Ajans Bakırçay
2022-12-22 13:00:28

19. Yüzyılda Ayvalık’taki Konsolosluklar

Mehmet Gülümser

22 Aralık 2022, 13:00

Ayvalık, benim hayatımda özel bir yeri olan kentimizdir. 90’lı yıllar itibariyle Midilli-Ayvalık hattı açılmıştı. Ve o yıllarda ben, rehberliğe ilk olarak orada başlamışım.

Midilli’den gelen Alman turistlerimizi eski tarihi liman da karşılamışım, Bergama turumuzdan sonra onları uğurlamışım. Bana unut deseniz de o günleri o yıllarımı unutturamazsınız. Ne güzel yıllarımız geçmişti ve o turlar için Ayvalık Limanına şevkle, heyecanla gelirdim.

Sadece ben mi bu heyecanı duyardım?

Pek çok Ayvalıklı da (eski) Limana gelir, tekneden Yunanlı ya da Avrupalı turistlerin inişini seyir ederdi. Eğer tanıdıkları varsa daha gümrük işlemleri bitmeden Yasu Hasan, Merhaba Yorgo bağrışmalarla selamlaşmalar duyulur, kapı önünde karşılanırdı. Onların sevgiyle sarılmalarını, kucaklaşmalarını unutamam. En çok da Yunanca bilen Hasan abimizin tanıdığı gelirdi. O, sakin tavırlarıyla onları karşılar, sonra da kentte alışverişe götürürdü. Diğer Yunanca bilenlerin onu kıskandığını Ayvalık’ta duyardım. Epey zamandır kendisini göremiyorum. Rahmetli oldu mu bilemiyorum.

90’lı yıllarda oldukça çok İngiliz, Alman, Yunan turist gelirdi. Midilli’den kalkan Bayraktarikis’in Erosos teknesi günde iki sefer yaptığını bilirim. Midilli- Ayvalık hattında tek tapanca onun gemisi çalışırdı. Bizden adaya sadece Mehmet Kaptan’ın ufacık yeni İstanbul teknesinin, karşıya birkaç yolcu taşıma hakkı vardı. Zamanı geri saydırmak ya da durdurmak istiyorum ama bir bakıyorum 40 yıl geçmiş hayatımızdan. Şimdilerde Ayvalık’a her gidişimde o günlerim aklıma gelir, duygularım depreşir hüzünlü biri, haline dönüşürüm. Bu yüzden ben, şimdilerde de Ayvalık’ta gezerken bir başka ruh haliyle dolaşırım. Kentin her köşesinde bir hatıram var desem yalan söylememiş olurum.

Şu sıralarda yaşadığım Dikili’ye yakın olduğu için keyfe keder sık sık uğrarım. Yani Ayvalık’ı boşlamış değilim. Sokaklarında dolaşır kahvelerinde oturur, çayımı kahvemi içer, tarihi binalar arasında geçmişe yolculuk yaparım. Moral depolar, eve öyle geri dönerim. İşte o gezilerimde birinde bazı binaların 19. YY. da yabancı devletlerin konsolosluk binaları olarak kullanıldığını duymuştum. O binaların fotoğraflarını da çekmiştim. Kendi kendime "ya her şeyi anlatıyorsun ama bu konuyu atlamışsın" dedim. Bunu araştırmak için ilk önce devlet arşivlerine girdim. Bu konuda devlet arşivlerini çok iyi tarayan arkadaşlarımdan da yardım aldım. Orijinal Arapça olan belgeleri çevirttim. Ama başka dostlarıma da teyit ettirdim. Yani süzgeçten geçirttim. Bu değerli belgeleri buldum ama daha da çok derinlere inmek istiyordum. Çeşitli kitapları yakaladım. Bu konuda çalışma yapmış kişilerle telefon görüşmeler yaptım. Değerli dostlarım, bana bu konuda yardımcı olup yeni kişilerin adlarını verdiler. Onlarla oturup konuştum. En sonunda "Yılların İçinden Ayvalık" adlı ansiklopedi tadında kitap yazarlarına ulaşınca yazma duygum daha da kabardı. Ve aynı gün bu kitabı bir değerli dostum bana sundu. Nadir Kitap sayfasında karaborsa satılıyor. Çünkü birinci baskısı bitmiş. Pek çok aradığım bilgilere ulaşmıştım. Kafama taktığım bir konu bana onlarca yeni dost ve bir o kadar da belge kazandırmıştı, bu ise beni çok mutlu etti.

