Daha önce Çağlayan Bilgen ile konuşmuştuk ama bir sonuç elde edememiştik.
2022'nin ilk günlerinde tanışıp görüştük Mustafa İnce Başkan ile…
Güzelbahçe’ye bir kütüphane ve aydınlanma evi kurabiliriz, demiştim.
Son birkaç ay özel kalem müdürü Fulya Alçay ile yaptığımız telefon konuşmaları ve görüşmelerden sonra sonunda mutlu sona ulaştık.
Babam gibi/ abim gibi yakınım olan 40 yıllık yoldaşım Prof. Dr. Veli Lök, Başkan Mustafa İnce, CHP İzmir Saylavı (milletvekili) Kani Beko ve CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka’nın konuşmalarıyla, annemin doğum günü olan 1 Eylül’de / Dünya Barış Günü’nde / onuncu aydınlanma evimizi açtık.
İki üç ay önce Çağdaş Güneş Gündüz ile Ayvalık’a gidip bir posta eşya/ obje getirmiştik. Bektaş Bal kardeşimizin desteğiyle de bir ay önce diğer kalan eşyaları…
Fulya Hanım, Siteler Semt Evi’nde açılacak olan aydınlanma evi eşyalarını tek başına büyük bir titizlikle yerleştirdi yerlerine.
Kadın eli değince her şeyin güzelleştiğine bir kez daha tanık oldum o gidiş gelişlerimde…
Aydınlatıcı- Uyandırıcı- Uyarıcı objelerin ve eşyaların bulunduğu Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma Evi’nde neler yok ki…
Muhtelif gaz lambaları… Düşünebiliyor musunuz, üçünü ta Brüksel’den getirdim.
Lüksler, dolmakalemler, çakmak, ışıldak, masa ve kol saatleri, ahşap kasa iki radyo…
O iki radyonun dili olsa da konuşsa… Ayvalık’ta akşam yemeği sonrası açar gecenin geç saatlerine kadar hep Rum müziği dinlerdim. Midilli hemen karşımızda ya… Komşunun şarkıları öyle net geliyor ki kulağıma… Neredeyse Rumca’yı söktüm/ sökeceğim… Bizim kanallar cızırtı yaparken onların sesi pırıl pırıl…
İşte o, her biri 80- 90 yaşındaki iki radyom burada…
Nasıl da alışmıştım onlara…
Şimdi daha güzel, daha doğru bir adresteler…
Biblolar, bakır taslar, fotoğraf makineleri, cd’ler, kasetler, plaklar, el radyosu, gramofonlar, melodika, mandolin, plaktan yapılmış (özel tasarım) duvar saatleri, demir ütü, Rus sinema makinesi, el fenerleri, Ericcson çevirmeli telefonlar, İndia kahve takımı, kahve değirmeni, İmece gazetesi, bakır sürahi, etnoğrafik gereçler, daktilo, dikiş makinesi, kırlentler…
Kısaca, bir müze !
Eskiyi anlatan, nostaljik tat veren objeler…
İstiyoruz ki dün kullandığımız demir/ döküm ürünü ütüyü, gramofonu, mini sinema makinesini, yıllar öncesinin dolmakalemini, 100 yıl öncesinin gaz lambalarını, artık müzelik olan fotoğraf makinelerini görüp öğrensin burayı ziyaret edecek olan çocuklar/ genç olanlar…
İstiyoruz ki anne sevgisinin / kütüphanecilik aşkının ve etnoğrafya müzeciliğinin harmanlandığı bu kültür mekanını ziyarete gelenler etkilenip kendileri de sevdikleri adına buna benzer kültür adresleri yaratsınlar…
Tebriz’deki Şehriyar’ın müze evi ve Şairler Mezarlığı, Frankfurt’taki Goethe’nin evi ne kadar etkileyici ise Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma Evleri de o kadar etkileyici olsun.
Dünü yaşasınlar, yarınlara yönelik sonuç çıkarsınlar…
"Bugün yarına dünle beslenerek yol alır" diyen Bertolt Brecht’i kafalara kazımak…
Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır çünkü. Bertolt Brecht öyle demiyor muydu?
Geleceğin aydınlık Türkiye’sini kurmak isteyenlerin geçmiş tarihimizi bilmeleri gerektiği gibi…
Bildiğimi herkes bilsin. Ne öğrendiysem illâ öğretmeliyim.
Sümerlilerin dediği gibi…
Galiba bende biraz Sümer geni var.
Üstelik ben bir öğretmenim.
Öğrencilerin her daim kütüphanelere, müzelere gitmesi gerektiğini düşünen bir öğretmen…
Düşünüyorum da annemle ikimiz yıllarca bize yakışanı yapmışız. Bu, beni çok mutlu ediyor. Topluma yararlı olmak adına, aydınlanmak adına yapılan işlerin bulaşıcı olduğunu düşünüyorum çünkü.
Arkadaşımın oğlu Çağdaş’a model olmaktan nasıl bir haz duyduğumu bir bilseniz… O da şimdi Ardahan’a bir kütüphane kurmak için çabalayıp duruyor.
