Europol (Avrupa Birliği Polis Teşkilatı), salgın sürecindeki Avrupa'da, siber suçlar ve sahtecilikte artış görüldüğünü açıklamış.
Siber dolandırıcılığın kurbanlarından birisi de ben oldum geçen hafta.
Dolandırılışımı hikaye ederek Face penceresine yerleştirmiştim. Sonra, insanların dertleri başlarından aşkın, bir de böylesi bir korku salmayayım üstlerine diye kaldırdım.
Antivirüs kurmaya çalışırken, aldığım lisans kodunu kaptı, bilgisayarıma Kaspersky kurar görünüp trojan yükleyen bir şey. Bunu yapan insan mı, yapay zeka mı bilinemiyor. Robot mu, mahlukat mı? İn mi, cin mi? Bilinen tek şey, az önce satın alınan lisans kodunun kullanılamaz oluşu. Başkası senden önce davranıp kullanmış. Hem de üç bilgisayarlık bir antivirüs programının lisansını.
Dolandırılmış olduğunu anlamak zaman alıyor. Anladıktan sonra bunu kabullenmek de biraz zaman alıyor. Çünkü yok birileri senden bir şey alıyor. Hayalet gibi bir şey, elle tutulmaz, gözle görülmez, trojan dediklerinden. Namı diğer Truva atı.
İki truva atı gelmiş oturmuş bilgisayarıma. Antivirüs kurduğumu zannederek yükleme yaparken trojan yüklemişim. Ki fazlasıyla dikkatliyimdir. Buna rağmen, sonunda ben de dolandırıldım. Neyse ki çabuk fark ettim ve satışı iptal ettirdim. Para iadesini üç gün sonra yaptılar. Bilgisayarı da formatsız kurtardım. Eh, az şey değil. Ama şu “Dolandırıldım.” sözü var ya, işte o çok fena.
Bu yazıyı yazarken telefon çaldı. Baktım 850 ile başlayan bir numara. İnternet sözleşmem bitiyormuş da, şu paketi alıp uzatmak istersem 1’i, öbür paketi almak istersem 2’yi tıklamalıymışım. Kapattım, engelledim. Uzun zamandır 1’i tıkla, 2’yi tıkla diyen her numarayı engelliyorum ama bitmiyorlar. Sürü sepet, günde kaç kez.
Süresi dolmak üzere olan aboneliklere özellikle dikkat etmek gerekiyor. Çünkü insanları en çok oradan çarpıyor ve tam on ikiden vuruyorlar.
Daha şimdiden bu kadar yüklendilerse bu sahteciliklere, dolandırıcılıklara insanlar, kriz iyice tepemize bindiğinde kapı kırmaya mı başlayacaklar diye düşünmemek olanaksız.
Birçok kaynakta da korona geçiren her beş kişiden birinin, iyileştikten birkaç ay sonra demans olduğu yazıyor, yani bunadığı.
Siber dolandırıldım ya… şimdi sırada korona geçirip iyileşmek, sonra da bunamak mı var yoksa diye düşünsem mi düşünmesem mi? Düşünmek aptallık olur değil mi? Çünkü adı üstünde korona bu. Yakalandık ve ölmedik de iyileşip bunamamız kusur kaldı.
Burhan Kuzu’nun ölümü ilginçti. Her şeyiyle ilginç. Cenaze töreni yapılan birisinin, koronadan öldüğü söylense, defin işlemi falan bitip de insanlar evlere dağılırlarken hani, normal bulabilir insan o kalabalığı. COVID-19’dan öldüğü açıklanmış birine cenaze töreni yapmak, o törene katılmak, hem de kalabalık katılmak… Bu biraz bilmece gibi. Yürekler yürek değil de mangal mıdır nedir? Bile bile, göz göre göre kim gider o törene? Çok karışık bir şey. Bir yanda enkazlar, bir yanda da cenaze. Korona cenazesi üstelik. Çok soru işareti var. Sahiden koronadan mı öldü adamcağız acaba diye sormadan edemiyor insan.
