Ajans Bakırçay
2023-05-19 11:55:56

Sevgili Gençler!

Aysel Korkut

19 Mayıs 2023, 11:55

Bazı gençlerin Kılıçdaroğlu ve önümüzdeki seçimle ilgili bir şeyleri anlamadıklarını düşünüyorum. Acaba yanılıyor muyum diye sormak ve durumu anlamak için sizlere yazmak istedim.

Anlamadığınızı düşündüğüm bu şeyler, hiç bilmediğiniz, hiç tanımadığınız şeyler. O yüzden neleri anlamadığınızı bilme şansınızın da olmadığına inanıyorum.

Öyleyse anlatmaya başlayalım. Biraz masal gibi gelebilir bunlar siz gençlere ama bu aslında, türü tükenmek üzere olan bir neslin gerçek hikayesidir.

Bir zamanlar bir nesil vardı. İnanması bugün çok zor ama daha dün vardı o nesil. Kılıçdaroğlu o neslin son örneklerinden birisi.

O neslin insanları kendileri için hiçbir şey istemezlerdi. Varsa yoksa vatanlarıydı. Vatan için, halk için canlarını bile verirlerdi. Kaldı ki bu uğurda can veren (ne yazık ki) pek çok genç de oldu.

O insanların parayla pulla bir işleri yoktu. Öyle, çalayım çırpayım, çok kazanayım, insanların emeğini sömüreyim diye bir şey akıllarının kenarından bile geçmezdi. Sömürünün her türüne karşıydılar.

Aç kalsalar, açıkta kalsalar bile başkalarının emeğine çökmezlerdi. Ancak birbirlerini aç da bırakmazlardı. Olan, elindekini olmayanla paylaşırdı. Hiçbirinde yoksa hep birlikte aç kalırlardı.

Halk yoksul olmaya yine yoksuldu belki ama o sıra devletimiz de zengin sayılmazdı. Yine de yabancılara bir karış toprak satılmazdı. İsrail, Katar vesairenin parayı basıp vatanımızdan toprak alamadığı günlerdi o günler. Ülkede TL ile alışveriş edilirdi. Ülkeye döviz girişi izne tabiiydi. Türk lirası da Türkiye toprakları gibi değerliydi. Hiçbir ülkeden borç aramaya çıkılmazdı.

Sonra bir şeyler oldu. Ülkemiz Amerikan üsleriyle doldu. ABD’nin 6. Filosu gelip İstanbul Boğazı’na demirledi. Ülkemizin gençleri 6. Filo’yu isteyenler ve istemeyenler olarak ikiye ayrıldı. Birbirleriyle kavgalara giriştiler.

Devletin içine sızan ABD ajanları, 6. Filo’yu isteyen gençleri cici gençler, istemeyen gençleri ise düşman ilan etti ve bu bilgiyi devletin beynine de kazıyarak yerleştirdi.

O günden sonra, hiç kimsenin hakkına el uzatmayan, kimsenin parasında pulunda gözü olmayan, eşitlikten ve adaletten başka bir şey istemeyen bu gençler vatan haini olarak yaftalandılar. Her dönemde dünya onlara dar edildi.

Amerikan üsleri geldikten sonra, her on yılda bir de askeri darbe yapılır oldu. Her darbe sonrasında, sözünü ettiğimiz 6. Filo karşıtı gençler işkencelerden geçirildi. Kimileri işkenceyle öldürüldü. Kimi gençlerin psikolojisi bozuldu. Kimileri delirdi. Kimileri içine kapandı. Pek azı da şans eseri işkencesiz atlattı o yılları. (İşte o atlatabilenler halen iyi işler yapmak için çabalıyorlar.)

Her darbeden sonra normal yaşama geçildi, yeni hükümetler kuruldu. Her yeni hükümet bir öncekinden daha az eğitimli, daha çıkarına düşkün, ABD tarafından daha kolay kullanılabilir kişilerden oluşturuldu. Her seferinde, hükümet edeceklerin düzeyi ve kalitesi biraz daha düşürüldü.