Hasan Zeki Sungur deseniz, doğduğu toprakların okullarını kitaplarla buluşturuyor üç beş yıldır…
Nezahat Özler ise çırpınıp duruyor bize kitap desteğinde bulunmak için…
Kemal Nehrozoğlu, "Recai, benim için de biraz kitap al, parasını gönderirim" deyip duruyor.
Emekli vali yardımcısı Fahir Işıksız, okuduğu her kitabı bana iletiyor. Buluşuyoruz, dedikodular yapıyoruz, okuduklarımızı paylaşıyoruz.
Ardahan Totuk, "Bana ihtiyaç varsa söyle hemen geleyim" deyip duruyor her telefonda.
Avram Ventura, istememe gerek kalmadan poşetleri hazırlayıp "Gel, kitaplarını al" diyor.
Son yıllarda da belediyeler…
Özellikle Karşıyaka’da kitaba/ kütüphanelere olan sevgi / aşk büyümüş de büyümüş gibi.
Büyükşehir Belediyesi deseniz ona keza… Mahalleleri, semtleri kütüphanelendirmek için didinip duruyor.
Patoloji profesörü karı koca Tülay- Şerefettin Canda da nefesinin yettiği ölçüde bizim kütüphaneleri anlatıp duruyorlar dostlarına.
1 Eylül’de de aramızdaydılar yine.
Şerefettin Canda, şu koskoca evrende on yaş büyüğüm olduğu halde bana her seslenişinde 'Recai abi' diyen tek adamdır, biliyor muydunuz?
Çetin Altan’ın o ünlü sözü geliveriyor usuma: "Enseyi karatmayın!"
Buna gerek yok! Çünkü iyi işler oluyor
O iyi işlere imza atan Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce, şimdi bana annemin beşinci oğlu gibi geliyor.
2015’te annem Güzelbahçe Cemevi’nden kaldırılmış, Bademler’e defnedilmişti. Bunu ona söylediğimde hemen anneme sahip çıkar olmuştu.
CHP İlçe Başkanı Çağlayan Bilgen hakeza…
"Rasime teyzeyi burada da yaşatalım" demişti.
Görüşmeler/ konuşmalar filize durdu ve sonunda meyvesini 1 Eylül günü verdi.
Sonbahara güzel girdik anlayacağınız…
2021’in 1 Eylül’ünde de böylesi bir coşku yaşamıştık.
Karşıyaka’da 'Veli Lök- Rasime Şeyhoğlu Kütüphanesi'ni açarken…
İki yıldır Dünya Barış Günü ile annemin doğum gününü birlikte kutluyoruz dostlarımla… Nasıl mutluyum bilemezsiniz !...
O sabah Siteler Semt Evi, İzmirli/ Ankaralı kadınların buluşma adresi olmuştu.
"Konuklarının elini sıksana anne, bak senin için gelmişler!" diyesim geldiyse de kıyamadım canım anneme. Mışıl mışıl uykusuna devam etsindi o.
Veli Hocam olsun, Mustafa Bey olsun, Kani Beko olsun, hiç adını ağızlarından eksik etmediler annem! Hep seni andılar.
Keşke bir de Aylin Nazlıaka’yı tanısaydın. Eminim, sarı kızım der, sarılır/ kucaklardın onu. Seninle ilgili öyle güzel sözcükler döküldü ki ağzından…
ODTÜ’de okumuşluğunun farkını duyumsattı bizlere. O ne güzel konuşmaydı öyle…
Bilinç ve yürek, eşittir Aylin Nazlıaka.
14 Şubat’ta Kemal Kılıçdaroğlu’na imzalamıştım 'Siyasi İstikamet' kitabımı.
O gün de Aylin Hanım’a…
Daha başka…
Kendime yakın buldum ya…
İki yıl önce 4255 kitap ve aydınlanma evi eşyalarını gönderdiğim Alaşehir Belediyesi’nden hiç ses çıkmadığından üzüntü duyuyordum. Ricada bulunayım dedim Aylin Hanım’a… Başkanı arayıp konuşuvermesi için.
Aradan iki saat geçti geçmedi, bir telefon:
"Recai Bey, Genel Başkanım Aylin Hanım konuşmak istiyor sizinle, uygun musunuz?"
İyi ki yanı başımda değildi o an. Coşkumdan ne yapacağımı bilemeyebilirdim.
"Başkanla konuştum Recai Bey. 5 Eylül’den sonra sizi arayıp konuşacak. Açılışı birlikte yapacağız."
Yani…
ÖNER YAĞCI KÜTÜPHANESİ
FEYZA HEPÇİLİNGİRLER – RASİME ŞEYHOĞLU AYDINLANMA EVİ
Yakında Alaşehir Belediyesi’nde açılıyor.
Hay çok yaşayasınız Aylin Hanım!
Başkana aradığı gün diyeceğim:
"Sadece Öner Yağcı değil, AZİZ NESİN- ÖNER YAĞCI KÜTÜPHANESİ olsun!"
Çünkü 4255 kitabın içinde Aziz Nesin’in yazdığı kitapların yanısıra çok sayıda çocuk kitabı da var.
Evet…
Bir 1 Eylül de böyle geçti…
Derin izler bırakarak…