Ajans Bakırçay
2021-03-07 18:32:34

Kadınlar “Hukuk” istiyor...

Aysel Korkut

07 Mart 2021, 18:32

92 yaşındaki kadına tecavüz ediliyor, boğulup öldürülüyor, katilin elinde üç hilal dövmesi var. Üç hilale gönül vermiş olanların yüz karası sayılması beklenen bu adamsı, yarın kahraman ilan edilir mi? Örnekleri çok, olmaz değil. Yazık! Adamsıya değil, doksan iki yaşında tecavüze uğrayan kadına yazık! Günah da aynı zamanda. Bir de üç hilalin kendisine yazık! 

Adam sokakta karısını öldüresiye dövüyor. Görenler Kadir Şeker'in başına gelenleri anımsıyor. Kimse kıpırdayıp da adamı durdurmuyor. Saldırgan eski kocanın “Ezan dinmez, bayrak inmez.” gibisinden mesajları var. Yani o da üç hilalci ya da belki dinci. Dindar demiyorum, dinci diyorum, çünkü dindar insan, Allah'ın verdiği canı ancak Allah'ın alacağını bilir. Dinci ise dini işine geldiği gibi yorumlayan ve kullanandır, her fenalığı yapabilir. 

Adalet Bakanı “Hukuk gereğini yapacaktır.” diyor. Kendisine kimse inanmıyor. Çünkü herkes bütün bunların, hukuk gereğini yapmadığı için yaşandığını biliyor. Hukukun hilalci diye, dinci diye katili koruduğunu ve bu insanların bu yüzden böyle azdıklarını biliyor. 

Birisi gencecik bir kadına tecavüz ediyor. Günlerce yanında alıkoyuyor. Yediği pis işleri pis ifadelerle internetten arkadaşlarıyla paylaşıyor. Sonra sıkılıyor, kurbanını başından atıyor. Bütün bunları gururuna yediremeyen genç kadın kendini öldürüyor. Adamda yine vatan millet diyen benzer paylaşımlar var. Namusu savunur görünen ama namussuzluk etmekte bir beis görmeyen bu genç adam sorgulanıp bırakılıyor. Gelen tepkiler üzerine askeriyeden atıldığı söyleniyor, bir de tutuklandığı. İnanırsan. 

Kadın cinayetleri politiktir sözü boşuna söylenmiş bir söz değil. Bu cinayetlerin bir politika gereği ya da bir politikanın sonucu olarak yaşanmakta olduğu apaçık ortada. 

Politikacılar için kadın sadece politik bir malzeme. “Türbanlı bacıma şunu şunu yaptılar.” demek gerektiğinde öne sürülen kullanışlı bir malzeme bu kafa için kadın. 

“Türbanlı bacılarım üniversiteye giremediler.” derken de çok önemli bir malzeme.

Ancak aynı türbanlı bacı, girebildiği üniversitesini savunduğunda terörist. 

Aynı türbanlı bacı, çıplak aramayı deşifre ettiğinde yine terörist. 

Aynı türbanlı bacı, olur a LGBT-İ bireylerin haklarını savunur ise yine yine terörist. 

Kadınlar öldürülüyorlar. 

Çoğu erkek olan yöneticiler görmüyor, duymuyormuş gibi yapıyor ve mümkünse konu hakkında hiç konuşmuyorlar. Bekliyorlar ki herkes alışa, kadın öldürmeyi normal saya, kadın cinayetleri, üzerinde konuşulmaya değmez sıradanlıkta birer olaya dönüşe. Sürüler halinde toplaşıp sürü bağışıklığı beklemek gibi.

En az o meslektaşları kadar ataerkil bir erkek kafasına sahip olacak şekilde yetiştirilmiş kadın yöneticiler ise erkek meslektaşlarından bile erken davranıyor, hemcinslerini suçluyorlar. 

Ve sanki birileri, her güne bir kadın düşecek şekilde seri cinayetler kurguluyor bir süredir; oturup ciddi ciddi planlıyor ve uygulamaya geçiriyor. Bu plana göre her gün en az bir kadın öldürülüyor. Bir zamanlar İstanbul'da kapkaççılar türemiş ve kadınlara musallat olmuşlardı. Hiç unutmam, çantalarını alıp kaçıyor, kadınları yerlerde sürüklüyor, etrafa dehşet saçıyorlardı. Bir plana dâhil imiş gibi başladı, çok yoğun yaşandı ve bir zaman sonra aynı anilikte bitti kapkaççılık dönemi. Sonra tacizler, tecavüzler yoğunlaştı. Şimdi de cinayetler. İstendiği zaman şıp diye kesilebilecek cinayetler için birileri gaza bastı sanki. İstanbul Sözleşmesi'nin içeriğinde, kadını, kendini kadının sahibi sanan adamdan koruyan maddeler olduğu anlaşıldığından beri sanki. 

