Nisan 2020'nin Birinci Yarısı Bireysel Kültür Sanat Etkinlikleri
Şair Gülçin Sahilli; internet kanalıyla yaptığım röportaj sonucu gönderdiği yazıyla bizlere merhaba diyor. Özgeçmişi, şiir anlayışı ve “Dişi Derviş” adlı şiiri:
10-10-1980 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunudur. Celal Bayar Üniversitesi’nde Eski Türk Edebiyatı üzerine tezli yüksek lisans yapmıştır. Edebiyat öğretmenidir. İzmir’de yaşamaktadır. Evli ve bir oğul annesidir. Çocuklar için yaratıcı yazarlık ve şiir atölyeleri yapmaktadır. Yayınlanmış dört şiir kitabı vardır. Sırasıyla: Mavi Esme Boran, Gülkedisi, Yağmur Sayma Makinesi, Masumiyet Cambazı. Aldığı Ödüller: 2014 Kıyı Ruhi Türk Yılmaz şiir ödülü, 2015 Atilla İlhan şiir ödülü, 2018 Hasan Bayri Şiir ödülü. İlk şiiri Varlık dergisinde yayınlanmıştır. Yazı ve şiirleri Yasak Meyve, Roman Kahramanları, Türk Dili, Lacivert, Kurşun Kalem, Özgür Edebiyat, Akatalpa, Kıyı, Çağdaş Türk Dili, Mavi Yeşil, Poyraz, Ihlamur, Çini Edebiyat, Mavi Ada, Patika, Ekin Sanat, Caz Kedisi, Hayal, Aksi Sanat, Birgün ve Aydınlık Kitap gibi pek çok yayın organında yayınlanmıştır.
Şiir Anlayışı: Bir öğretmen olarak söyleyebilirim ki yaşamın pek çok basamağında olduğu gibi eğitimde de yanlış yerden başlıyoruz. Bir insana önce mutlu olmak öğretilmeli. Sonra da mutlu kalmak… Bir şiire de… Doğaya baksanıza ağaçlara, hayvanlara ya da çiçeklere… Hangisi insan gibi sürekli kendine ve başkalarına yeni sıkıntılar yaratıyor. Doğada karanlık yok. Kötü yok… Sanki evrenin kalanı bunları süpürüp insanın kursağından içeri atmış. O zaman kursağı boşaltmak lazım. Biraz temiz hava, biraz mayıs çayırları en çok da iyi niyetli hayaller… Tarifi çoğaltabiliriz. Ne kadar iyi ya da mutlu olmak istiyorsak ölçeklerle oynayabiliriz. Kalbimizle soluk alırsak yaşamın gelip geçmek için değil, gülüp geçmek için var edildiğini anlarız.
Ben şiirimi renklerle karıyorum. O yüzden yok gibi bir şey pişmanlıklarım. Sarkastik bir pencerem var ve orada aksak ve dolapçı ruhlarla çok eğleniyorum. Sadece ölüme açılan şiirlerimde keskin acı var. Onların kalemi gözyaşından… Kalanı göz kırpıp gülümsemeden geçmez. Benim şiirimde tanımadığı insanlara günaydın diyen bir kız var. Benim şiirimde öfkesi de sevmesi de kılıçtan bir kız var. Benim şiirim, erkek şiirine direnenler için yazılıyor.
Şiir kitaplarıma gelince ise ilk üç kitap da dönem gereği toplumsal olaylar daha baskınken son kitabım Masumiyet Cambazı’nda kadın sorunları egemenliği ele aldı. Kadınların çekmecelerine sakladıkları hezeyanlar göz göz saçıldı.
DİŞİ DERVİŞ: Yerkadının ağırlığı, erkek suyuna karıştı/Renkleri tekrarlayarak kırmızıyı bulduk/Çekip çevirdik, ar yerinden yar yerine astık/Dişim değdi, düşüm değdi, elim gitti, gözüm erdi/Kurşun döker, kurşun içer, kurşun geçeriz/Yaradır kabuğun müptelası/Beni uzak koyup koyup kanama artık/…/Bütün bulmacaların anahtarları elimde/Sen gecede ormana karışan,/Koştukça yakalanmayan/Soruldukça söylenmeyen…/Bir bilinmeyenin bin büyük hazzı/Hepsi soyunmanın sınırında biterken/Sen ilk heceden başlardın/Sevmekten daha önemli planların vardı/Çok çalışıp, çok kazanıp, öyle ölecektin/…/Bir bardak ay içtim gidişine/Bir bardak daha içtim,/Ardım önüm demedim, içim taşıncaya,/Gönül kanıncaya kadar içtim/Sokaklardan düğün alayları geçti/Kendimi duvak, seni saray sanıncaya kadar içtim/Çıldırıp dağa taşa erdim kendimi/Bir hırka giyindim, bir derviş soyundum/Yıllar sonra tekrar erdim şehrin düzüne/Baktım seni başka adam sarınmış/Baktım seni başka adam konuşmuş/Baktım gözüne, bana bakan gayrı başka adammış/Gittim vapurları gökyüzüne kaldırdım/…/Gün olup ağardım, gül olup sarardım/Ben kaybettikçe kazandı penceren/Onda aralanan gökyüzü,/En eski maharet kadar eskiydi/Bir vakit geleni geçmeyeni,/Uçanı, açmayan zerdaliyi,/İçmeyen yan komşuları seyrettim/Altın cezvelerden kahve döktürdüm/Küflü kadınlar bulutlarıma baktı,/Ne canavarlar, ne ziynet kutuları, hiç vakte kadar/Denizin aklımdan kum çıkarmasını bekledim/Baktım, en güzel vaz geçiliyor senden,/Daha vaz inmemişti geçtim/Tanrı biliyor ki seni sevdim/Ve sebebini de sadece o biliyordu.
30.3.2020 günlü Cumhuriyet Gazetesi’nden Polonyalı besteci, orkestra şefi Krzysztof Penderecki’nin yaşamını yitirdiğini öğrendik. Senfonilerinden başka, yaylı ve vuruşlu çalgılar için “Anaklasis”, büyük orkestra için “Fluorescences” gibi önde gelen yapıtlar bestelemiştir. “Hiroşima Kurbanları Ağıdı” da 2. Dünya Savaşı’nı bir unutturmamadır. “David Psalm” on dakikalık Davut Peygamber’e bir ilahi, “Lukas Passion” İsa için bir saat on altı dakikalık bir tür oratoryo, “Stabat Mater” de sekiz dakikalık Meryem Ana’ya saygı bir ilahi olmak üzere hepsi korolu olarak bestelenmiştir. Tüm yapıtları çağdaş müzik türünde olup avangart ve geleneksel dillerin sentezinden oluşur. Ayrıca; yönetmen William Friedkin’in “The Exorcist”(Şeytan), Stanley Kubrick’in “The Shining”(Işıltı), David Lynch’nin “Heart at Wild”(Vahşi Duygular) gibi film müziklerini sinema dünyasına armağan etmiştir. Işıklar içinde uyusun…
Sağlıkla kalın!..