Kafama taktığım konu yukarıda belirttiğim gibi "19.Yüzyılda Ayvalık’taki Yabancı Ülke Konsolosluklarıydı". Oysaki 1881 den 1922 yılına kadar 100 yıla yakın bu kentte 9 değişik ülkenin ya Konsoloslukları ya da ticari Ataşelikleri olmuş; ama ortalıkta varsayımdan öte pek bilgi yok. Konuştuğum halk arasında pek bilgisi olan da bulamadım. İsmet Paşa mahallesindeki 3 güzel binanın Avusturya - Macaristan, Fransa ve İtalyan konsolosluk binaları olduğu söyleniyor. Kimi Araştırmacılar, bu konuda kuşkularını dillendiriyorlar daha doğrusu temkinli davranıyorlar. Sanırım hem ev hem konsolosluk ofisi olarak konsolos vekilleri tarafından kullanılmış olabilir. Allahtan iki elin parmaklarının sayısını geçmeyen derinlemesine araştırma yapan kent sevdalıları olduğunu duydum.

Yine geçen hafta Ayvalık gezimde bir araştırmacı dost İş Bankasının arkasındaki iyon başlıklı taşlarla yapılmış binanın tahminen İtalyan ataşeliği olarak kullanılmış olabileceğini ifade etti. 17 yy. da kurulduğu tahmin edilen (Kydonia) Ayvalık 18.yy sonu 19.yy da almış başını gitmiş. Avrupalı yatırımcı gelmiş, üretim ve ticaret artmış. Arşiv Belgeleri bana gösteriyor ki kentte en az 500 ticaret erbabı, 900 dükkân, 130 yakın mağaza, 4 gazino ve 40 meyhane 25 yel değirmeni, günümüzde Sakarya ilkokulu olarak kullanılan Espatalyaki Gureba Hastanesi varmış. 1803 yılında Kidonia Akademisini Yorgi Sarraf adında bir genç öğretmen tarafından bağışlarla kurulmuş; ama bu akademi 1910’lardaki isyanda bizim için acı günlerin merkezi olmuş. Küçükköy tuğla fabrikası ‘Yeniçori’ adıyla üretim yapmış, tuzladan tuz ihracatı gerçekleşmiş, Sarımsak’ta değirmen taşları üretimi önemliymiş. Kentte 1 banka, 6 kuyumcu, 4 saatçi, diş hekimi, 5 eczacı bulunmaktaymış. Yıllık zeytinyağı üretimi 1900’lu yıllarda 5 Milyon kilograma yükselmiş ve İstanbul’a gönderilmiş oradan da Bulgaristan’a ihracat olurmuş. Saray, bu üretimin çoğunu almak için ferman çıkarmış dışarıya satışı yasaklamış.