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılsın isteniyor. Kadını mal olarak gören kafa için İstanbul Sözleşmesi çok fazla elbette. Okumadan imzalayınca inanmadığı şeyleri mi imzalıyor insan, yoksa dün inandığına bugün inanmıyor mu ya da okuduğunu çok mu geç anlıyor ya da ya da o gün işine öyle, bugün böyle geldiğinden mi bu işler böyle oluyor? Bilmek zor hangisi olduğunu. Bunu bilmek, kadın cinayetleri söz konusu olmasa gerekli de değil hiç. Ama cinayetler ne yazık ki var ve süreklilik taşıyor, günden güne de yerleşiyor, kalıcılaşıyor. 

Süreklilik sayesinde ataerkil yöneticilerin istediği oldu. Halk cinayetleri kanıksadı. Bir süredir bu ölümlerden, ölenin yakınları dışında kimse fazlaca etkilenmiyor. Ancak olayın görüntüsü varsa bir iki gün gürültü kopuyor. Yeni olaylar yağmaya, fenalıklar zihinleri kamçılamaya devam ederken, gürültü koparan o olay da unutulup gidiyor. 

Olay enflasyonundan sersem tavuğa dönmüş bir toplum var çoktan beri. Gittikçe hızlanan bir dönme dolapta unutulmuş da döne döne başı dönmüş, kusmaktan içi dışına çıkmış gibi herkes. İnse inemez, atlasa kurtulamaz, haline razı olsa yaşayamaz, öteki kabinlerde ölenleri öldürülenleri görür ama ya onlara üzülecek hali kalmamış olduğundan ya ölen kendisi değil diye sevindiğinden ya da bir şey yapabileceğine inanmadığından öylece bakar. Sadece bakar. İşte o aşamadayız. Dönme dolabın zincirleri gıcırdıyor, vidaları, cıvataları gevşiyor. Öldürülüp atılan her kadınla birlikte yükü bir insan ağırlığında hafifliyor. Hafiflik hızı arttırıyor, hız hızı doğuruyor ve dönme dolap hızlandıkça hızlanıyor.

Ya savrulup düşeceğiz ya yanımızdaki tarafından öldürülüp anıt sayaca geçeceğiz ya dönme dolap parçalanıp savrulacak ve her birimiz birer füze olarak uzaya gideceğiz. İşler iyice çığırından çıktı. Kadınlar ve çocuklar güvende değiller. Kadınlar ve çocuklar ciddi tehlikeler içindeler.

Kadınlar ve çocuklar kalın kafalıların malı değiller.

Kadınlar ve çocuklar yoksa aile de yok, hayat da yok, kalın kafalar anlamıyorlar.

Dünya nüfusunun yarısı kadın, öldürmekle bitmeyiz biz, anlamıyorlar.

Karısını, eski karısını, sevgilisini öldürdü diye adam olunmaz, anlamıyorlar.

Kadın öldürmenin modası olmaz, planı olmaz, anlamıyorlar.

Bir kadın tarafından doğurulup bir başka kadının hayatını bitiriyorlar, kim olduklarını anlamıyorlar.

Öldürülen ölüp gidiyor, gözünün önünde babası tarafından annesi öldürülen çocuklar hastalanıyor, yarının ruhu hasta büyükleri oluyorlar.

Toplum gittikçe hastalıklı bir topluma dönüşüyor. Çürüyor. Toplum çürüyor. Cezasız kalan her kadın katili toplumun ve insanlığın yüz karası olarak ortalıkta dolaşıyor. 

Anlamıyorsunuz ya da anlamıyormuş gibi yapıyorsunuz ama anlamak zorundasınız: 

Kadınlar hukuk istiyorlar.
Kadınlar, Kadınlar Günü'nde coplanmak istemiyorlar. 
Kadınlar, her güne yeni bir kadın cinayetiyle başlamak istemiyorlar. 
Kadınlar haklarını istiyorlar.
Kadınlar hukuk istiyorlar.
Kadınlar İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe koyulsun istiyorlar.
Kadınlardan korkuyorsunuz. 
Korkun. 

Çünkü istediklerini alacaklar. 
Alacağız. 

Yorumlar (2)

Nevriye 4 Yıl Önce

Hissettiklerim ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Kalemine sağlık.

Alev Subaşı 4 Yıl Önce

Türkiye " Kadına Şiddet " gerçeğinin kısa bir tanıtımı gibi..Yazı harika bir özet !! Elinize Sağlık ..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.