Bu arada bazı ürünlerin ülkemizde yetiştirilmesi yasaklandı. Cumhuriyetle birlikte başlatılan eğitim seferberliği kırpıla kırpıla kuşa çevrildi. Halkın cahil bırakılması için elden ne geliyorsa o yapıldı. Fabrikalar, limanlar, kurumlar satıldı vs. Ve bugünkü duruma kadar geldik.

Bugünkü durumdan, hükümetin beş on maaş verdiği kişiler dışında hiç kimse memnun değil. Beşli çete diye anılan müteahhitler grubu, iftira atıp güçsüz düşürdükleri kişilerin mallarına çökenler grubu, kumarhane işleten ve uyuşturucu kaçakçılığı yapanlar grubu ile ay başlarında ceplerine para koyulan troller grubu dışında kimse mutlu değil.

Yıllardır kriz içinde ülkemiz. Bundan sonrası hepten buhran. Ve buhran sırasında vatanın dağının taşının satılması, bölünüp herhangi bir borç karşılığında başka ülkelere verilmesi yakın. Sınırlar batıya kapalı doğuya açık. Gelen gelene. Gelen de bizde kalıyor, ileriye gidemiyor.

Şimdi bir de kadın düşmanları doluştu meclise… Yalnız yaşayan kadınları sahiplendirecekler! !!!

Ülke bu duruma geldiği için çıktı işte Kılıçdaroğlu. Kendisi için bir şey istediği için değil. Vatanın bu gidişini durdurmak için.

Fark etmediniz mi Kılıçdaroğlu’nun bünyesinde hırs diye bir şey barındırmadığını? Kişisel çıkarlar diye bir şeyi aklının kıyısından bile geçirmediğini… Söylediklerinin tümünün ülkenin iyiliği için olduğunu… Her söyleminde ülke insanına adanmışlığın göründüğünü…

Sizler devletin tepesinde böyle bir insan görmeden büyüdünüz. Gördüğünüz sadece kendine çalışanlar oldu. Ülkeyi soyup soğana çevirenler. İnsanlar aç yatarken ülkemizde kriz falan olmadığını iddia edenler… Halktan alıp kendi cebine atanlar…

Hâl böyle olunca türünün son örneklerinden birisi olan Kılıçdaroğlu’nu anlamanız biraz zor elbette. Onun, sadece ülkeyi kurtarmak için gecesini gündüzüne kattığına inanmak size zor geliyor. Değişimi kendisi için değil de sizler için istediğine inanamıyorsunuz. Sizin yarınlarınızı iyileştirmeye çalıştığına inanamıyorsunuz.

İnanmamakta haklısınız çünkü görmediniz, bilmiyorsunuz, böyle bir şey yaşamadınız. Ama yapmayın artık, anlamaya çalışın ne olursunuz gençler. Bakın onca işin arasında bir de sizleri buna inandırmaya çalışmak çok yorucu. Ülkede değişim isteyen sizler olmalıydınız. Bu amaca ulaşmak için sizler önderlik etmeliydiniz. Ama türünün son örnekleri olan bizler, işe bakın ki sizleri, vatanımızın kurtarılması gerektiğine ikna etmeye çalışıyoruz. Oysa hepiniz biliyorsunuz ülkemizde işlerin iyi olmadığını.

Vatan kurtarılırsa; ülkemiz, Kılıçdaroğlu’nun hedeflediği ve yapacağına söz verdiği şeyleri yapabildiği bir ülke olursa; ki olacak, o iyi koşullarda uzun uzun yaşayacak olan sizlersiniz. Bizler geldik gidiyoruz. O günleri ya görürüz ya görmeyiz ama uğraşıyoruz. Söylesenize, bizleri bu yaşta niye bu kadar uğraştırıyorsunuz? Niye anlamıyor ve bizleri yoruyorsunuz? Kılıçdaroğlu’na neden karşı çıkıyorsunuz?

