Bir robota hangi komutu verirseniz, onu yapar. Onu nasıl programlamış iseniz öyle davranır. Diyelim ki işkenceci bir robot imal ettiniz ve ortalığa saldınız. O robot, sorgulamaz, kendisinden isteneni yapar. Durması bildirilene kadar hedefteki kişiye veya nesneye işkence eder. Bu normaldir. Olması gerekendir. Çünkü öyle programlanmıştır ve yapması gereken tam da odur. (Neyse ki öyle robotlar yok.)
Programlanmış insanın da robota benzediğini söyleyerek bir işkenceciyi temize çıkarabilir miyiz? Bence hayır. ÇÜNKÜ İNSANIN İYİYLE KÖTÜYÜ, DOĞRUYLA YANLIŞI AYIRT EDEBİLME YETENEĞİ VARDIR. Nice beyni yıkanmış olursa olsun, insanın, kendisini kötü şeyler yapmaktan alıkoyan vicdanı vardır. Ayrıca, işkencenin en ağır insanlık suçlarından biri olduğunu herkes bilir. Anayasa’nın ve TCK’nın ilgili maddelerini numaralarıyla bilmese bile, işkencenin yasak olduğunu herkes bilir. Bilmiyorsa da öğrenmelidir. Bu, herkese mutlaka öğretilmelidir.
Şimdilerde yapay zekâ alanında ilginç gelişmeler yaşanıyor. Robotlara, insan gibi düşünebilme özelliği yükleniyor. Robotlar artık, iyiyle kötüyü ayırt edebilme, iyiyle kötüyü kıyaslayıp doğru kararı verebilme yeteneğiyle üretiliyorlar. Ve daha da ilginci, bu robotlar, kendi kendilerini eğitip geliştirebiliyorlar.
Bu arada yurdum insanı, insanda hep var olan bu yeteneklerle ne yapıyor?
İyiyle kötüyü ayırt edebiliyor mu? Kendini daha iyiye doğru geliştiriyor mu? Şöyle ya da böyle, geçmişte yapmış olduğu doğruları-yanlışları sorguluyor mu? Bu sorgulamadan yüzünün akıyla çıkıyor mu? Çıkamıyorsa yaptıklarının cezasını çekiyor mu; en azından, yaptığının yanlış olduğunu itiraf edip, olumsuz etkilediği, yüzde doksan dokuz ruh sağlıklarını bozduğu kişilerden özür diliyor, helallik istiyor mu? Öldürdüklerinin mezarlarına gidip af diliyor mu? Yıllardır çocuklarının kemiklerini arayan annelerden özür diliyor mu?
Ne gezer?
Bunlar insani şeyler.
Bizde robotlar hâlâ eski sistem. Mekanik hareketleri olan tenekeler hepsi. Yapay zekâ yüklenmemiş. Ne komut verilirse onu eyleyen türden robotlar.
Ve bazı insanlarımız da öyle ne yazık ki! Robotik…
Sadece bizde öyle değil, başka ülkelerde de benzer şeyler var.
Örneğin, ülkelerin birinde bir adam, kendi kendini aklamak için, işlediği insanlık suçlarını savunuyor. Topluma, işkencenin normal bir şey olduğunu bildiriyor. Engin tecrübelerinden süzülüp gelen bir bilgiyi sunuyor insanlara ki herkes birdenbire çok aydınlanıyor. Bilgi şu: Konuşmaya niyeti olmayanlara sorguda işkence edilebilir. (Gerekirse siz de edin.)
Araya, başka birinin, ‘Almanya’da da kuyruklar var.’ deyişi gibi, her ülkenin, her devletin işkence yaptığını sıkıştırıyor.
E canım, her ülke yapıyorsa biz de yaparız! Onlardan neyimiz eksik?
E, adam inatçıysa, konuşturamayacaksam, ağzından laf almam da gerekiyorsa, n’apim, elbette işkence yapacağımdır. Bu çok normal, çok sıradan bir şey.
