerektiriyor. Ali Ekber Ataş, şairin bir şiirini bütün olarak verdikten sonra yorumluyor… Okumaya değer bir sayı olmuş…