Neden adayımın Kılıçdaroğlu olduğunu ben söyleyeyim size. Çünkü akla zarar yetkilerle donatılmış o cumhurbaşkanlığı koltuğuna, Kılıçdaroğlu’ndan başka kim oturursa otursun bir süre sonra mutlaka başı döner ve başkanlık sistemiyle yürüyüp gitmeyi düşünebilir. Demokratik sisteme geçmeyi, meclise işlerlik kazandırmayı, cumhuriyeti korumayı falan unutabilir.

Unutur demiyorum bakın, unutabilir diyorum. Ama Kılıçdaroğlu için unutabilir diye bir şüphe söz konusu olamaz. Çünkü o unutmaz. O akla zarar yetkiler, bir tek onu bozamaz. Nereden mi biliyorum, çünkü ben de o türün son örneklerinden birisiyim. Yani kendimden biliyorum.

Bu ülkede herkes vatanımızı seviyor ama herkes başka başka seviyor. Bazıları, ya benimsin ya kara toprağın diye eşlerini çekip vuruyorlar ya… sorsanız çok sevdiklerini söylüyorlar ya, işte bazıları da vatanı öyle seviyorlar. Ya benimsin ya kara toprağın! Benim değilsen bat daha iyi diye düşünebiliyorlar. “Benim” olmaktan kasıt da o yetkiyle ülkenin bütün olanaklarını kendisi için kullanabilmek.

Bugün ekonomi yazarı Uğur Gürses, bir twitinde şöyle diyordu:

“Seçimden sonraki 3 günde bile 2 milyar dolar satılmış. Rezervler 102 milyar dolarda. 28 Mayıs bir karar seçimi. Ekonomide 'kullanılabilir avansla' gelinen yolun sonundayız. Siyaset normalleşmeden ekonomi normalleşemez. Nasıl normalleşeceği de belli. Oyunuzu kullanın.”

Yani batıyoruz diyor. Batmaktan kurtulmanın yolu da hükümet değişikliği. Çünkü bu hükümete artık kimse borç bile vermiyor. Ödenecek borçlar için tefecilerden döviz alabiliyorlar ancak. Onun da faizini bile geri ödemeye yetişemiyorlar. Neden borç bulamıyorlar? Çünkü bu hükümete kimsenin güveni kalmadı. Ülkede adalet yok, ifade özgürlüğü, liyakatli yönetici kadrosu yok.

Öyleyse güvenilir bir hükümet gerek bu ülkeye. Yeni gelen de borç alacak ne yazık ki, çünkü borçların boyu dağlarla yarışır hale geldi. Ama o borç bulunabilecek, çünkü adaleti sağlayacağı için güvenilmez olmayacak. Sonra da hızlı bir üretim başlayacak, yenilenme, yapılanma… borçlar ödenip bitirilecek… ülkemiz kalkındırılacak. Bu biraz uzun sürebilir ama mutlaka olacak, çünkü olması gerekiyor. Başka türlü olamaz, çünkü artık içinde nefes bile alınamaz oldu memleketimiz.

Bu hükümetin kefen paramızı bile harcadığını biliyor olmalısınız. Merkez Bankası rezervinin en son eksi yetmiş milyarda olduğunu biliyordum. Artık ilgilenmiyorum. Zaten ekonomiden hiç anlamam. Para işleri benim de ilgimi çekmez.

Bu köşe yazısını sizin için yazdım. Sadece sizin için. Hayatını köşe yazısı yazarak kazanan pek çok insan var biliyorsunuz. Ama ben bu işi para karşılığında yapmıyorum. Ülkem için yararlı bir şeyler yapabilmiş olmak için yapıyorum. Keşke yapsaydım dememek için yapıyorum. Ülkemiz batarken elim kolum bağlı oturdum dememek için yapıyorum. Gözüm açık gitmemek için yapıyorum. Elimden gelen bu, ben de bunu yapıyorum.

