Şehrin kendi kötülüğü kendine yetmezmiş gibi
Kamyon kamyon kötülük taşıdılar şehre,
“Yak, yık, kes, biç!” naralarıyla birlikte tekbir getirdiler
Ve insan, insan öldürdüler.
Sorsanız kendilerine, iyi bir işti yaptıkları.
Kendilerine benzemeyenlerin yaşamaya yoktu hakları.
İyi olan kendileriydi, kötü olan onlar…
İnandıkları yaratıcının verdiği canları hiç acımadan aldılar.
Sürüye katıldıkları anda yitiyordu şuurları.
Belki de şuurları zaten hiç var olmamıştı.
Hepsi, derin karanlıkların kullanışlı elemanlarıydı.
Vur denilince vurur, öldür denilince öldürür,
Aydınlığın üstüne karanlık süpürürlerdi.
Karanlıkla hemhal ola ola kararır,
Derin karanlıklarla karışır, birbirlerine katışırlardı.
Birkaç kışkırtıcı sözle coşturulabilen,
Kamyonlarla oradan oraya taşınabilen insanlardı.
Beyinleri vardı ama düşünmüyorlardı.
Akılları vardı ama kullanmıyorlardı.
Vicdanları vardı ama sesini boğmuşlardı.
Hayatlarında bir kez olsun kendilerini karşıdakinin yerine koymamışlardı.
Hayatlarında bir kez olsun, Müslüman olmayan bir ailede doğmuş olsaydım diye düşünmemişlerdi.
Hayatlarında bir kez olsun, Türk olmayan bir ailenin çocuğu olarak da doğabilecekleri ihtimalini akıllarından geçirmemişlerdi.
İnsanların ailelerini, kökenlerini, ülkelerini seçme şansları olmadığını bilmemiş, öğrenmemişlerdi.
Seçme şansı olmadığı için ırkın, dilin, dinin düşmanlık sebebi olmadığını, olamayacağını; bu unsurların olsa olsa yaşamın renklerine renk katacağını anlamamışlardı.
Anlamamışlardı, çünkü onların bu zaaflarını kullananlar, anlamalarına fırsat vermemişlerdi.
Okullarını kapatmış, cahil bırakmış, düşünmemeleri için ne gerekiyorsa onu yapmışlardı.
Şehrin kendi kötülüğü kendine yetmezmiş gibi,
Kamyon kamyon kötülük olup taşındılar şehirlere.
“Yak, yık, kes, biç!” naralarıyla birlikte tekbir getirdiler,
Ve insan, insan öldürdüler.
Mesela 2 Temmuz 93’te,
Ömürlerini, yoksulluğu ortadan kaldırmaya adamış insanlara kötü dediler.
Sanat eserleri üreten, ürettikleriyle insana kendini iyi hissettirenlere kötü dediler.
Sazı sözü, şarkısı türküsü, şiiri öyküsünden başka hiçbir şeyi olmayan insanlara kötü dediler.
Halkın sorunlarıyla dertlenip çare arayanlara kötü dediler.
Vatanını doğasıyla, insanıyla seven, olası bir zararlıya karşı ormanını, suyunu, insanını, kurdunu kuşunu cansiperane savunan insanlara kötü dediler.
Çalmayan çırpmayan, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan, karıncayı incitmeyen insanlara kötü dediler.
Çalan çırpan, öldürttüklerinin mallarına çöken, orman yakıp otel diken karanlık güçlerin emirleriyle, kötü dedikleri iyi insanları öldürdüler.
Sivas’ta türküleri, şiirleri yaktılar.
Beyoğlu’nda, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da binlerce günahsızı öldürdüler.
Bugün bile dayanamıyorum Madımak videoları izlerken o sesleri duymaya, o görüntüleri görmeye.
“Yak, yak!” diye bağıran sesleri duymaya…
Perdeleri tutuşturanları görmeye…
Azmış sürüye bakmaya…
Ama bilmek istiyorum, gaza batırılmış bez topağını yakıp içeriye atan, ne yapıyordur bugün?
Kahramanmaraş’ı kana boğduran zat gibi, soyadını değiştirip vekil mi olmuştur?
Yoksa vicdan azabı mı çekiyordur?
Ah ne iyimserlik!
Olsun, iyimserlik iyidir.
Derin karanlığa iyilik nedir, insan nedir, insan hakları nedir öğretmemiz lazım.
İyi insan olmanın erdemini anlatmamız lazım.
Farklılığa düşman olunamayacağını örneklerle göstermemiz lazım.
İnsan ölüleri üstünde tepinenlerin vicdanlarının bir gün uyanacağını, kâbus olup tepelerine çullanacağını, kendilerine söylememiz lazım.
İnsan yakanların, ileride iç rahatlığıyla bir uyku uyuyamayacaklarını bilmeleri lazım.
Bu ülkeyi bu çirkeften çıkarmak lazım.
Bu ülkeyi çok derinden temizlemek lazım.
Bu ülkeyi bu karanlıktan kurtarmak lazım.
Şehirlerin kendi kötülükleri kendilerine yeter.
Kamyon kamyon kötülük taşıtılmasına engel olmak lazım.
Kamyon kamyon kötülük taşıtanlara İnsan Hakları’nı öğretmek lazım.
Kamyon kamyon kötülük taşıtanlardan kurtulmak lazım.
Tekrar yaşanmasın diye 2 Temmuz 93…
İnsan Hakları’nda birleşmek lazım.
Alev Subaşı 2 Yıl Önce
Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof Giordino Bruno , Kopernik'in tezini savundu. Evrenin sonsuz ve eşdağılımlı olduğunu ve evrende, dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi'nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkın ilan edildi ve Roma'da diri diri yakılarak idam edildi. 1600 yılından bu yana bilimi , sanatı , aklı gerçekleri öldürebileceğini sanan bu zavallılar yalnızca insanlığın utancı ve yüzkarası oldu. Yolumuzu aydınlatan kaleminize selam olsun sayın hocam..