Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde senfonik müzik konserleri başladı. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın ev sahibi olduğu konserlerden biri de 12 Kasım 2021 günü “Atatürk’ü Anma Konseriydi. Aynı zamanda şef olan Oğuzhan Balcı kendi besteleriyle konseri taçlandırdı. Atatürk’ün idealindeki besteler türündeydi. İlki “Kemençe Konçertinosu” olup solist İstanbul kemençesiydi. Ninni, Halki (Heybeliada) ve Tetova’da Pazar yeri olmak üzere üç bölümden oluşuyordu. Beste ise kah lirik kah ritmikti. Türk dünyalı film müziği tadındaydı. İkincisi ise “İstanbul Hatırası” olup kanun ve senfoni orkestrası için bestelenmiş tek bölümlük bir yapıttı. Forteli (güçlü) bölümleri bol olan bir yapıttı. Çağdaş Türk Sanat Müziği türüne sokulabilir. Ah bir de dinleyiciler bölüm aralarında alkışlamasalardı. Ama özlemin de coşkusu vardı.Kemençe çalan solist: Derya Türkan. Kanun çalan solist: Serkan Halili. İkinci bölüm Atatürk’ün sevdiği, Atatürk için seçilmiş özel şarkı ve türkülerden oluşuyordu. Gür sesli vokal Dilek Türkan, yorumladığı parçalarla bizi mutlu etti. Örneğin ilk parça Dede Efendi’den “Yüzündür Cihanı.” İkinci parça Bülbülüm altın kafeste, diye başlayan Selanik Türküsü…Düzenlemeler elbette şef Oğuzhan Balcı’dan. Atamıza layık bir konserdi...
***
Gökmen Küçüktaşdemir tv ve radyo programları yapan, gazetecilik yaşamının bir parçası olmuş,son yıllarda kitap yazmayı da uğraşlarına katmış bir kişi. “Çoban Yıldızı” adlı kitabı Truva yayıncılıktan çıkma. Politika ve maceranın esas olduğu bir roman. Hizbullah – PKK örgütlerini devletin istihbarat merkezinin yarattığı iddiası, gazilerin bağlanan çok düşük maaşla maddi ve manevi sıkıntı içerisinde olmaları, hukuk öğrencilerinin PKK uyuşturucu trafiğinde yer almaları iddiası, etnik ayrımcılığın körüklenmesinin bir tuzak olduğu gibi çok tanıdık tartışmaları da barındırıyor. Yahya adlı mağarada yaşayan bir bilge önemli roman karamanlarından. İnsanlara yardım ederek yol gösteren bir Çoban Yıldızı gibi. Gerçekte İstanbul Paşabahçe’de doğup büyümüş bir insan. Büyük patlama olayı da çok iyi canlandırılmış. Hıristiyan örgütlerinin yardım kuruluşu adı altında ülkemizdeki etkinliklerine de dikkat çekiliyor. Romana aynı zamanda, birlikte çalışan ama birbirlerine güvenmeyen insanların serüvenleri gözüyle de bakabiliriz. Büyük devletlerin iç savaş çıkartarak o ülkeyi sömürme projelerinin hepimizce bilinip kabullendiği gerçek de vurgulanıyor. Öğrenci gençler ise kah kafe de söyleşerek kah dans gösterisine katılarak her şeye karşın gençliklerini yaşamayı sürdürüyorlar. Öğrenci Yaren, endemik bitkilerle ilgili bir proje için arkadaşlarıyla Kaz dağlarına çıkar. Kendini müthiş bir serüvenin içinde bulur. Roman boyunca gergin, hızlı ve kanlı sahneler okuyucuya eşlik ediyor. Çoban Yahya’nın sabır ağırlıklı bilgece sözleriyle roman son buluyor. Çok güzel filmi çekilmeye değer bir kitap olmuş. İyi okumalar…
***
Füsun Akatlı “Bir De Ruhi Su” adlı kitabıyla büyük değerimize selam göndermiş. Ruhi Su konservartuvar mezunu bir bas bariton ses. Halk türkülerini de bağlama çalarak şan tekniğiyle seslendirmiş büyük bir sanatçı. Nazım Hikmet’in Süvari’nin Türküsü (Dört nala gelip uzak Asya’dan…) şiirini ilk bestelemiş bir kişi. Komünizme inanmış bir sanatçı olarak çok zor bir yaşamı olmış. 1960’larda klüplerde sahne almak zorunda kaldı. Derleme çalışmasını başka bir adla yayımladı. Yurt dışında da konserler verdi. Kurulan Dostlar Korosu bestelerini yorumladı. Kitap bol siyah beyaz fotoğraflarla desteklenmiş. Ülkemizin müzik sorunlarını eğitimli, deneyimli bir müzisyen olarak ciddi eğilmiş ve yol gösterip yorumlar yapmıştır. Nazım’ın şiirde yaptığını Ruhi Su müzikte yapmıştır. Hep aklımızda ve yüreğimizde yaşayacak…
Atamıza sonsuz sevgi ve saygılarımla…
10 KASIM’I YAŞAMAK:
83 yıl önce yastaydık tüm dünya / Atatürk’ümüzü uğurlamıştık son yolculuğuna…
/ Yaptıklarını çoğaltamadık / Sana hiç yetişemedik / Hâlâ önde koşturuyor / Düşüncelerin, coşkuların… Ayırt edemedik bile / Sana lâyık olmak ile laik olmayı… Sana yaklaşanlar var;
/ Aziz Sancar, Yıldız Kenter gibi, / Türkan Saylan, Fazıl Say gibi, / Neden bu kadar az sayılırlar ki?... Sporcu kızlarımız da unutulmamalı / Hâlâ pozitif ayrımcılık gerekli, ne yazık ki!... 10 Kasım; biraz anma, çokça düşünme / Biraz endişe, çokça yapamama… Dertleşelim mi birbirimizle, / Değsin 10 Kasım’ı yaşamaya! (Kasım 2021)
***
Öyküşiir – 4
Artık sevgi sorgulanmaktadır. Farklı düşüncelere sahip olunabilir ama nedir bu kendi düşüncelerini öbürüne dayatmalar. Saygısızlık ve hatta küstahlık olağan hale gelmektedir. Ya o nedenini bilemediği kıskançlıklar. “Seni kızdırmak için öyle söylüyorum” demeler. Artık yanından çekip gitsem de rahatlasam düşünceleri. Gerilim sürekli ve sıradan hale gelmektedir. Yalnız kalma isteği artmaktadır. İşte kendini yazdıran dördüncü şiir:
Biterken: Mutluluk bıraktı yerini mutsuzluğa çoktan / Vazgeçmesini de bilir insan yardan …Yalnızlığın o muhteşem görkemi / Hayran bırakır her zaman kendini… Şiddetin o dayanılmaz hazzı / Bitirip kaçırır böylesi aşkı…Elveda bile demeye değmez mi / Artık en uzaktadır yâri…Kalsın artık, o hükmedemez / Hastalıklı ruhlara yakışır bazı aşklar / Düşünmeli mi artık yenisini / Aşk her şeyi affetmez / Tükendi artık incelikler. (Temmuz 2021)