Saray’a daha ucuzdan satma zorunda olan tüccar, zaman zaman el altından daha yüksek fiyata satışlar yaparmış. Ancak tespit edilenler, Midilli Adası'ndaki hapishaneye yollanırmış. Burada araya girip, size şu bilgiyi de sunmak istiyorum. Kendine has ürettikleri Bağyüzü adlı rakıları, özel şarapları bile varmış. Aldığım bir bilgiye göre, İstanbul’a giden zeytinyağının hepsi sarayda kullanılmamış. Hatta sarayın mutfağında daha çok tereyağı kullanılırmış ama zeytinyağının kullanıldığı gibi bir bilgiye ulaşılmamış. Buna mukabil zeytinyağı, daha çok Saray haralarındaki atların yağlanmasında kullanılmış. Ayvalık sanayileşmesiyle birlikte, her ülkeyle alış veriş - ticaret başlamış. Bu ticaret yoğunlaşması gümrük problemlerinin çabucak çözülmesi için Konsoloslukların ve ataşeliklerin kurulmasını gerektirmiş. Fransa, büyük Britanya imparatorluğu, İrlanda birleşik krallığı, Avusturya - Macaristan imparatorluğu, İsveç-Norveç, Rusya, Yunanistan ve İtalya Krallığı bu kente konsoloslar atamışlar. Pek çok devlet, zaman zaman kendi konsoloslarını, sarayın oluruyla Rum tebaadan güçlü kişileri konsolos vekili olarak atamışlar. Ancak kimi devletlerin ticaret ataşeliği olduğu da söyleniyor. Bunlara örnek İran ticaret ataşeliğidir. 32 tabakhanelerin bulunduğu kentte Hindistan’dan deri ithal edildiği için onlarda ataşelik açmışlar. Zaman zaman bazı devletler kendi vatandaşlarından konsoloslarını atamışlar. İşte onlardan birisi olan İtalyan konsolos Giovanni Guto’dur ama adamcağız kadersizdir! Konsolosluğu Sarayca onanan Dr. (arşivde adı Guzo) Guto, Ayvalık’ta görevine başlar; yalnız 1913 de İngilizlerin kenti bombalaması sırasında evine isabet eden bomba nedeniyle Konsolos, eşini ve 3 evladını kaybeder. Kaymakamın Saraya çektiği telgraftan, o bombalama sırasında Manol isimli bir kahvecinin vefat ettiğini, birkaç kişinin yaralandığı, dört beş gazino ve meyhanenin harap olduğunu öğreniyoruz. Ayan Karaosmanoğulları, yöredeki 6 çiftliklerini Smaragda Baltazzi ailesine satmış. Smaragda devrin Hariciye Nazırı’ Karatodori Paşa’nın kızı ve Banker Baltazzi ailesinin geliniymiş. Kendisi, Atina da oturmuş ve İngiliz İmparatorluğu tebaasındanmış. Çoğu Rum tebaadan kişiler, bu konsolosluklarda konsolos vekili olarak görev almışlar. Bu vekillerden en ilginci ise, Asimaki İlyopulo adlı şahıstır. 


Baltazzi ailesi, çiftlikleri için onu kâhya olarak Mora’dan getirtmiş; ancak adamın hareketli yaşamı, iş bilirliği sebebiyle Baltazzi ailesine ait Dikili - Ayvalık yolundaki Macoran çiftliği daha sonraları ona geçmiştir. Yıllarca Ayvalık’ta İngiliz Krallığı adına, konsolos vekilliği yapmıştır. Devlet arşivini inceleyince, kimi büyük çiftlik satışları Sarayca onaylanmış, kimisi onanmamıştır. 1922 yılana kadar ailesi bu toprakları işletmişler. 1904 yılına kadar yaşayan İlyopulo, ticari ve idari hayatındaki başarıları, onu şehrin ileri gelenlerinden biri yapmıştır. Üstüne üstlük yıllarca İngiltere konsolos vekili olarak çalışmıştır. İşte bu başarılı yaşam, onu Atina’daki bir kraliyet düğün törenine Ayvalık Rumlarını temsilen gönderilmiştir. Yine belgelerden gördüğümüz gibi, 1870 yılından 1922 yılına kadar bu ailenin yöre halkının kendi topraklarına musallat olduğu nedeniyle saraya şikâyette bulunmuştur. Yalnız bir belge de keşif ettiğimize göre bu adam, o kadar mala mülke rağmen Macoran çiftliğinde kaçak alkollü içki bile üretmiş ve cezaya çarptırılmış ve de vergisinin ödenmesi bir yazıyla isteniyor.

