Şubat boyunca Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde İlhan Dündar’ın “İzlenimler” adlı resim sergisi var. Ankara doğumlu ve Gazi Üniversitesi resim bölümünü bitirmiş olan ressam resim öğretmenliğinden emekli. Ürünleri yağlıboya ve figüratif ağırlıklı. Renkler oldukça bol kullanılmış. Resimlerinde birbirine yabancılaşmış, anlık yaşayıp tüketici bir yaşam süren insanları resmettiğini belirtiyor ressam. İnsanları somut dünyaya çekme çabasını, soyut sanat içerisinde sürdürmek ve izleyenlere aktarmak amacında olduğunu açıklıyor. Sergi zevkle geziliyor.
16 Şubat günü Narlıdere Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’nde “Buzlar Çözülmeden” adlı tiyatro oyunu sergilendi. Narlıdere Umut Tiyatrosu oyuncuları, bir Türk tiyatro klasiği olan bu oyunu, dikkatle izlememizi sağlayacak kadar başarılı bir şekilde oynadı. Tiyatro severler bu oyunun Cevat Fehmi Başkut’un kaleme aldığını anımsayacaklardır. 1960 devrimi dönemlerinde geçen bu oyun ibretlikti. Akıl hastanesinden kaçan bir hastanın sahte kaymakamlık yaparken karşılaştığı olaylar ve yaptıkları ağırlık noktasıydı. Ağayı toprak reformu yapmak amacıyla işlemediği arazilerini topraksız köylülere vermesi için ikna etmeye çalışması heyecan vericiydi. Akıl hastasının yönetimde daha başarılı olduğuna inanılması, yaşanamayan temiz aşklar, sahte kaymakamın yardımcısının, ağanın adamı bir eşkıya tarafından öldürülmesi… Oyunun sonunda gözlerimizin yaşarmasına engel olamadık. Sanırım bu oyun, tekrar tekrar sahnelenmesinden bıkılmayacak bir oyun. Biz tiyatro severler de izlemekten bıkmayacağız. Yaşasın tiyatro!
17 Şubat günü Narlıdere Belediyesi Popüler Müzik Korosu’nun konseri vardı. Şef Ferda Yılmaz. Tamamen amatörlerden oluşan bu koro; solo olarak da bir çok popüler parça seslendirdi. Sezen Aksu’nun “Ben anlamam toptan tüfekten” ve “Haydi Git”, Fikret Şenez’in “Ya sonra”, Zülfü Livaneli!nin “Ah benim sevdalı başım”, Melih Kibar ve Çiğdem Talu’nun “Her şey seninle güzel” ve “Killing me softly” seslendirilen şarkılardan bazıları. Konuk sanatçı ise İskender Doğan. Hit parçası “Kan ve Gül”ü iki kez yorumladı. Tanju Okan şarkıları, Dario Moreno’nun “Deniz ve Mehtap” , Cem Karaca’nın “ Bir gün belki hayattan”, MFÖ’nün “Ele güne karşı” diğer parçalardan bazıları. Geçen senelere karşın İskender Doğan hâlâ genç ve yeniydi.
21 Şubat günü İzmir Devlet Senfoni Konserinde şef Hakan Şensoy önce E. Tubin’in “Solelnnel Üvertürü”nü yönetti. Forte ve mezzo forteleri ağırlıklı kısa bir çağdaş müzik parçasıydı. Kemancı Jaroslav Nadrzycki Paganini’nin Re majör 1. Keman Konçertosu’nu yorumladı. Genç kemancı birçok prestijli yarışmanın galiplerinden. Besteciye ve besteye layık bir çalıştı. Ayakta ve coşkulu alkışlarımıza bis olarak Bach’tan bir kısa parçayla teşekkür etti. İkinci bölümde ise Kemal Günüç’ün “İlk Nefes Bir Dokunuş “Göbeklitepe” Ney, Arp ve Seyirci için Konçerto’nun ilk seslendirilişine tanık olduk. Parça; İlk Nefes, Bir Dokunuş, T’nin Gizemi ve Bereketli Hilal ve Anadolu, olmak üzere dört bölümlüydü. İlk bölüm dünyanın evrendeki sesinin verilmesiyle başladı. Üçüncü bölüm çağdaş türde, dördüncü bölüm ise vivace tadındaydı. Her bölümde Atilla Kılıç tarafından yazılan manzumeler, seyirci tarafından kuvvetli ve yavaş olarak okundu. İnteraktif bir konserdi. Son bölüm bis olarak ikinci kez yeniden çalındı. Ülkemizin ve dünyanın başka yerlerinde de icra edilmek üzere yolu açık olsun diyoruz. Ney ustası Murat Sâlim Tokaç’ın aynı zamanda mikrobiyoloji doktorası yapmakta olduğunu belirtelim. Arpçı Çağatay Akyol 19 yaşındayken Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na katılan üstün bir yetenek olup aynı zamanda Hitit Arpları’nı dünyada çalan ilk ve tek kişidir.
22 Şubat günü Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi’nde Dinçer Sümer’in “Sandalım Kıyıya Bağlı” adlı oyununu Çağdaş Yaşamlı dostlarla izledik. İkinci adı “Ayvuklalı Alekos ile Namazgahlı Şükrü Bey Destanı” olan müzikli bir oyundu. 20.yy emperyalizminin ülkemizde yaşattığı felaketler, biri Türk öteki Rum iki gencin dostluğu çevresinde anlatıldı. Dans ve müzik eşliğinde kahkahalar da vardı gözyaşları da. Yaşanamayan aşklar, yurdu terk etmek zorunda kalmalar, göç, özlem…Alekos; “doktor bana iki tertip İzmir yaz” derken gözyaşlarına boğulmamak olur muydu?!.. .Koro; “özgürlük ve aşkları yaşayalım”, “bir daha bir daha düşünmeliyiz” derken katılmamak olur muydu?!... Oyunun 1986’da “Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü”nü hakkıyla kazandığını da belirtelim.
28 Şubat Cuma günü İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki haftalık olağan konserini dinleyecektik. Ancak saymaya utandığım şehitlerimiz için çoğu etkinlikler gibi iptal edildi. Yastayız. Işıklar içinde uyusun memetciklerimiz. Ben de şehitlerimiz için “Barış’a Ağıt” adlı bestemin sözlerini koymayı uygun buldum: Karalar bağlasam da, çözüm yok mu buralarda/Hep ağıtlar mı yakıcam, bu son olsun sonunda/Ben de insanım ama, insancıl değilim hâlâ/Barış ağlıyor her yanda, bu son olsun sonunda/Kolay olandır kavgalar, emek ister oysa barış/Yeni bir yurt mu, yeni yurttaşlık mı/Yeni bir insanlık kurulmalı/Komşularım, dünya yurttaşları olalım da/Bu son olsun sonunda/Barışa özlemdir, gözlerimdeki nemdir/Ne kadar yas rengi gökyüzü/Ne ağıtım ağıt ne de yasım hep yas/Ben ne yaptım barış için ne yaptım/Ne yaptım ben ne yaptım/barışa… barışa… barışa.