Başta İstanbul olmak üzere taksi bulmak bir dert. Bulunan taksiyi istediğiniz yere götürmek ayrı dert.
Bu yalın sorunu çözmekse olanaksıza eşdeğer.
Hemen her başlık gibi taksi de gündelik siyasi çekişmelerin nesnesine dönüştürülebiliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kentin artan nüfusuna ve yüzölçümüne uygun şekilde taksi sayısını artırma girişimi sonrası yaşananlar ürpertici ötesi.
Sorunu çözmeye değil de benden olmayan yerel yönetimle savaşmaya odaklı merkezi yönetim taksiciyi kullanmakta pek hünerli çıktı. Az olanın değerli olması ilkesinden hareketle taksi esnafı kendi hegemonyasını sürdürme adına kullanışlı olmaya rıza gösterdi.
Taksi İzmir’de de sorun.
Bundan birkaç yıl önce tanıklık ettiğimiz taksi sorununu paylaşırsam anlatmam kolaylaşacak.
Yurtdışında yaşayan dostlarımız yaz dinlencesini çocuklarıyla birlikte Çeşme’de geçirmek istediler. Uçakla geldiler. Türkiye’deki trafik düzenine alışık olmadıkları için olanakları olduğu halde araç kiralamaktan da uzak durdular. Taksiyle istediğimiz yere gideriz diye düşündüler.
Fena halde yanıldılar!
Keyifli başlayan Çeşme dinlencesi taksi kısıtı (ve hatta yokluğu) nedeniyle giderek karabasana dönüştü.
Dinlencenin sonunda keyif yerini kızgınlığa bırakmıştı.
“Bir daha asla!” demekten alamadılar kendilerini.
Çeşme örneğinden yola çıkarak irdeleyelim.
Girişindeki bilgiden 50.000 kadar olduğu öğrenilen nüfusunun yaz aylarında 10 katına çıktığı herkesçe bilinen bir durum. Böyle bir azmanlaşmanın pek çok hizmetin verilmesinde aksamaya yol açması da olağan.
Bu olaydan sonra hem esnaf odasına hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na soruna değinen ve çözüm de öneren yazılar yazdım.
Esnaf odası yanıtlamakla birlikte çözüm önerime değinmekten kaçındı. Çeşme’de taksi sayısının kısıtlı olduğunu kabullenen bir dille “yapacak bir şey yok” demeye getirdi.
Bakanlık zahmete girerek yanıtlama gereği bile duymadı.
Sorunu ortaya koymakla yetinmemiş, çözüme katkısı olabilecek öneride de bulunmuştum.
Yaz aylarındaki nüfus hareketleriyle dinlence bölgelerinde artan nüfusun taksi gereksinimi İzmir metropolünden yapılacak taksi kaydırmalarıyla karşılanabilirdi.
Böylelikle bir yandan yokluk çekenin gereksinimi karşılanırken diğer yandan da insan sayısının azaldığı yerdeki taksicinin kazanç yitimi biraz olsun yerine konabilirdi.
Valilik, belediyeler ve esnaf odasının işbirliği ve eşgüdümü bu sorunu çözmeye yeter de artardı.
Eşgüdüm ve işbirliği toplumsal yaşamımızın en önemli yoklukları desem abartmış olur muyum?