Mezarlıkbaşı’daki katlı otoparkın yıkılmasına ilişkin habere ne kadar sevindiğimi anlatamam. Oradan her geçişte doğal ve tarihsel dokuya saplanmış bir hançer gibi duran bu yapının burada bulunması zorunlu mu diye söylenirdim.
Asıl anlatmak istediğime geçmezden önce bir ayrıntıya değinmeden geçemem.
Yıkıma konu otopark “depreme dayanıksız” çıkmış. Buna benzer şekilde Güzelyalı’daki yaya üst geçidinin başından da benzer bir durum geçtiğini anımsadım.
Bir otoparkı, bir yaya geçidini depreme dayanıksız yapabilmek de ayrıca irdelenmeyi hak ediyor. Otoparkın depreme dayanıksızlığı kente kazanım sağlayacağı için çok da üzülmüyorum.
Basına yansıyanlardan sevincimin kursağımda kalacağı kaygısına kapıldım.
Mezarlıkbaşı katlı otoparkı Kemeraltı için yaşamsal önemdeymiş kimilerine göre. Bu nedenle de yıkılsa bile yenisi kısa sürede yapılmalıymış.
Arada, Agora örenyerinin tarihsel dokusuyla uyumsuzluktan söz edenler olsa da çoğunlukla rastladığım görüş motorlu taşıt tutkusu kaynaklıydı.
İzmir’i gezginlerin çekim merkezi olarak tasarlayanların çokluğuna karşılık gezginleri bu kente çekecek kentsel düzenlemeleri dile getirenlerin parmakla sayılacak kadar az olması ne yaman çelişki! Üstelik, İzmir içinden TIR’lar geçse de “yavaş” metropol unvanı da taşıyan bir kent.
Betona boğulan irili ufaklı kentlerimizde “eski kent” kavramı tarihe karışalı çok oldu.
Oysa, bir kenti hem gezginlerin ilgi odağı yapmanın hem de göze hoş görünür yapmanın önde gelen koşullarından birisi “eski kenti” korumak.
Eski kent, çoğu zaman surların içinde kalan, tarihsel dokusu ranta ve çirkin yapılaşmaya feda edilmeyen demek. Kentin sıfır ya da doğum noktası olarak da adlandırılabilecek eski kente daha çok taşıtı nasıl sokarızdan çok motorlu taşıtları buradan nasıl uzakta tutarız sorusuna yanıt aranmalıdır.
Kemeraltı, İzmir’in soluklaşmış eski kentinin gözbebeğidir hiç kuşkusuz.
Elde kalmış olan biricik eski kent kalıntısı olan Kemeraltı’nın motorlu taşıtlarla işi olamaz. Motorlu taşıtın kentin bu bölgesinde bulunması bir yana adının anılması bile kente ihanete eşdeğerdir.
Depreme dayanıksız yapı üretme konusundaki ustalığımız bir kez olsun işe yarasın.
İzmir’in orta yerindeki Agora örenyeri bağrına saplanmış hançerden kurtulsun!
Yerel yönetimler ekonomik krizin de etkisiyle toplumcu belediyeciliğe odaklanmış olabilirler. Bunda son derece haklı oldukları da tartışmasızdır.
Ancak, belediyelerin adlarından da kaynaklanan görevleri gereğince kent planlaması, kentin tarihsel ve doğal dokusunun korunması, kollanması gibi göz ardı edilemeyecek görevleri olduğu da kuşkusuzdur.
Mezarlıkbaşı katlı otoparkının yıkımı ve sonrasındaki gelişmeler yerel yönetimlerin yeni dönemdeki ilk sınavı olacak gibi görünüyor.
Bu sınavda iki seçenek var:
İlki, her geçen gün azmanlaşan motorlu taşıt imparatorluğuna sessiz kalmak! Kurulu düzeni bozmamak!
İkincisi, kentin tarihsel ve doğal dokusunu hiç olmazsa bir olumsuzluktan kurtarmak için kendisini gösteren bu fırsattan yararlanarak kamu yararı gözeten tutum almak.
Bu sınavdan alınacak (iyi ya da kötü) not sonrası için de belirleyici olacak.