Dikkatimi çeken belgelerden birisi de şöyle: Çeşitli fabrikaları olan Fransa tebaasından S.Okra’nın işyerlerinde çalışan bir Yunan ustayı, jandarma gelir bir suçundan dolayı onu yakalar ve karakola götürür. Fransız sefareti, "bizim vatandaşımıza ait bir fabrikaya konsolos memuru olmadan jandarma, nasıl girip yakalar" diye Sarayı protesto ediyor ve saray da durumun öğrenilmesini buyuruyor. Bu belgeler, 1900’lü yıllarda şehirde Osmanlının gücünün nasıl yetersiz olduğunu gösteriyor. Sanki Ayvalık, başka ülkenin toprağıdır. İşin enteresan yönü bu tür tüccarların, fabrikatörlerin birkaç ülkeye ait pasaportları da varmış. Para kazanmaya gelince Osmanlı vatandaşı gözüküyorlar vergi ya da ceza ödemede ise "biz şu yabancı ülkenin vatandaşıyız, vergi vermiyoruz, ceza ödemiyoruz" savıyla karşılık verirlermiş. 1821 yılında ilk isyan sonrası Midilli’ye kaçanların bir bölümü, 20 yıl sonra affedilip geriye getirilmiş ve malları kendilerine geri verilmiştir. Cin şişeden bir kere çıktımı geri dönüşü olmaz derler. Zenginlik, refah, aymazlık, Osmanlının zayıflaması, Balkanlardaki isyanlar buradaki isyan hareketlerini de tetiklemiştir. Sonraları gelsin acılı günler, ölümler, öldürmeler.

Bir başka notum 1852 yılına kadar Midilli sancağının nahiyesi olan Cunda (Yunda) adası 9 Aralık 1852 yılında Ayvalık kazasına bağlanılmak istenmiş, karar çıkmış ama uygulanamamıştır. Sanırım ikinci meşrutiyetten sonra bağlanmıştır.

Ayvalık’la ilgili geçmişe dönük fotoğraflara, J.D. Contaksis’in çektirdiği ve kartpostal olarak bastırdığı belgelerden ulaşıyoruz. Bu orijinal kartpostalları dünyanın pek çok yerinde satın alan ve "Tarih içinde Ayvalık" adlı eseri yazan koleksiyonerlerde bulunmaktadır.

Bugün Belediye binası olarak kullanılan Yorgolo Han, zamanın en iyi konaklama merkeziymiş. 25.000 nüfusu olan Ayvalık’ta Müslüman- Türk az olduğundan bir Cunda’da bir de Ayvalık’ta olmak üzere iki camii varmış. Doğal olarak pek çok kiliseler inşa edilmiş.

Bu yazıyı yazma amacım 19 yy. da Ayvalık’ta ki Konsolosluk dünyası konusunda bilgisi olanları tetiklemektir. Bekleyip göreceğiz. 100 yıla yakın bir dönemde yabancı konsolosluklar Ayvalık’ta görev yapmış ama elimizde pek fazla bilgi yok. Sözlü tarih çalışmaları yapılmış olsaydı pek çok bilgi nesilden nesile aktarılmış olacaktı. İşte en canlı örnek hangi yapının kesin olarak ticari ataşelik veya konsolosluk binası olduğunu söyleyemiyoruz…

-------------------------

Yararlandığım Kaynaklar:

* Ölmez Ağacın Bekçilerinden, Ayvalık - Prof.Dr. Serap Taşdemir

* Ayvalık Tarihi Üzerine Akademik Çalışmalar Seçkisi – Ayvalık Belediyesi kültür yayınları

* Yılların İçinden Ayvalık- M. Salim Kaptan-Faruk Ergelen-M.Müjdat Soylu

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.