Yeni yılın ilk etkinliklerinden biri de İzmir Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi’nde sergilenen “Yanık” adlı oyundu. Başrol ve yardımcı rollerde kadın oyuncular ağırlıktaydı. 4 Ocak’ta oynanan oyun; Nevval Marvan’ın Lübnan İç Savaşı’nda yaşadıklarına ilişkin. İç savaşta töreler, feodal kültürle beslenerek yaşanan acıları daha da katlanılmaz hale getirir. İşkenceler, fiziksel ve psikolojik şiddet, tecavüzler çokça rastlanan sıradan olaylar. Dayanılıp katlanılması çok çok zor. Hapiste de olsa şarkı söylemekten vazgeçmeyip “şarkı söyleyen kadın” efsanesini elde etmek… Yaşananlar, izleyicilerde derin sarsıntılara neden olur. Acılara katlanmanın yollarından biri de bilgelikle donanmaktır. Bu durumu anneannenin öğütleriyle örnekleyelim: Okumayı öğreneceksin/yazmayı öğreneceksin / Konuşmayı öğreneceksin / Düşünmeyi öğreneceksin…Ya her şeye karşın onurlu olmaya sıkı sıkı tutunmak!.. Nevval daha sonra Kanada’ya göç etmek zorunda kalır. Uluslararası Ceza Mahkemeleri’nin ön duruşmalarını izler. Ve bir gün konuşmamaya karar verir. Ömrünü son üç yılını bir hastanede büyük bir sessizlik içerisinde geçirir. İzleyenleri sarsar. Zaman zaman gerilim içerisinde oyun sürer. Sahnede kısmi yağmur yağdırmak da bu katı gerçekçi tiyatro türünün tercihlerindendi. (Yeni yıl, barış için mücadele yılı olsun.) Her şeye karşın mutlu yıllar!
10 Ocak’da Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde Rus asıllı Amerikalı kemancı Alexander Markov’u konuk ettik. Paganini’nin solo keman için yazdığı 24 kaprisi yorumlamasıyla tanınıyor. Ayrıca özel tasarlanmış altın kaplama elektro keman ile de çalıyor. Klasik müzik ile rock müzik arasında köprü kuran yapıtlar da besteliyor. Çok sayıda önemli ödül sahibidir. Gecede H. Vieuxtemps’in do minör 4. Keman konçertosunu yorumladı. Berliöz’ün “keman sololu müthiş bir senfoni” dediği konçertoyu Markov müthiş bir şekilde yorumladı. Elbette hemen bırakmadık. Bis olarak Paganini’den kısa bir parçayı çaldı. İkinci bölümde İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’ndan Tchaikovsk’nin fa minör 4. Senfonisini dinledik. Şef Alexander Anissimov besteciye ün kazandıran bu senfoniyi büyük bir ustalıkla yönetti. Bestecinin bu senfoniyi buhranlı günlerinde bestelediği belirtiliyor. Senfoni birbirini hiç görmeyip mektupla arkadaşlık yaptığı Nadejda von Meck’e adanmış.
Aynı gün fuayede Eflatun Nuri Ulusal Karikatür Yarışması’nın sergisini izleme olanağı bulduk. Konu ağırlık olarak şiddet, özellikle kadına şiddet idi. Yüksel Can, Hamit Giş ve. Muammer Olcay kazanan ilk üç karikatüristti. Üst katta ise uluslararası karikatür sergisi vardı. Brezilya’dan Hollanda’ya, Arnavutluk’tan Özbekistan’a, Hindistan’dan İran’a çok sayıda ülkeden katılım vardı. Konu ise bu kez çevre kirliliğiydi. Bir kere değil birkaç kez gelip aheste sergiyi izlememiz gerekiyor.
Ertesi gün gittiğim A. Kadir Ekinci fotoğraf sergisi Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde Konak Belediyesi’nin desteğiyle açılmış. Siyah beyaz serginin adı “Mal Meydanı”. Yani sanatçının memleketi Kars’ta hayvanların pazarlandığı yerin adı. Aynı zamanda sosyal-kültürel ilişkilerini, iletişim unsurlarını içinde barındırıyor. Çocukluğunda iyi bildiği bu ortamı daha sonra ve dört mevsim gözlemleyip fotoğraflamış. Belediye yeni yaptırdığı bir alana taşıtmış. Tarihsel bir anlamı da var. Fotoğraf sanatçısı AFSAD sorumlularından olup çok sayıda da ödül sahibi. Mutlaka izleyin ve Siyah beyaz fotoğraf sanatının da tadını çıkarın.
Aynı gün gittiğim Neşe ve Karikatür Müzesi’nde iki sergi vardı. Girişteki küçük sergi karikatürist Oğuz Dicle’ye aitti. Kendisi, karikatürü eğitim alanında öğrenmeyi kolaylaştıran bir araç olarak kullanıyor. Bu sanatı çizgiyle mizah olarak yorumluyor. Yazısız olması kendi tercihi. Sanatçı oyun parklarında çamaşır ipine serilmiş karikatürler, toplu ulaşım araçlarında halka açık karikatürler gibi yeni sergileri alanları da oluşturmuş. Kopmakta olan bir kara parçasında hem kişiyi itenin hem itilenin olması, Nuh’un Gemisi benzeri bir gemiye müzik aletlerinin yüklenmesi, uzayda balon şeklindeki dünyanın gelmekte olan bir iğne ile patlatılmaya ramak kalması ilginç tablolardan bir kaçı. Yukarı kattaki serginin konusu ise insan hakları ve demokrasi. Özbek, Abidin. Menekşe Çam, Halit Şekerci ve Baysal önde gelen sanatçılar. Demokrasi hapı, demokrasi otobüsünün bir lastiğinin patlak olması, ancak onu onarabilecek olan işçinin eli ve kollarının bağlı olması dikkat çeken çalışmalardan. Bu sorunun bir de karikatürcüler cephesinden bakılması için gezmeye değer bir sergi. Müze ve galerilerin pazartesi günleri kapalı olduğuna da dikkatinizi çekelim. İyi izlemeler…