Hayır efendim, hiç de sıradan bir şey değil. Hiç normal değil. Daha fenasını da söyleyelim: İşkence, normal bir insanın yapacağı bir şey değil.
Kendisi normal buluyor diye bizler de normal bulacağız ve beyefendiyi suçlamayacağız. Yolda görsek yüzüne tükürmeyeceğiz. Aramıza kabul edecek ve kendisini onaylayacağız. O da gerekirse aynı şeyleri yine yapacak. Bu kez onaylanmış olarak, göğsünü gere gere yapacak. O değilse başkaları yapacak. Hiç utanmadan, hiç arlanmadan, hiç kendinden tiksinmeden, aynaya bakıp gördüğü caniden korkmadan… Kendini onurlu, gururlu, büyük adam sanmayı sürdürerek yapacak. Üstelik de kendini vatansever sanacak. Kendisinin, devleti koruduğunu sanacak. Görevinin öncelikle insanı korumak olduğunu zaten hiç öğretmemişler, hiç de öğrenmeyecek, bilmeyecek.
Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin Devlet’e karşı korunan (güya korunan maalesef) haklar olduğunu da bilmeyecek. Bizzat Devlet’in, o haklara sahip kıldığı insanlardan, devleti korumaya kalkışarak, insanlara işkence edecek. Ve kendisini hep kahraman sanacak.
“Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında, üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” diyen TCK Madde 94, onu hiç ilgilendirmemiş. Bazı adamlarca neredeyse kanunlaştırılmış olan ‘cezasızlık’ sayesinde yine hiiiç ilgilendirmeyecek.
Üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasının ortasını alalım. Bir işkence için altı yıl versin yargıçlar. Kaç işkencesi, kaç yargısız infazı, kaç gözaltında kaybedilmişi var bu kişinin, kendisi bile bilmiyor. Öyleyse altıyı onla mı, yüzle mi çarpalım? Yoksa binle mi? Ne yapalım?
İşkence hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir devlet için hak değildir. Kimse, kimseye işkence edemez. İşkence masum ve sıradan bir işmiş gibi savunulamaz. İnsan, işkence yaptığını açıklamak durumunda kalmış ise itiraf ederken biraz mahcup olur. Ama ‘insan’ olan bunu zaten yapmaz. Oldu da yaptıysa bir süre sonra bundan dolayı pişmanlık duyar.
İşkenceci robottan söz etmiştik. Örnek olsun diye. Unutmadan belirtelim, işkenceci robot üretmek de normal bir insanın yapacağı bir şey değildir. Hâl böyleyken işkenceci insanlar üretmek niye? Farklı düşündükleri için insanları suçlu ilan edip onları işkenceyle terbiye etmeye çalışmak niye? Bu, ruh sağlığı bozuk bir toplum inşa etmek demek değil mi?
İşkencecinin de ruh sağlığı bozulacaktır, işkence edilenin de.
Bir devlet çocuklarını neden hasta eder?
İşkenceci, insanların Devlet için var olduklarına inanır ve Devlet’in insanlar için var olduğunu savunanlara işkence eder.
İnsanları koruması gerekirken, Devlet’i insanlardan korumaya kalkar ve işkence eder.
Ona göre Devlet önemli, insan ise önemsizdir, öyleyse vurun abalıya der ve işkence eder.
Oysa önemli olan insandır. Çünkü insan yoksa Devlet de yoktur.
Devletleri insanlar kurar. Devlet’in, kendisini kuran insanlara eziyet etme hakkı yoktur.
Devlet ve vatan sevgisi bazı ülkelerde sorunludur. O ülkelerdeki Devlet severler, vatanseverlere sıkça işkence ederler. Bu yüzden de o toplumlar hastalıklı toplum olmaktan asla kurtulamazlar.
Öyle toplumlara önerimiz, işkenceci robotlar üretmekten vazgeçmeleridir.