İşte Kılıçdaroğlu da aynısını yapıyor. Sizlerin bugüne kadar anlamadığınız şey de bu. Anlayamamakta haklıydınız bugüne kadar ama şu saatten sonra hâlâ anlamamakta ısrar ederseniz artık haklı olmayacaksınız. Çünkü anlattım. (Duyun, birbirinize duyurun, bulun buluşturun okuyun bu yazdıklarımı. Her ne kadar uzun yazı okumayı sevmeseniz de sonuçta bu bir mektup.)

O yüzden anlayın artık bunu. Bu ülke sanki Kılıçdaroğlu’nunmuş da o ülkeyi korumak onun işiymiş de siz de Kılıçdaroğlu keyfinizi eğlerse eğer, onun ülkesini korumak için ona katkıda bulunabilirmişsiniz gibi davranmaktan vazgeçin.

Bu ülke bizden çok sizin. Misafir gibi oturup hizmet beklemeyin. Hizmeti beğenmeyip burun kıvırmayın, kalkıp bu mücadelenin bir ucundan tutun.

Biz, sizler gibi iş bulmak zorunda bile değiliz. Biz para kazanmak zorunda da değiliz. Çünkü biz çalışacağımız kadar çalıştık, emekli olduk. Yani biz kalan ömrümüzü, çok rahat olmasa da bu halde yaşayabiliriz ama siz iş bulamayarak, para kazanamayarak, istediklerinizi yapamayarak, yeni bir bilgisayar, yeni cep telefonu alamayarak, gık deseniz tutuklanarak, haklarınızı istemeye kalkınca terörist diye yaftalanarak, kendinize güzel bir yarın hayali kuramayarak, adaletsiz bir ülkede nereye kadar huzurlu yaşayabilirsiniz? Yabancı ülkelere gitseniz orası sizin vatanınız olmayacak ki! Hem ülke değiştirmeyi düşünmek yerine, kendi ülkemizi yaşanabilir yer yapmayı düşünmek ve bunu gerçekleştirmek daha iyi değil mi?

Kalkın ve bu vatana sahip çıkın. (Hepinize değil, hâlâ kalkmamış olanlara diyorum tabii ki.)

Bizleri de vatanı kurtarmak gerektiğini sizlere anlatabilmek için daha fazla uğraştırmayın. Aksi halde annelerinizi ayartır, size terlik fırlatmaları için onları örgütler mi örgütleriz!

Ah, bir de sizin aklınızı çelmek için yapılan, çocukların bile inanmayacağı şeylere inanmıyor musunuz, kahrımdan ölecek gibi oluyorum! Lütfen teyitorg’u kullanın.

Bir de… bir de üzerinde azıcık düşünelim mi: Kendimiz ne zaman dört dörtlük olabildik ki dört dörtlük olamadılar diye başkalarına, hakaret derecesinde esip gürlüyoruz? Niyetlerinin ne olduğunu bildiğimiz, en azından ‘iyi’ olduklarından emin olduğumuz insanlara karşı daha saygılı olsak mı acaba?

Bugün sizin bayramınız. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramınızı kutluyorum. Toplumdaki Zübükler’i tanıyan, onları ayırt edebilen ve hiçbir Zübük’ün kuklası olmayacak kadar uyanık, ‘fikri hür, vicdanı hür” gençler olmanızı diliyorum.

Sevgiyle ve umutla dolun ve seçimden sonrasında hep mutlu olun sevgili gençler. Mutlu olmak en çok sizin hakkınız.

İyilikle, iyiye, güzele, doğruya ve iyiliklere…

Yorumlar (2)

Miray Selci 2 Yıl Önce

Cansın

Alev Subaşı 2 Yıl Önce

Yine harika bir yazı.Bir zaman tunelinin iki ucuna ( geçmiş ve gelecek ) projeksiyon tutarak , gençleri geleceğine sahip çıkmaya davet sorumluluğunu taşıyan çok başarılı bir yazı.Kutlarım

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.