Çok soru işareti iyi değil bir yazıda, fazlası mideye dokunuyor, biliyorum. Hatta akıl ve ruh sağlığına da. Ama işte soru işareti madalyası takınmak için sırada bekleyen cümle de pek çok. Öte yanda, seçip, beğenip almak için seçenek de çok. Biraz kamyon yazısı yazalım desek kim bilir neler neler çıkacak.
Sahteciliği tercih et kardeş, korona öldürür.
Seç, beğen, al arkadaş. Korona mı, işsizlik mi, delirmek mi?
Ankara’ya yürüyememek mi, hakkını arayamamak mı?
Madencinin fıtratında tazminatını alamamak da mı var?
Ya göçükte ölmek ya “şose boylarında açlıktan gebermek”* mi?
Nazım, Nazım. Adın çok yaşasın Nazım.
Ben korona seçmek istemiyorum. Sahtecilik de istemiyorum, dolandırılmak da. Bunamayı da seçmek istemiyorum. Bitki gibi olursam fişim çekilsin istiyorum. Buna aklım başımdayken karar vermeye, bunu bugünden seçmeye hakkım olsun istiyorum.
İnsanın ölme hakkı olmalı evet. Ötenazi hakkı yani. Doğarken sorulmuyor fikrimiz. Ölüm döşeğinde de sorulmuyor.
Yaşarken, gençken, capcanlıyken yaşamana izin verilmiyor.
Ölüm döşeğine düştüğünde ölmene izin verilmiyor.
Her şeyi zırva, her şeyi karmaşa insan evladının.
Ama benim bütün bunlara itirazım var. En azından ölürken ne isteyeceği hakkında fikri sorulmalı insanın. Bunama ihtimali varken az çok herkesin; herkese, bunadığında öyle yaşamak isteyip istemeyeceği önceden sorulmalı. Organ bağışı kaydı tutulur gibi bunun da kaydı tutulmalı. İnsanların ölme hakkı olmalı.
Bu sesi kimse duymaz. Hele de böyle ürkünç bir konuysa sesin konusu. Ama duyulmalı. Sorulmalı. İnsanın kendi sonu hakkında karar verme hakkı olmalı.
Aman Aysel sen de… Şimdi bunun sırası mı?
Bırak bunları.
Sazı alsın eline Neşet’le Veysel İç Anadolu’dan; Özay Gönlüm ve Tolga Çandar Ege’den; Ahmet Kaya ve İbrahim Tatlıses -ama şimdiki değil, ‘Ayağımda Kundura’lı hali- Doğu’dan, Güneydoğu’dan; Kazım Koyuncu Karadeniz’den…
Nazım da kürsüye çıksın.
Gerçi bir çıktı mı oraya, ortalığı yıkıp geçirir Nazım ama. Olsun.
Soru işaretlerimizi süpürüp yerine üç noktalar koysun. Bir romanı beş mısrada anlatsın, herkesi dumura uğratsın, türküler eşliğinde hepimizin canına ot tıksın.
Tıksın.
“Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.”
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Alev Subaşı 4 Yıl Önce
En son Bekir Coşkun ' un vefatı üzerine çirkin bir paylalım yapılmıştı.Hani şu sevmedikleri insanların ardından sürekli yapılan bayağılıktan .Vay efendim bizi beğenmiyordun hayatta iken bak imamın önündesin de pamuk da bilmem ne ...Sanki bu ülkede insanlar inandığı gibi yaşayabiliyor , inancına uygun ölüm töreni yapabilme hakkına sahipmiş gibi .Tabii imamın önğne geleceğim ama ben seçtiğim için değil sen bunu bana dayattığın için. Ötenazi de ölümüm sonrası ne olacağı da tamamen benim tercihim olmalı. Kaleminize Sağlık